BÜLENT FALAKAOĞLU: YOKSULLUĞU BİTİRİRSEK ‘İSLAMİ TERÖR’ DURUR MU’ (23. 11. 2015)

200

Geçen hafta İslam İşbirliği Teşkilatı Sağlık Bakanları Toplantısının kapanış konuşmasını Cumhur Başkanı Tayyip Erdoğan yaptı.
Dedi ki. . .
“Terörizmin en önemli gerekçelerinden bir tanesi fakirliktir. Terörün arkasındaki güçler, fakiri seçiyor, yoksulu seçiyor. Canlı bombayı onların içinden seçip alıyor. “
Ardından çözüm önerisi de getirdi: “Terörizm ve göç sorunu bataklıkta üreyen sinekler gibidir. öyleyse bu bataklığın kurutulması lazım. Bu bataklığın adı nedir biliyor musunuz? Sefalet bataklığıdır. Sefalet bataklığını yok ettiğinizde terörizmin en önemli insan kaynağını ortadan kaldırmış olursunuz. “
Yoksulluğun ve eşitsizliklerin tümden ortadan kalkmasından yana biri olarak. . . Benim için Erdoğan söyledikleri tartışmaya değer!
üç soru öne çıkıyor.
Bir: İslami terör hangi kanallardan besleniyor? Bu kanallar var oldukça ekonomik önlemlerle İslami terörün önüne geçmek mümkün müdür?
İki: Orta sınıf varlıklı ailelerin çocuklarının, radikal Selefi akımlara katılımının her geçen gün artıyor olmasına ne diyeceğiz?
üç: Erdoğan’ın uyguladığı ekonomi politikaları sefalet bataklığını kurutuyor mu?
BUNLARI YOK SAYMAK OLUR MU?
İslami terörizmin beslendiği kaynaklara örnek olarak, yoksulluğa tepkinin dışında, bir çırpıda şunları sıralayabiliriz:
* Avrupa’nın sömürgeci tarihine duyulan öfke. . .
* Emperyalizmin İslam coğrafyasındaki bitmek tükenmez emellerine koyulan tepki. . .
* Din, mezhep, milliyet üzerinden yapılan kışkırtma politikaları. . .
* Ulusal ve inançsal aşağılamaya karşı biriken öfke. . .
Başkaca beslenme kanalları da sıralanabilir, örnekler çoğaltılabilir.
Sıraladıklarımız ve sıralamadıklarımız dikkate alınmadan doğru bir tespite ulaşmak mümkün müdür?
Bence değil!
çünkü radikal Selefilik, kurulu siyasi sisteme öfke duyduğu kadar, geleneksel dini yapılanmalara da tepki duyuyor.
‘Samimiyet’ ve inançsal anlamda ‘saflık’ arayışında ki nice genç radikalliğin kollarına atıyor kendini.
Bunu sadece yoksul Müslüman gençlerin yaptığı düşünülüyorsa. . . Ortada büyük bir yanılgı var bilinmelidir.
Toplumsal itiraz yerine bireysel öfke koymayı tercih eden bu gençlerden. . .
Asıl eğitimli olanlar. . .
Orta tabakadan gelenler. . .
Selefi hareketlere dinamizm sağlıyorlar.
TüRKİYE’DEN GİDENLER DE. . .
Sadece Suriye’de değil Irak, Afganistan gibi bölgelerde de. . .
çok sayıda Türkiye’den giden’cihatçı’ genç var.
Gidenler yoksul çocukları mı sadece?
Basında yer bulan son araştırmaya göre. . . Türkiye’de nüfusun yüzde 8’i IŞİD’e sempatiyle bakıyor.
Bu sempatizanların tümü yoksul değil.
AKP iktidarı sayesinde palazlanan muhafazakar orta sınıfların çocuklarının içinde Selefi dalganın etkisi bir hayli fazla.
Maddi olarak doygunlar lakin manevi açıdan açlar!
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çoğulculuğun yerine çoğunlukçuluğu dayatan politikaları da radikalliğin yeşermesine zemin hazırlıyor.
IŞİD’in kurmak istediği düzende de çoğulculuğa, bir arada yaşama iradesine yönelik biriktirilmiş kin olduğu yapılan eylemlerden de açıkça belli.
Paris’te saldırı için seçilen mahalleye bakarsanız. . . Saldırganların etnik, dini ve cinsiyet farklılıkların bir arada yaşamasına tahammül edemediklerini de görürsünüz.
Dışlayıcılık, öfke ve nefret saldırılanların rehberi yapılmakta.
Tüm bu duyguları körükleyen politikaların yanında, Türkiye’de, radikal Selefiliği besleyen bir İslam anlayışı da mevcut. Bu konuda öğretici öneri: “Türkiye’deki İslam kültürüyle yetişen bir genç 3 gömlek sonra IŞİD’cidir. ” (10 Ocak 2015 tarihli Evrensel’in İhsan Eliaçık röportajı)
Tüm bunlar gözümüzün önündeyken kim inanır tek suçlunun yoksulluk olduğuna?

YOKSULLUKTAN BESLENENLER. . .
Gelelim yazının içindeki üçüncü soruya. . . “Sefalet bataklığını kurutalım diyen Erdoğan’ın uyguladığı ekonomi politikaları bataklığı kurutuyor mu?” sorusuna. . .
Veriler konuşsun. . .
* Emeğin milli gelirden aldığı pay AKP iktidara gelince 1999’da yüzde 52 iken şimdi yüzde 31’e gerilemiş.
* G20 ülkeler arasında da, gelişmekte olan ülkeler kategorisi içinde de emeğin milli gelirden aldığı payın en hızlı azaldığı ülkeler Türkiye.
* 12 yıllık AKP iktidarı boyunca 15 bin 369 işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi.
* İşçilerin yüzde 90’ının örgütsüz dolayısıyla güçsüz.
* 5 milyon aile yardıma muhtaç.
İşçiler tüm bunları aşmak, ücretlerini artırmak, yoksulluklarını bir nebze olsun azaltmak isteyince de hükümet dikiliyor işçilerin karşısına. Devletin polisi, copu, yargısı bastıramazsa grevi. . . İşte o zaman hükümet eli devreye girip hemen erteliyor grevi. Bir daha yapılmasını imkansızlaştırarak!
Memleketin üçte birini yoksullaştırmış. çözüm üretmek yerine yardımlarla yoksulluğu kalıcılaştırmış. Üstelik bundan da siyasi olarak beslenmiş bir parti. . . “Yoksulluğu bitirelim” diye acaba kime diyor?

ELBETTE SINIFSALLIĞI UNUTMADAN
Yoksulluğu ve radikal Selefiliği büyütenlerin politikalarını eleştirirken elbet de. . .
Sınıfsal bakış açısını bir kenara atamayız! Atarsak gerçeği ıskalamış oluruz.
Yaşadığı dışlanmayı, aşağılanmayı, işsizliği, şiddeti, batağı. . .
Sınıfsal (sermaye-emek) bir eşitsizliğin ürünü değil de. . .
Kimliğinden dolayı algılayan. . . Misal, yaşadıklarını Arap ve Müslüman olduğun için yaşadığını düşünen. . .
öfkesini ve tepkisini kimliğiyle buluşturup kendini dışa vuruyor. Arap ve Müslüman olmanın ödettiği bedelin intikamını bu kimliklerle alıyor.
Sınıfsal bakmayan yoksul, işsiz milyonlarca Hıristiyan ve Batılı da yaşadıklarının sebebini. . . Ülkesini Müslüman-Araplarla paylaşması olarak görüp, kendi kimliğine sarılıp ötekini düşman algılıyor.
öfke kaynağa değil de yanlış yere kanalize olunca sorun duruyor durduğu yerde. Sorunu çözmek için sınıfsal eşitsizliği gidermek gerek. Bu da dolar milyarderlerinin sayısını artıranların işi değil!

23. 11. 2015 – EVRENSEL