BÜLENT FALAKAOĞLU: BİRİLERİNE HEP BÜYÜK İKRAMİYE BİRİLERİNE AMORTİ! (28. 12. 2015)

196

Yılbaşı bileti almak için yine Nimet Abla’nın önünde uzun kuyruklar. Yine bir çeyrek bilete ‘sınıf atlama’ düşü kuran milyonlar.
Kimisinde “borçlarımı kapatırım” umudu.
Kimisinde “ah bir ev alacak kadar çıksa” hayali.
Kimileri var ki. . .
Nimet Abla’nın önünde kuyruğa girmeden buluyor büyük ikramiyeyi.
Asgari ücretli, gelirinin 500 katının yani
500 bin liranın rüyasına yatarken. . . Onlar 500 kat kazancı bir çırpıda buluyorlar. Rüyada değil gerçek hayatta!
Kim bunlar?
örnek: Metal patronları.
Hani mayıs ayında grev, direniş ve protesto dalgasının yaşandığı. . . İşçinin saat ücretine 1 TL’lik zam yapmaya dahi yanaşılmadığı metal/otomotiv sektörü var ya. . .
İşte onların patronları kârlarını yüzde 534 artırdı.
Ana metal sektörü 673 milyon olan kârını 4 milyar 200 milyona çıkardı.
Uydurmuyorum!
Sanayi Bakanlığı Girişimci Bilgi Sistemi’ndeki veriler aynen böyle diyor.
Sistemdeki veriler sadece metal sektörünün değil başkalarının da büyük ikramiyeleri götürdüğünü söylüyor.
örnek gıda. . . Kârını yüzde 103 artırmış.
İŞçİYE AMORTİ BİLE YOK
Büyük ikramiye patrona çıkarken işçiye ne düştü?
Amorti mi. . .
Kimisine amorti bile düşmedi.
örnek Ford. . .
Ford’da 25 işçinin işine son verildi.
Hiçbir gerekçe gösterilmeden 25 işçinin işine son verilince. . . Her yıl yılbaşı öncesi işten atmaların yaşandığı Ford Otosan’da işçileri, talihlerine ‘işten atılmanın’ düşeceği endişesi sarmış.
Yılbaşı akşamına işsiz, evde mutsuz, çocuklarının karşısında mahcup girmek talih mi ki acaba?
Patronun umurunda ma ki yılbaşı akşamına nasıl gireceğin?
Bu sistem (kapitalizm) böyle değil mi?
Bu sistemde işçi insan değil işgücü değil mi? Patronlar ve sermayedarlar için işgücü olmanın dışında bir değeri var mı ki
işçinin?
İşçinin insan olduğunu hatırlatmasının, değer görmesinin tek şartı birlikte hareket etmesi. Bir sınıf olarak ortaya çıkıp hak talep etmesi değil mi?
Sınıf olarak var olmadıkça işçinin ‘alnına yazılmıştır’ hiçlik! öyle değil mi?
Sınıf olarak var olmadıkça, bireysel kaldıkça talih kuşu tepene sıçar da, para hep başkasına kaçmaz mı?
Bak atılan 25 işçiye. . . Direniş öncesi fabrikadan ayrılmış olsalar da, tamamı daha önce fabrikada çalışmış işin yürütülmesinde deneyim sahibi işçiler.
Direniş nedeniyle işten atılan deneyimli ve kalifiye işçilerin yerine bizzat fabrika yönetimi tarafından rica minnet Ford Otosan’da işbaşı yaptırılmış. . .
Aynı işi yapan işçilerden biraz daha yüksek tutulan işçiler. . .
İş garantisi sözü verilmiş ve kimisi işini bırakıp gelmiş.
Şimdi diyorlar ki. . . “Bizi ihtiyaçları olduğu için geri çağırdılar. Bizi kullandılar ve şimdi de kapının önüne koydular. “
Rica minnet telefonu açsa da. . . Ayağına araba gönderse de. . . Ayrıcalıklı muamelesi yapsa da
patronun gözünde yerin aynı: İşgücüsün!
Ayrıcalıklı olduğunda değil, sınıf olduğunda kazanıyorsun. İşten atılanın yerine girdiğinde değil, işten atılan işe alınsın kimse atılmasın kavgası verdiğinde kazanıyorsun!öLüMü çEKMEK DE AYNI!
Madende yanan, boğulan… İnşaatın 32. katından yere çakılan… Tarlaya giderken yola saçılan…
ölümü çekiyor öyle mi?
13 yılda 15 bin işçi talih destesinden kara toprağı çekip aldı. . . İnanalım mı?
Avrupa’da 100 yıl önce ölümü çeken işçiler, sınıf olup büyük sınıf kavgaları verdikten sonra yaşama talihine erişmeseler. . .
İnanabilirdik belki!

SAVAŞ KUŞU
NEDEN HEP
BİZİM TEPEMİZDE?

Bir işçi mektubundan öğrendik.
Türk Metal Genel Sekreteri Yücel Yücel’in Ford Otosan’ın
açık kapı toplantılarının birinde. . . DİSK’i kastederek, “Güneydoğu’da kazılan hendeklerin arkasında malum sendika var” dediğini.
Bu sözleri ne zaman söylüyor? Cevap: çiçeği burnunda fabrikalar müdürü Cem Temel’in işçilere yönelik skandal sözlerinin ardından.
Cem Bey buyuruyor ki. . . Vardiyalar değişmeyecek. Fazla mesailer azalacak ama üretilen araç sayısı azalmayacak.
Müdür Bey açık açık sömürünün katmerleştirileceğini söylüyor. Ama ardından söz alan, güya sendikacı bey, buna laf etmek yerine, süren savaş üzerinden işçilere işyerlerinde “teslim” olmayı öğütlüyor. Bu tutum, çatışmada vurulan emekçiyi bir de işyerinde vurmak değilse ne? öyle ya! Yoksul, sıvasız hanelerin çocukları ölüyor; hendeğin her iki tarafında da. Biliyoruz patron çocuklarının ölmediğini.
çocukları bu savaşta ölmeyenlerin sömürüyle elde ettikleri kazançları garanti olsun. . .
Aralık ayının 17/25’indeki bol akçeli operasyonlara darbe denilsin. . .
Kasalarda kutularda uçuşan dolarlar haram mıydı öğrenilmesin. . .
Ve tüm günahlar aklansın diye. . .
Süren savaşın bedelini ocağına ateş düşerek ödeyenlere işyerinde teslim olmayı öğütlemek. . . Talih kuşunun uğramadığı tepelerine savaş kuşunun konmasını istemenin ta kendisidir!
DİYANET’İN ‘HAK ETME’ FETVASI
Diyanet Milli Piyango fetvasını verdi: “Bir taraf kaybederken diğer taraf da hak etmeden kazanmaktadır. “
Hak etmeden kazanana piyango üzerinden laf kolay! Ya Karun kadar zenginleşen iktidar ve çevresine?. .
Peki hocam;
Bu yılın ilk 11 ayında 1500’den fazla işçiyi öldürerek elde edilmiş kazanç hak edilmiş kazanç mıdır?Milli Piyango, iddia, loto, at yarışı üzerinden devletin kasasına para giriyor. O paradan Diyanet’e aktarılan bol kaynak meşru mudur?
Yoksa, makam aracı Mercedes gelsin de nereden gelirse gelsin mi?Sayıştay raporlarında, Diyanet’in açıklanamayan harcamalarından bahsediliyormuş hocam. Yoksa siz sadece öteki dünyada mı hesap vereceksiniz?Hesabı öteye bırakın ama hiç olmazsa. . . Patronlara, inşaatçılara, başkanlara, rantçılara hak edilmeden kazanmaya dair birkaç kelam etmeden işin kolayına kaçıp fetva vermeyi de bıraksanız. . .
İyi seneler!
28. 12. 2015 – EVRENSEL