NİLAY ETİLER: ÖLÜLERİN HAKLARI (26. 01. 2016)

215

Her canlının yaşam hakkı var mıdır? Karıncanın, kurdun, kuzunun, yılanın, börtü böceğin ve insanın. Doğadaki her canlı değerlidir, can taşır, kutsaldır.
Peki ölülerin hakları var mıdır? Yani zaten ölmüş gerisini boş ver mi?
Ana akım medyada ne kadar yer aldı bilmiyorum ama internetten izlemiş olanlar olabilir. Geçen hafta Cizre’de yaşanan bir manzara var: Bir grup insan yürüyor, önde elinde beyaz bayrak olan biri var, arkada bir pazarcı arabası. Arabanın üzerinde battaniye sarılı bir cenaze var. Biri kameraya çekiyor olmalı ki biz bunları ekrandan izliyoruz. Derken silah sesleri ve insanlar koşmaya başlıyor, çığlıklar, yere düşenler. Sonra görüntü sallanmaya başlıyor, yan dönüyor, seviye kaybediyor, yere düşüyor, artık yürüyen insanların ayaklarını ve bağrışmalarını duyuyoruz.
Anlıyoruz ki kameraman da vurulmuş.
İnsanlar sokak ortasında yatan ölülerine günlerce ulaşılamıyor, ölülerini almaya giden insanların üzerine ateş açılıyor. Yine Cizre’de geçtiğimiz ay ölen sağlık memuru Aziz Yural, bir yaralıya müdahale ederken açılan ateş sonucu vurularak öldü. Sağlık çalışanlarının bile vurulduğu bir yerde vatandaşın düşenlere yardım etmesi söz konusu bile değil.
Sokaklarda vurulup düşen ve yardım edilemediği için kanamadan ölen insanların ölü bedenleri, günlerce sokakta yatıyor. Yeri gelmişken söylemeden geçmeyelim: bu devirde bir insanın kanamadan ölmesi akıl almaz bir şey! Bu, sağlık hizmeti adına hiçbir şey yapılmaması demek, bu orman kanunları demek. Kısaca yaşadığımız çağa ait bir durum değil.
Dönelim sokakta kalan ölülerin durumuna. Sokağa çıkma yasağı uygulanan yerleşim yerlerinde, insanların sokaktaki ölülerini alamaması çok sık dile gelen bir konu oldu. Yasalarımıza göre bir cesedin 15 gün içinde sahibi çıkmazsa belediye tarafından defnedilirdi. Ne zamana kadar? 7 Ocak 2016 tarihinde yapılan yasal değişikliğe kadar. Adli Tıp Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle yeni bir uygulama geldi. Değişiklik şöyle: bir, 15 günlük süre 3 güne iniyor. İki, belediyenin yanında mülki amir de defnedebilecek. Yapılan bu değişiklikle sokaktaki ölüler, kimliği tespit edildiği halde ailesi tarafından alınmayan “kimsesiz” muamelesi görüyor. Oysa ailesinin kasıtlı olarak almadığı değil sokağa çıkma yasağı nedeniyle cenazeyi alamadığı bir durum söz konusu.
Diğer yandan, ateşli silah ile yaralanan kişilerin tümü yasalarımıza göre adli vakadır ve ölüm nedeninin saptanması için otopsi yapılmalıdır. Üç içinde mülki amir yani kaymakam ya da valiliğin alıp gömdüğü ölülerin ölüm nedeni, yine bu makam tarafından açıklandığı biçimde olacak.
Dikkat çeken diğer bir nokta da yönetmeliğin belediyelerin yanı sıra mülki amiri tanımlamasıdır. çünkü bu yerleşim yerlerinin çoğunda belediyeler iktidar partisinde değildir. Belediyenin değil doğrudan Hükümet’in temsilcisinin alması yönünde bir düzenleme yapılmış.
Bölgedeki manzaranın bütününe baktığımızda, bu açıklamalara nasıl güveneceğiz? Yani gerçeği bilmenin mümkün olmadığı bir durum olacak.
Bunlar düzenlemenin adli boyutları. Bir de vicdani tarafı var.
Her toplumda, her kültürde ölüye saygı duyulur, ölünün bir saygınlığı vardır. Geride kalanlar ölülerine böyle davranırlar. ölünün gömülmesi, aynı zamanda onunla vedalaşmadır. Geride kalanlar ölüleriyle hakkıyla vedalaşmak isterler. Kendi inançlarına göre gömmek isterler. ölüye kötü muamele yapılması toplumun vicdanını yaralar, insanların nefretini kabartır. İnsan onuruna yakışır bir muamele ile son yolculuklarına uğurlanmalıdır.
Yaşam hakkının olmadığı bir noktada, ölülerin haklarından bahsetmek çok mu oluyor?! Siz karar verin.
26. 01. 2016 – EVRENSEL