AKDOĞAN ÖZKAN: HALEP ORADAYSA ARŞIN BURADA (14. 12. 2015)

190

Bir an için başımıza büyük bir felaket geldiğini ve
15,5 milyonİstanbullu
olarak yangın yerine dönmüş şehrimizi, ülkemizi acı ve çaresizlik içinde terk etmek zorunda kalıp soluğu yayan yapıldak komşu ülkelerde aldığımızı varsayalım. . .
Cebimizde geride bıraktığımız evimizin anahtarı var, ama o ev dediğimiz kül ve yıkıntıdan ibaret. Biz artık
vatansızız! Göçtüğümüz falancanın ülkesinde geçerli bir
işimiz yok. çocuklarımızın karnını doyurmak için aylarca belki
dilenmekdışında bir seçeneğimiz de.
çocuklarımızı bir daha
okula gönderme
şansımız dahi yok büyük olasılıkla. Kısacası gelecekleri yok!
15,5 milyon insan göçmüş. . . Yani
Türkiye nüfusunun yüzde 20’si“köksüzlüğe kök salmış!” N’apardık sahi?
İşte bugün Suriye nüfusunun
yüzde 20’sinin
yaşadığı realite ve karşı karşıya olduğu soru bu! Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin 10 Aralık 2015 tarihli rakamlarına bakılırsa, dünya üzerindeki Suriyeli mültecilerin sayısı
4 milyon 393 bin 831. 22 milyonluk ülkede her beş kişiden biri mülteci konumunda yani.
Ve bu insanların önemli bölümü, “ülkeye demokrasi getirme”, “reformların önünü açma” vaadiyle topunu tüfeğini kapıp soluğu Suriye’de almış “dış güçlerin” müdahalesinden sonra ülkesini terk etmiş!
Biz bu savaşı, “angajman kurallları” ile “kırmızı çizgilerimiz” falan gibi janjanlı laflar üzerinden, “kararlılık” gösterileriyle tarif etmeyi sürdürelim, dünyanın bütün kararlılıklarının kurbanı olmuş milyonlarca Suriyelinin bir tek hayali var: Vatanlarında tetiğine basılmasına kendilerinin karar vermedikleri silahların tümden susması ve bütün o çaresizlik içinde güvenli ve onurlu bir şekilde evlerine dönme olanağının sağlanması,
çocuklarının yeniden bir geleceğe kavuşması.
çok mu zor komşumuzun başına geleni böyle bir perspektiften görmek ve “bizim birinci önceliğimiz bu olmalıdır” demek?
çok mu zor Suriyeli çocuklara kararlılıkla
çaldığımız hayatlarını ve geleceklerini iade etmek?
Bizi de aynı çukura çekmeye çalışan bir savaştan kaçınmak bu kadar mı zor?
Yoksa benzer boyutlarda bir acıya bir gün bizim de gark olmamız imkânsız mı görünüyor? Bu imkansızlığa bu kadar mı güvenip Musul’a asker gönderiyoruz?
Hiç aklımıza gelmiyor mu Suriyeliler için de böyle bir felaketin bundan 5 yıl önce imkânsız göründüğü?

Unutanlar olabilir, hatırlatayım; Suriye bundan beş yıl önce, Türkiye, Lübnan ve ürdün ile birlikte “Levant İş Forumu” adıyla ticari bir birlik oluşturmuştu. Hatta TOBB Başkanımız o günlerde çıkmış, “Eskiden İstanbul, İzmir, Antakya, Halep, Şam, Beyrut, Amman aynı dili konuşurdu. Son asırda bölgenin sönen bukozmopolit güzelliğini yeniden inşa etmeliyiz
“demişti. Ve bu dört ülke
kişilerin ve malların serbest dolaşımını
öngören 14 ayrı başlıkta 75 projeye bu forum sayesinde start vermişti. “Hadi performansımızı bu projeler üzerinden ölçelim”, Halep’in kozmopolit güzelliğini imar etmeyi hedefleyelim denmişti.
Sadece 5 yıl önce! Ve ortak karar alınmıştı,
Levant İş Forumu
bu projelerle ilgili
ilk ilerleme raporunu 2015 yılında yazacaktı.
İşte 2015! İşte ilerleme!
Forumun “kişilerin ve malların serbest dolaşımı”
bahsinde yazamadığı “ilerleme raporunu” ben buradan özetleyeyim: İşte 2015 yılı Aralık ayı itibarıyla bölgede “serbest dolaşımda” olanlar: Selefi cihatçılar, güdümlü antitank füze sistemleri, vurucu İHA’lar , fahiş fiyatlı şişme botlar ve can yelekleri, ve de IŞİD petrolü!Serbest dolaşımdaki (!)
cesetleri (2015 içinde) Akdeniz kıyılarına vurmuş