ERK ACARER: HAYIRSIZ EVLAT IŞİD’E SİTEM (24. 10. 2015)

193

“Söz bitti!”
Normalde bu iki kelimelik basit cümle üzerine, başka şey yazılmaz, başka şey konuşulmaz! Fakat bizde öyle olmuyor! Yanılgı işte! “Bundan ötesine geçilmez” denilen yerde, her şey daha sert bir biçimde başlıyor. ‘Noktalar’ mahcup oluyor, ‘virgüller’ yeniden hizalanıyor…

• • •

Başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘samimi samimi’ itiraf ediyor. IŞİD için “Nankörlük yaptılar” diyor. Hiç üzerinize alınmayın, konunun zerrece bizle alakası yok çünkü! Başbakan, bizzat eli kanlı cihatçı örgüte seslenip, mesajı da onlara veriyor!

• • •

Sözleri dünden kopuk, bugünden bağımsız, yarınla ilişkisiz değil! Küçük bir sitemde, iflas eden dış politika, Suriye meselesi, emperyalizmin o yalancı yüzü ve maskesi seçiliyor. Resmi basitçe çizerek bir kez daha anlatmaya çalışalım. Birkaç nedenden ötürü Esad’ın nasıl olup da Esed’e dönüştüğüne vurgu yapalım.

• • •

Petrol havzalarında ‘şark kurnazlığıyla’ söz sahibi olma isteğinin yanı sıra mezhep soslu siyaset üzerinden Ortadoğu’daki sultanlık rüyası, bataklığa saplanmanın en önemli nedenlerinden biriydi. Bir başka sebep ise korku temelliydi. Bölgedeki denkleme göre ya Erdoğan ya Beşar Esad gidecekti!

• • •

Cihatçılar; bu üç nedenden ötürü anahtar sayıldı. Para kazanmak, ‘o ruhlarına sinen’ mezhepçi siyaseti yayıp bölgede hâkimiyet kurmak ve alaşağı olmamak, radikal İslamcılarla al takke ver külah ilişkilerin nedenleriydi. ‘Osmanlı vurgusu’ boşuna yapılmıyordu. Demode teknik son derece basitti! Ganimeti al, cihadı yay, ayakta kal! IŞİD’inden El Nusrası’na tüm dinciler, bu amaçla kullanıldı. Ahrar’uş Şam ya da Sultan Murat gibi tugaylar da bizzat yaratıldı. İşte bunlar neo Osmanlı’nın neo yeniçerileriydi!

• • •

çok derin mevzu değildi…
Elbette bu neo yeniçeriler, ‘onları kullananlar tarafından’ kılıç kuşandırılacaklar, eğitim alacaklardı. ‘Toplarının’ yurdum atölyelerinde dökülmesinin şaşılacak bir tarafı yoktu!
MİT TIR’larının, silahların, sarin gazlarının, hücre evlerinin anlamı da buydu. Neo yeniçeriler delik deşik edilen sınırlardan geçip cihada gittiler, yollandılar!

• • •

Artık Suriye’de bir başka resim var.
Biz, elimizdeki neo yeniçerilerle baş başa kaldık!
IŞİD kendisinden olmayanın yaşam hakkı da bulunmadığına inanıyor. Bu açıdan bakıldığında sadece Kürtler ve Aleviler tehdit altında değil! IŞİD topumuzu ‘mürted’ saydığı için Sünnisiyle, Alevisiyle, Lazıyla Kürtüyle 78 milyon insan risk altında bulunuyor!

• • •

Peki, risk taşıyan sadece Türkiye halkları mı? Hayır; devlet de bu risk ve korkudan payına düşeni alıyor.
İşte Davutoğlu’nun itirafı da bu yönde! Aslında Başbakan, “Besle kargayı oysun gözünü” demek istiyor!
IŞİD hücrelerinin üzerine gidilmemesinin bir nedeni var! Cihatçı radikaller, bildiklerini anlatmaya başlayabilir! öte yandan ‘kontrol dışında’ bombalar patlayabilir. Ne var ki AKP için ilk seçenek canlı bombalardan daha korkutucu. çorap sökülmeye başladı! AKP uluslararası bir alanda dosya kapatacak bir savcı ve kontraya çıkacak bir yandaş medya temsilcisinin olmadığının farkında!

• • •

Devletin kılcal damarlarına sızmaya başlayan radikal İslam zehrinden söz ediyoruz. Artık bu zehrin, kim tarafından kime karşı kullanılacağı bile meçhul! Vahim bir durum daha var. Birkaç gün önce, CHP sarin gazının Türkiye’den gittiğine dair belgeleri açıkladı. Basın toplantısının ardından İstanbul Milletvekili Eren Erdem’in yanı sıra yine İstanbul CHP Vekili Ali Şeker’den de bilgi aldık. Şeker, kısaca şunları anlattı: “Devletin bütün mekanizmaları felç. IŞİD, devletle münasebetlerinde çok fazla şey öğrendi. çözülürlerse, AKP başına gelecekleri biliyor. Bu yüzden uluslararası baskıya rağmen hâlâ onlara göz yummaya devam ediyor. Bunun nedeni Lahey korkusu. Ancak tuhaf bir biçimde IŞİD’i beslemekten de geri kalmıyorlar. “

• • •

IŞİD ve diğer radikaller… AKP’nin neo yeniçerileri!
Hızla ilerlenen sonuç kısmını da Osmanlı’daki bir ‘deyiş’ açığa vuruyor: “Peki, Sultan’ı, onun yarattığı adamlardan kim koruyacak?”
Yeniçeri “Kelle alırım” diyor.
önceki gün gazetemize çok önemli bir röportaj veren CHP’li Eren Erdem; son tahlilde şunları dile getiriyor: “IŞİD, tasfiye olurken, kendisini de besleyip büyütenleri beraberinde götürecek! Radikaller, kendisine destek verenlerle birlikte dibe batıp yok olacak. çözülmeleri, kısa sürede ancak çok sancılı bir geçişle olur!”

• • •

Evet; toparlanmamız sancılı olacak gibi. Maalesef yeni ve kanlı saldırı sinyalleri alınıyor. Biz zorlanacağız. Ancak AKP için yolun sonu göründü; her şekilde ve her yerde söz bitti!
Gerisi çorap söküğü!
Davutoğlu bağırıyor: “Nankörler…”
Aslında hâlâ çılgınca ellerinde tutup evirip çevirdikleri bumerangdan söz ediyor.
Nankörler; öfkeli gençler… Nankörler; beslenen kargalar, hayırsız çıkan evlatlar…
İLK HOCAMIZ VE İLK HAYAL KIRIKLIĞIMIZ: çETİN ALTAN
Duygu Asena’nın başında olduğu bir kadın dergisinin en deneyimsiz muhabiriyim. Aylık gündem toplantısında ‘erkekler daha dedikoducu’ varsayımı üzerinden bir konu şekilleniyor. Maalesef benim payıma düşüyor… “çetin Altan’ı ara görüş al!”
Arıyorum… Tek soru: “Hocam erkekler daha dedikoducu diyorlar…”
Cevap bir buçuk saat sürüyor. Kan ter içinde telefonu kapatıyorum. “Ne oldu?” diye soruyorlar. “Bu bilginin onda biri bende olsa, atomu parçalardım” sözleriyle karşılık veriyorum. Olacak gibi değil, bir kitap çıkar, kaseti atıp gidiyorum.
‘Kendi yazamadıklarımdan’ özetle aklımda şu bilgiler kalıyor
“Bu konuda sınıfa ve cinse dayalı bir ayrım yapılamaz. Şarap içilen toplumlarda dedikodu daha azdır. çünkü alkol içenler, ‘zom olmamak kaydıyla’ içindekileri boşaltırlar. Bu yüzden, orada burada, arkadan konuşma gereği de duymazlar!”
çetin Altan böyle bir adam! Dedikodudan şaraba, siyasetten futbola, sokaktan edebiyata ayaklı külliye!
İlk makaleleri babamın teşvikiyle ondan okuyorum. Gel zaman git zaman, rahmetli evin içinde “N’oldu bu adama, artık okumak istemiyorum” diye celalleniyor. Bir Marksistin Turgut özal hayranlığına giden yolu eski tüfekleri üzüyor. Altan’ın yakın arkadaşlarından, “Eskiden ‘çetinken’ şimdi ‘alttan’ alan yazarlar” göndermeli satırlar okuyorum. Hem onu, hem onun için yazılanları izlemeye devam ediyorum. Ta ki…
Bir makalecilik geleneğimiz, gazetecilik birikimimiz, hatta kültür hazinemiz varsa… Hepimiz; bunların önemli bölümünü hiç şüphesiz üstada borçluyuz. çetin Altan ilk ustamız ve ilk hayal kırıklığımız.
Hayal kırıklıklarımız ve ustalarımız önünde saygıyla eğilmek âdetimizdir!

24. 10. 2015 – BİRGÜN