NURAY SANCAR: GEÇTİ BOR’UN PAZARI (21. 10. 2015)

191

önceki günkü Yeni Şafak, “tarihi” bir çağrı yaptı. Gazetenin bir gün sonraki nüshasına göre binlerce mesaj yağan çağrı şöyle: “Büyük bir kutuplaşma yaşıyoruz. Toplum ayrıştırılıp kimliklerin çatışmaya dönüştürülmesi hedefleniyor. İletişim kanallarımız kapanıyor. Başka Türkiye yok ve bu ülke son kalemiz. Hepimiz aynı gemideyiz. Türkiye zemininde herkesi bir söz söylemeye çağırıyoruz. “
Hükümetin resmi gazetesi gibi çalışan Yeni Şafak’ın 13 yıl boyunca süren kutuplaştırma siyasetine su taşımışken seçimlere on gün kala yaptığı çağrı epey ti’ye alındı. Toplumun ayrıştırılıp kimliklerin çatışmaya dönüştürülmesinin henüz gerçekleşmemiş de bir hedefmiş gibi yazıldığına bakılırsa halk daha epey mağdur olacak demektir.
Sanki bunca yıldır AKP yönetmiyormuş, bu kimlik politikalarına sıkıştırılmaktan o sorumlu değilmiş gibi öznesiz cümle kurmanın konforuyla kalem oynatmanın bir özeleştiri vaadi ima edebileceği düşünülüyorsa fena halde yanılıyorlar.
Nokta’da üç bölüm halinde yayınlanan AKP Günlüklerinde –AKP bu günlükleri yayınlayan Nokta’ya dava açtı- bir araya gelmiş AKP stratejistleri oturup bir güzel partinin günahlarını dökmüşler.
Orada ömer çelik diyor ki: “Bir görüşe göre kamplaşma miadını doldurdu. Kamplaşmadan AK Parti olarak alacağımız aldık. Diğer bir görüşe göre ise seçim kampanyası STK ya da düşünce kuruluşu işi değil, o yüzden mümkün mertebe kutuplaştırma yaratılmalı. ” Hatem Mete’ye göre ise “Toplumun şu an en önemli fay hattı Cumhurbaşkanı’nı sevenler ve ondan nefret edenler. ” Günlüklerde yazılanlara bakılırsa kutuplaştırma iç ve dış politikada izlenen toplam bir stratejinin sonucu olduğu kadar aynı zamanda özel bir hedef olarak belirlenmiş zaten. Ortaya çıkan tablodaki sevgi ve nefret kamplaşmasının nasıl yumuşatılacağı tartışılıyor.
Yeni Şafak yayınının bu Günlüklerin yayınlanmasının üzerine gelmesi think tank ekibinin yaptığı saptamalarla ilişkili. Evde elektrik süpürgesi kısa zamanda büyük sonuç almak üzere tam gaz çalıştırılmış çalıştırılmasına da Başbakan’ın bundan haberi yok! Davutoğlu’nun, katıldığı bir televizyon programında Ankara’daki saldırıdan sonra halkın nabzını tuttuklarını ve saldırıdan sonra AKP oylarının yüzde 43-44 civarına yükseldiğini söylemesi 100 kişinin katledilmesinin acısını hala yaşayan bir toplumla düpedüz alay etmek demek. AKP’nin yandaş gazetelerinde çok kısa bir süre önce “Diyarbakır saldırısı kimin işine geliyorsa o yapmıştır” beyanlarının çıktığı da hatırlanırsa bir katliam ertesinde oy saymaya alışık tüccar zihniyetinin, kendi gazetesinin birlik çağrısını boşa çıkarmak için hiç zaman kaybetmemesine şaşırmamak gerekiyor. Evet ne bekleniyorsa o oluyor, Yeni Şafak’a da “geçti Bor’un pazarı” diyemeyecek durumdayız. Geçen bir şey yok çünkü.
Yine de Yeni Şafak ve Nokta’da yayınlanan Günlükler üç dönemdir sürdürülen bu kutuplaştırma siyasetinin gelip bir duvara dayandığını, Hükümet partisini sıkıştırdığını ve buradan bir adım öteye geçmekte zorlandıklarını gösteriyor. Think tank masasında oturanlar bunun ve çaresizliğin farkında. Oyların kıl payı kaybedildiği bölgelerin nüfus haritaları üzerinde ne kadar simülasyon yapılırsa yapılsın kimlik ve kutuplaştırma politikalarının açacağı bir kanal kalmadı. Onun için katliamlarda ölenler üzerinden oy patlaması beklemek gibi korkunç bir hesap içindeler.
Bunlar unutulabilir mi?
Ankara ve Suruç katliamı sürecinde gösterilen tutum ve açıklamalar yokmuş gibi davranılabilir mi?
Toplumun ayrıştırılıp kimlik çatışmasına sürüklenmesi bizzat AKP’nin maharetiyken ve Başbakan hala aynı abesle iştigalken yandaş gazetenin çağrısının bir ciddiyeti ve samimiyeti olabilir mi?
Halkın zekasını küçümseyerek bunların mümkün olabileceğini zannediyorlar.
Acıya saygı göstermedikleri gibi yarayı kanırttıkça kanırtıp unutmaya bile izin vermiyorlar.
O zaman diyelim başka kapıya; hepimiz aynı batan gemide değiliz.
Think tank masalarıyla da oyalanmayın. Geçti Bor’un pazarı.
21. 10. 2015 – EVRENSEL