ERKAN AYDOĞANOĞLU: İNCE HESAPLAR (19. 11. 2015)

200

AKP’nin 2002’den bu yana 4. kez, her iki seçmenden birisinin oyunu alarak tek başına iktidar olması, geçtiğimiz yıllarda yapamadıklarını yapmaları açısından daha cesaretli davranacaklarının işaretlerini vermeye başladı. Seçimin hemen ardından yapılan ince hesaplarla, asgari ücretin 1300 TL olması ve “taşerona kadro” tartışmalarına paralel olarak, kamu emekçilerinin iş güvencesinin kaldırılacağına ilişkin haberler birlikte gündeme getirilmeye başladı.
Yıllardır “iş güvencesi” açısından özel sektör istihdamına göre görece daha “avantajlı” durumda olan kamu emekçilerinin çalışma statülerinin temelden değiştirilmesine ilişkin hazırlıklar yapıldığı, bu konuda yapılan çeşitli düzenlemelerle önemli mesafeler alındığı biliniyor.

Geçtiğimiz 13 yıl içinde çalışma yaşamına yönelik olarak tamamına yakını işçi ve emekçilerin aleyhine olan çok sayıda yasal düzenleme meclisten geçti. özel sektör ile kamu istihdamı arasında, kamu istihdamı lehine olan önemli farklılıklar esnek, kuralsız ve angarya çalışmanın ve güvencesiz istihdamın olduğu bir şekilde düzenlendi. Söz konusu düzenlemelerin tamamına yakını, birbiri ile hiç ilgisi olmayan yasa maddelerinin bir araya getirilerek oluşturulduğu torba yasalar üzerinden yapıldı.

AKP’nin sık sık referans gösterdiği “2023 vizyonu” ve Ulusal İstihdam Stratejisi Belgesi’nde açıkça yer verilen kamu personel sisteminin yeniden yapılandırılması tartışmalarını, başkanlık sistemine uygun kamu yönetimi anlayışı ve “şirket tipi istihdam” hedefinden ayrı olmadığını, Erdoğan’ın başbakan iken “Türkiye’yi Anonim Şirket (AŞ) gibi yönetmek istiyorum” sözlerine bakarak daha net gözlemlemek mümkün.
AKP’nin kafasındaki “memur” tipi, iş güvencesi çalışırken göstereceği bireysel performansa bağlı olan, angarya çalışmaya yatkın, çok yönlü olarak çalıştırılabilecek, kendisine verilen görevleri itiraz etmeden yerine getirecek, hepsinden önemlisi ise iktidar partisinin siyasi çizgisini asla sorgulamayacak bir şekilde oluşturmak.
Kamu istihdamında bugüne kadar adım adım hayata geçirilen değişiklikler ile kamu emekçileri açısından işin, işyerinin, mesai saatinin, ücretin, yapılan işin ve çalışma süresinin giderek belirsizleştiği, kamu istihdamında kuralsızlığın kural haline geldiği bir çalışma düzenine geçilmesi hedefleniyor. Bunu gerçekleştirmenin önündeki en büyük engel olarak, sadece yasaların değil, Anayasa’nın da değiştirilmesi ile ortadan kaldırılması hedeflenen “iş güvencesi” bulunuyor.
Kamuda esnek, performansa dayalı ve angarya çalışma uygulamalarının, güvencesiz ve taşeron istihdam adımlarının yıllardır özellikle hastaneler, okullar ve diğer pek çok kamu kurumunda giderek yaygınlaşan bir şekilde uygulanması, AKP’nin “önce fiili uygulama, sonra yasa” pratiğini nasıl başarılı bir şekilde hayata geçirdiğini gösteriyor.
AKP’nin ekonomik ve toplumsal yaşamın bütün alanlarında olduğu gibi, çalışma yaşamına ilişkin düzenlemeleri “iki adım ileri, bir adım geri” taktiği uygulayarak hayata geçirdiğini görmek mümkün. Bugüne kadar “iş güvencesinin kaldırılması” gibi oldukça büyük bir hedefi sürekli “pazarlık payı” olarak gösterip yaptıkları yasal düzenlemelerle, kamu emekçilerinin işçilere kıyasla yasal ve anayasal anlamda daha güvenceli olan istihdam statülerinin altını büyük ölçüde boşalttılar. Son bir hamle olarak “işçi-memur ayrımına son vermek” gibi bir gerekçe ile Anayasa değişikliği yapmak kaldı.
Bu aşamada geçmiş yıllarda olduğu gibi sadece mevcut “memur statüsü”nün savunulması ile sınırlı kalan örgütlü tepkilerin çok etkili ve kapsayıcı olmayacağını görmek gerekiyor. Kamuda örgütlü sendikalar, giderek artan esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışma biçimlerine karşı işçi, memur, sözleşmeli, taşeron, 4-c’li ayrımı yapmadan birleşik bir mücadele hedefini önlerine koyar ve ortak hareket edebilirlerse, iktidarın tüm hesaplarını altüst edebilirler.
19. 11. 2015 – EVRENSEL