GÖKÇER TAHİNCİOĞLU: ‘KESTİM KARA SAÇLARIMI’ (*) (22. 11. 2015)

220

Doğan ailesinin tek kızıydı Dilek. Anne ve babasının bakmaya kıyamadığı belinin altına kadar uzanan kara saçları vardı. Günlerce hastanede direndi Dilek, sonra son nefesini verdi. Bazı çocuklar korkmaz, gerekirse kara saçlarını da kesebilir. . .
Bazı çocuklar fırtınanın içinde doğarlar ve savrulmaktan kurtulmak için mücadele etmeleri ölmeleri demektir.
Bazı çocuklar fırtınaları uzak bir masalda dinleyen yaşıtları gibi korkmaz, gerekirse kara saçlarını da kesebilir.

***

Dilek Doğan’ın, anne ve babasının bakmaya kıyamadığı belinin altına kadar uzanan kara saçları vardı.
Maraş Afşin’de Serkizçay’da doğdu.
Serkizçay denilince, “sakıncalılar” dışında kimse bilmiyor şimdilerde.
1946’da, ismi değiştirilirken Türkçayırı yapılmış eski isminden eser kalmasın diye.
Doğan ailesinin tek kızıydı, dört erkek kardeş bir de Dilek.
En küçüğün bir büyüğü kızını yere göğe koyamıyordu ailesi.
Ailesinin o 3-4 yaşındayken taşındığı

‘daki çocukların güzel ablası, ağabeylerinin güzel kardeşi.
En çok babası sorgusuz sualsiz götürüldüğünde ağlamıştı.
İstanbul’daki çocukluğu tam 6 yıl babasının cezaevinden dönüşünü beklemekle yaşlanmıştı.
Babası çıktığında, “Avukat olacağım” demişti, “belki bir daha senin gibi insanları götürmezler. “
Olamadı.
Zordur Armutlu’daki çocukların istediğini olmaları.
Ama derslerinde çok başarılıydı.
üniversite sınavına girdi, o yokluk içinde, Maraş’ta,

‘de okuyan kardeşinin evini “ziyaret” etti.
“Dilek Doğan vurulduysa da boşuna vurulmadı, kim bilir ne yaptı?” izlenimini yaratmak ne de olsa önemliydi.
Oysa bunca “yüce amaçlara” rağmen basittir hayat neticede; misal babası için, “Her