ERGİN YILDIZOĞLU: SEÇİMLER ÜZERİNE ÜÇ NOKTA (05. 11. 2015)

190

AKP’nin
“beklenmedik”
zaferiyle sonuçlanan seçimleri derinlemesine tartışmak gerekiyor. Bu yazımda üç noktaya kısaca değineceğim.
AKP’yi anlamak. . .
AKP’nin sıradan bir
“düzen
partisi”
olmadığını, iktidardan, seçimleri kaybederek gitmek gibi bir seçeneği kabul etmediğini muhalefet partilerinin artık görmeleri gerekiyor.
AKP, düzeni değiştirmek için iktidara geldi: Bu yolda ilerliyor, bunu da açıkça söylüyor. AKP bir toplumsal harekete, özgün bir ideolojiye, iktidar anlayışına, bunları iyi ifade edebilen bir söyleme dayanıyor.
On üç yıllık AKP iktidarı bu özelliklerinden dolayı, yalnızca devletin kurumsal örüntüsü, ideolojik aygıtları, özellikle de medya üzerinde etkin bir denetim kurmakla kalmadı, toplumun
kültürel yaşamında
bir “alan hâkimiyeti”
inşa etti. AKP bu avantajları kullanarak genel seçimlere girdi, tüm olanaklarını harekete geçirdi ve istediği sonucu aldı.
Bu gerçekler varken muhalefet partilerinin seçim ortamının koşullarından yakınmaları, Tayland boksu yapılan bir ringe çıkıp sonra
“ama bu tekme
atıyor yaa”
diyerek itiraz etmeye benziyor. . . Aslına bakarsanız, bu salt AKP’nin bir başarısı olduğu kadar, AKP’yi, “iktidar ve
güç olgusunu”, ülkedeki
rejimin özelliklerinianlamakta zorlanan, seçimlere, benzer olanakları kurmaya çalışmadan giren muhalefet partilerinin de bir iflasıdır.
Aynı hataları tekrarlamak üzerine
Daha önce, CHP’nin lider kadrosunun, AKP’yi, etkisinin kaynaklarını anlamakta büyük zorluk çektiklerine, 2015’in ilk genel seçimlerinde kampanyasını hazırlarken ekonomik talepler alanında kaldıklarına, AKP’nin kurduğu kültürel alan hâkimiyetinin bileşenlerini, dolayısıyla hegemonyasının temel yapı taşlarını sorgulamadıklarını işaret ettikten sonra,
“Peki
sonuç ne oldu”
diye sormuştum. Seçmen desteği 2011’de 25. 98’den 2015’te 24. 95’e gerilemişti. Salt bu veriler bile,
“Gezi
travmasını”aşamamış, iç ve dış politikası iflas etmiş, yolsuzluk iddiaları ayyuka çıkmış bir AKP karşısında bir başarı üretemeyen bir seçim politikasının yanlışlığını göstermiyor muydu? CHP son seçimlerde de bu
“çok
başarılı”
taktiği izledi, aynı sonucu aldı. Şimdi HDP’yi, MHP’yi suçlamanın pek bir yararı yok. HDP ve PKK’yi ise ayrıca tartışmak gerekiyor. AKP’nin
“kültürel
alan hâkimiyeti”
üzerinde izlediği taktiğe bakınca ne görüyoruz?
“Dava”. . .
“Bunlar”. . . Dinci, kültürel
(milliyetçi, ümmetçi)temalar. . . Bu hâkimiyeti pekiştiren mesajlar. CHP bu mesajları sorgulamadı. AKP tabanı dışındaki seçmeni
kendi değerleri
üzerinden birleştirmeye çalışmadı. AKP, CHP’nin
“ekmek peynir
davası”
mesajlarını da AKP yedeğine alarak etkisizleştirdi.
Bir ‘aydın sorunu’
Diğer taraftan, AKP ve siyasal İslamın
“entelijensiyası”
bu
“alan hâkimiyetinin”
ne kadar
kırılgan
olduğunun ayırdındadır, bu yüzden de çok huzursuzdur. Bu huzursuzluk, biteviye gündeme getirilen
“bu ülkede
bir aydın sorunu var. . . aydınlar
halkın değerlerine yabancıdır”
söyleminde kendini çok açık bir biçimde gösteriyor.
Ben,
“aydın”
yerine, sosyolojik olarak nötr (“Aydınlanma”
olayının öznesine göndermeyen) entelektüel kavramını kullanıyorum. Entelektüel
birden
fazla bağlamda
(“cross contextual”:
ekonomi, siyaset, sanat, vb. ,) uygulanabilir bilgiyi üretir. Bu üretim kolaylıkla,
“zamanın ruhunu”, egemen varsayımları sorgulayan, “Neden
böyle de başka türlü değil” sorusuna cevap olabilecek
eleştirel bilgilere yol açabilir. İşte, siyasal İslamın
“entelijensiyasının”,
huzursuzluğunun kaynağında bu iki tür bilginin olası etkileri var.
Bu
“entelijensiya”
sorgulanmak,
eleştirilmek, hatta
farklı
söylem, “öteki”istemiyor. İkincisi,
“halkın değerleri”
dediği şeyin, çoğunun, aslında halkı denetim altında tutan, egemenlik- bağımlılık ilişkisini üreten söylemler olduğunun ortaya çıkmasından korkuyor. Bu yüzden,
“aydın sorunu var”
ifadesi, İslamcı entelijensiyanın aslında, her türlü muhalefeti, eleştirel aklı
susturma, iktidarını koruma
arzusunun
ifadesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu
“kültürel
alan hâkimiyetinin”etkisini, zaaflarını, buna ilişkin korkuları anlamadan, herkesi susturma niyetini görmeden de, salt ekonomik mesajlarla, AKP’ye karşı başarılı kampanya yapılamıyor. . .

Cam Keramik’ten cam emekçisine destek
DİSK’e bağlı Cam Keramik-İş Sendikası, fırın kapatma bahanesiyle Mersin’de 200’e yakın işçiyi atacağını duyurmasının ardından işçilerin fabrikayı terk etmeme eylemini destekledi.
Cam Keramik-İş, “Atılacak işçilere teşvik ödeneceğini açıklayan ve 6 Kasım’a kadar süre tanıyan Şişecam’ın burada başarılı olursa diğer fabrikalarda da aynı şeyi yapacağı herkesin malumudur. Gün birlik ve beraberliği sağlama, dayanışmayı büyütme günüdür” dedi.
Lufthansa’da grev
Almanya’nın en büyük havayolu şirketi Lufthansa’da çalışan kabin görevlileri, görüşmelerden olumlu sonuç çıkmaması üzerine bir hafta iş bırakma kararı aldı. Kabin görevlilerini temsil eden Bağımsız Uçuş Görevlileri Kuruluşu (Ufo) Başkanı Nicoley Baublies, yaptığı açıklamada 6 Kasım gününden başlayıp 13 Kasım’a kadar sürecek iş bırakma eylemi gerçekleştireceklerini açıkladı.
05. 11. 2015 – CUMHURİYET