ŞÜKRAN SONER: TÜRK-İŞ DE BUHARLAŞTI’ (08. 12. 2015)

199

Biliyorum demokratik düzen, Meclis iradesi yoka sayılarak İktidarları, liderlik iradeleri ile ülkemiz Ortadoğu bataklığının içine bu kadar hızla çekilirken. . Rusya ile uçak düşürülmesinin çok ötesinde, savaş çığırtkanlığı boyutuna tırmanmış gerilimde; İstanbul Boğazı üzerinde Rus gemilerinin geçişlerinde düşmanlık gösterilerine, NATO askeri gemilerinin Sarayburnu kıyısında demirlenmiş meyda okumalarıyla yanıt verilirken. . Kıbrıs’ta ABD-AB’nin desteklediği anlaşmanın Rusya müdahalesi ile engelleneceği haberleri geliyor. . .

Ortadoğu’da çok kirli yeni paylaşım savaşlarında, İran, Irak ve de ABD ile bile çok kiritik, gerilimli ilişkiler içinde kalınması ile duyduğumuz, aslında siyasi partilerimiz, Meclisimizin de habersiz kaldığı savaşa çekilme İktidarları icraatları ile yüz yüze geliyoruz. . Irak yönetimi askerlerimizi çekmezsek BM’ye resmi başvuru yapacağını söylüyor, ABD Musul’daki askerlerimizin çekilmesi gerektiği açıklaması yapıyor, sonrasında İktidarlarından aslında resmi çağrılı olarak, eğitim için gitmiş sınırlı sayıda askerimizi yıllar öncesinden, bölge halklarının eğitimi için bulundurulduğu açıklaması geliyor. . .
Her gün bir yeni yargı kararı ile hukuk devleti düzenine fatiha okunurken. . Gazeteci arkadaşlarımız halkın gerçekleri, haberleri öğrenme haklarını kullandıkları için devlet sırrı, casusluk suçlamaları ile Silivri tecrit odalarına alınmışlarken. . Türkiye’nin en büyük sendikal örgütü, işçi konfederasyonunun buharlaşmasına tanıklık ettiğimizden söz etmemin haber değeri olabilir mi? Etmek zorunda kaldım, çünkü geçen hafta sonu üç gün süren genel kurul çalışmaları ilgi alanımızın kapsamı dışında kaldı. çünkü İktidarlarının yandaş sendikaları değil sadece, en ağırlıklı üyelik varlığı ile Türk-İş de çoktan havlu atmıştı. . .

***

Bağışlayın, işçi sınıfımızın insan hakları, çalışma koşulları, sendikal hakları bu kadar diplere vurmamış olsaydı. . Sadece Soma katliamı, çoğunluğun insanlık dışı ücretler ve çalışma koşulları içinde kayıt dışı çalıştırılıyor olmaları söz konusu olabilir miydi? Basın özgürlüğü, demokrasi, hukuk devleti düzeninin dibe vurması ile toplumsal örgütlülüğün, en belirleyici olarak da işçi sınıfı, sendikal örgütlülüğün dibe vurması arasında doğrudan ilişki yok mu? En büyük işçi konfederasyonumuz Türk-İş’in genel kurulu medya gündemimizde habere değer görülmedi. çok eskilerden, sendikal örgütlülüğün gerçekten toplumsal örgütlülüğümüze, gelir dağılımı paylaşımına, sola, demokrasiye, toplumsal gelişimize anlamlı katkıları olduğu yıllardan söz bile etmeyeceğim. . .

12 Eylül’ün yasaklı düzeninin vurduğu ağır darbeler sonrasında bile, ülkemizde işçi sınıfı duruşunun, eylemlerinin, direnişlerinin çok anlamlı katkıları olmuştu. Ankara’da hâlâ bir Türk-İş vardı.
özal‘ı referandumda yenen demokrasi cephesinin en etkili güçleri içinde sendikalar vardı. Bahar eylemleri, yaz direnişleri, büyük madenci direnişeri ile sadece sendikal örgütlülük çatısı altındaki işçilerin hak kayıplarını değil, tüm emeği ile geçinenlerin gelir dağılım adeletinde anlamlı düzeltmeleri sağlamışlardı.

Şimdilerde giderek otoriterleşen liderliğin emrinde kamuda yandaş sendikaların çoğunlukta olmaları yetmezmiş gibi, Türk-İş sözde örgütlü en büyük işçi konfederasyonu son genel kurulu ile buharlaşmış bulunuyor. İktidarları karşısında koskoca konfederasyonun başkanlığı adına, lütfedip kongreye katılmış bakandan”Ne olur kıdem tazminatımıza dokunmayın”
yalvarışında bir çıkışın yapılmış olması neyin göstergesi? Rejimi kâğıt üstünde olsun demokrasi sayılan, sendikaları olan bir başka ülkede bir işçi konfederasyonunun bu duruma düştüğünün örneği var mıdır? Olabilemez, çünkü bir ülkenin rejiminin eksikli olsa da demokratik olabilmesinin olmazsa olmaz ölçütü, evrensel ilkelere, ILO sözleşmelerine göre de demokrasi masasının ayakları sendikal örgütlülüklerdir. . .

Otoriterleşme, diktatörlük düzenleri, öncelikle işçi sınıfı örgütlülüklerini ezmekten güç alırlar. . .
08. 12. 2015 – CUMHURİYET