NİLAY ETİLER: TEMİZ HAVA HAKKIMIZ (08. 12. 2015)

200

Birleşmiş Milletlerin düzenlediği İklim Değişikliği Konferansı’nın bu yıl 21. ‘si gerçekleşiyor. Türkiye basınında bu konferans, Rusya-Türkiye krizinin yansımaları üzerinden basında yer buldu. Oysa bu mevzuyla ile ilgili konuşacak, tartışacak çok söz var.
Bilindiği gibi, sanayi devrimi sonrasında atmosferde bir takım gazlar hızla birikti. Sera gazları olarak bilinen bu gazların başında karbondioksit geliyor. Güneşten gelen ultraviyole ışınlarının yansıyarak geri dönmesi, bu gazlar nedeniyle engelleniyor. Bu ışınlar tekrar yeryüzüne dönüyor. Böylece küresel ısınma denen olay gerçekleşiyor.
Dünya ısındıkça buzullar eriyor, deniz seviyesi yükseliyor. Canlı türleri yok oluyor. Bu ısınmayla artan seller, fırtınalar vb. ne kadar doğal afet olduğu da artık tartışmalı bir konu haline geldi.
İnsanoğlu yaklaşık 50 bin yıldır yeryüzünde varlığını sürdürüyor. Ancak 50 bin yılda diğer canlılar ve çevre ile uyum içinde yaşarken, son 250 yılda dünyayı öylesine kirletti ki; artık dünya yaşanmaz bir hal aldı. İnsanoğlu bunu nasıl başardı(!) diye sorarsak bunun yanıtı çok kısa ve net: Kapitalizmi keşfetti. Kapitalizm, önüne gelen her şeyi yiyerek büyüyen kötü bir çizgi film karakteri gibi, dünyadaki savaşların, açlığın, yoksulluğun pek çok kötülüğün kaynağı, çevrenin ve insanın düşmanı.
Şimdi Paris’te sürdürülen toplantıda, en önemli sera gazı olan karbondioksit ile ilgili gündem konuşuluyor. Yürütülen toplantıda kapitalizmin eleştirisi elbette yapılmıyor. BM’nin, merkez kapitalist ülkelerin sözünün dışına çıkmasını beklemiyoruz. Alınacak kararların, kapitalist üretimin varlığını sürdürdüğü ama eldeki kaynakları daha kontrolü kullanılması için önlemler alındığı noktadan öteye gitmeyeceğini de biliyoruz.
İklim Konferansı’nın diğer bir önemi, Türk Tabipleri Birliğinin iki ayrı oturumda söz almış olmasıdır. Bu oturumlarda TTB Başkanı Dr. Bayazıt İlhan, Türkiye’de kömürlü termik santrallerin sağlığa etkilerini gündeme getirdi. Türkiye’nin sıcak gündeminde, diğer haberlerin gölgesinde kalan bu konuşmalarda, Türkiye’nin durumuna ilişkin önemli bilgiler vardı. Kömürlü termik santrallerin olumsuz etkilerinin sağlık maliyetleri ile sınırlı olmadığını söylüyor. Diyor ki Dr. İlhan:
“Türkiye 2012 yılında toplam sera gazı emisyonlarında dünya 19. ‘uncusudur ve 1990-2013 döneminde sera gazı emisyonları yüzde 110 artış göstermiştir. Türkiye’nin küresel ısınma ile ilgili 20 C hedefine uyması için kömürü destekleyen politikalardan ivedi olarak vazgeçmesi gerekmektedir. “
Daha önce de yazdığımız gibi, Türkiye 80 yeni termik santral yapmayı planlıyor. İktidar tarafından “Yerin altında yatan zenginliğimiz” denen kömürün çıkarılması ve termik santrallerle enerjiye dönüştürülmesi planlanıyor. Rödovans ile madeni alan şirket üzerine termik santrali kuracak, paket program yani. Buna en iyi örnek Soma’dır, çünkü:
Yerin altında (madende) iş güvencesi olmadan çalışır, kaza riski yüksektir, sonuçta bu riskin gerçekleşmesiyle 301 kişi toprak altında can verdi.
Yerin üstünde 6 bin tane zeytin ağacının kökünden sökülmesi, yürütmeyi durdurmayı beklemeden, hukuksuz bir şekilde. Ne oldu şimdi o ağaçlar? öldü.
Ağaçları sökülen köylülerin bundan sonra madenin, termik santralin işçisi olmaktan başka bir seçeneği kalmadı.
Diyelim termik santraller kuruldu, bacaları tütüyor. Bırakın nefes almayı göz gözü görmüyor. Bebeler, yaşlılar solunum hastası, astım olacak, kalp hastaları erkenden ölecek. Kadınlar ölü doğum yapacak.
Gerek emek cephesinden gerekse de uluslararası cepheden olsun, yani nereden bakarsak bakalım akılcı olmayan bu termik santraller programından vazgeçilmeli, üstüne daha pek çok önlem alınmalıdır. Bize de temiz hava hakkımızın peşinden gitmek kalıyor!
08. 12. 2015 – EVRENSEL