CEYDA KARAN: ‘EYYY PUTİN’ (02. 12. 2015)

200

“Eyyy New York Times”, “Başkan
neredesin”. . . diye başlayan hitaplara/ atıflara, karşı cenahtan tenezzül eseri bir ses dahi gelmez. Normal. Batılıların üslup ve adapları müsaade etmez. Uluslararası planda en fazla utanç kaynağı olacak türden bu nidaların olsa olsa içeride bir
“kullanım değeri”
bulunabilir.

Lakin işler Doğu’da farklı. Hele de uçağı düşürülüp
“karizması çizilmiş”
bir lider mevzu bahisse,
“sert kayaya toslanır”.
Mitinglerde ahaliye hitaben üst perdeden çıkışılırken araya
“üzgünüz, böyle olmasını
istemezdik”, “daha da makamda durmam”
parazitleri giriverir. Bu çaba da bir şeydir. Zira mevzu teskin edilmezse güney sınırımızın
“it dalaşlarıyla”,
S-400 füzelerinin vızıltılarıyla şenleneceğini düşünürsek,
“Buyrun istikrarı, buradan yakın”
diyecek haldeyiz…

***

Türkiye, bir Rus uçağını 60 küsur yıl sonra düşüren ilk NATO üyesi ülke olma unvanı kazandı. Anlaşılan bu tutum ittifak içinde biraz
“lüzumsuz”
bulunurken resmi beyanlarda
“Türkiye’nin hava sahasını savunma
hakkı”
vurgulanıyor. Türkiye egemen bir devlet olarak zaten bu hakka sahipken hoş bir totoloji! Hiçbir şey söylememenin
“NATO’cası”.
Misal
“Rusya’ya karşı Türkiye’nin
arkasındayız”
kıvamı yok.
***

BMGK’nin daimi üyesi, nükleer silahlı Rusya’dan
“korkacak”
halimiz yok. İş olacağına varır da biz hesaba kitaba bakalım:


Rusya ticari, askeri ve diplomatik ilişkileri donduruyor. Enerji işbirliği, meyve-sebze satışı bitiyor. çileyi çekecek işadamlarımız, tarımcımız, turizmimiz ve vatandaşımız.

Rusya, Suriye’den yıllardır şaibeli biçimde süren petrol ticareti ve silah sevkıyatını vuruyor, uluslararası planda göze sokuyor. (Petrol zengini Rusya IŞİD petrolünün alıcısıydı tezine hangi kargalar nasıl güler bilmem. )


Ankara sınırın ötesine zıplayıp
“tampon
bölge”
(lugata sokuşturulan insani güvenlikli bölge) tesis etme hevesine kurşun sıktı.
John Kerry, kasım ortasında Türkiye- Suriye sınırının yüzde 75’inin güvenceye alındığını (Kürtlerin öncülüğündeki Suriye Demokratik Güçleri-SDG) belirtip
“Fırat’ın
batısında kalan kısmın güvenliği için Türklerle
operasyon hazırlığına”
işaret edince, pek heyecan olmuştu. Rus uçağı vurulunca karambolde gelişmiş S-400’ler Suriye’ye konuşlandı, uçanı kaçanı vuracaklar. ABD’li yetkililer
“Türkiye sınırının mühürlenmesi
şart”
modunda. Kalan Nusra, Fetih ve Ahrar’cılar şimdilik ABD destekli SDG’ye saldırırken nereye kadar?


Suriye’de sözde korunacak kalan
“üç
beş”
masum Türkmen de topun ağzında.


Rusya
“Lahey”lik dosyaları BMGK’nin gündemine taşıyacak. Taraf değiliz, heyecan yapmayın, lakin Türkiye
“radikal cihatçılık”
damgasını iyice yiyor. Rusya’ya da hacet yok aslında, epeydir bu
“iştigali”
yazıp çizen Batılılar.

***

Yani Rus uçağını vuran akıl ne hesapladıysa, kendini ayağından vurdu. Belki ABD ile Rusya’yı dünyanın yeni Nazileri IŞİD’in karşıtı olan koalisyonda -itiş kakışlarına rağmen- buluşturan Viyana diyaloğu biraz sabote oldu. Suriye’nin seküler doğasına vurgu yapan Viyana bildirisinde
“sürece
katılacaklar-yok edilecekler”
(desteklenen Nusra, Ahrar ve türevi radikal İslamcı gruplar) listesi vardı. Bu pazarlığın tümden”baltalandığı”
söylenemez. Paris katliamı sonrası öfkesi katlanan Fransa’nın Rusya ile teması da öyle…

İroniktir ki,
“çekirge”, ABD ve Batı’nın bölgesel çıkarları sayesinde
“sıçramaya devametmekte”.
ABD “Düşürülen uçakla ilgimiz yok” diyerek tereyağından kıl çeker misali”arabuluculuğa”
oturdu. AB boş vaatlerle 3 milyar Avro’yu bastırıp kapısındaki sığınmacılarını başından atmanın güya
“yolunu
buldu”.
Türkiye
“kullanışlılığını”ispatlamakla meşgul. Peki, Türkiye’yi yöneten siyasi heyet
“yelkenleri suya indirmenin”
yolunu bulmazsa, Rusya ile NATO karşı karşıya gelir mi? Ne kadar ileri gidebilirler?
Kıssadan hisse… Doğulu öfkesi dinince satranççı moduna geçen Ruslardan daha gelecek çok. Bana kalırsa bu mevzu
“çekirgenin
ateşe yolculuğuna”
dönmekte.
02. 12. 2015 – CUMHURİYET