CEYDA KARAN: OLİVİE ROY’UN ‘SİYASAL İSLAM’I’ (19. 10. 2015)

214

Ortadoğu’da her türlü farklı varoluş biçimini temizlemek isteyen adeta
“soykırımcı”
bir anlayış türemekte. Bu anlayış siyasal İslamcı zihniyetin sağladığı ve pek az tartışılan bir hoşgörü zemininde şiddete yönelip, insanları da, kadim medeniyet mirasını da hallaç pamuğu gibi atmakta. . . Ama bir ay önce Suriye’de
“ılımlı kalmadı”
diye ağlaşan Batı kamuoyu işi gücü bıraktı Rusya’nın IŞİD ve diğer cihatçıları vurmasıyla alakadar. Batı düşünsel hayatında da durum farksız. Diyorlar ki
“rahat olun”, hepsi siyasetin sıradan görünümleri!

***

Geçen hafta 1970’lerdeki maceralarının sonucu olarak dünyada siyasal İslamın önde gelen uzmanı haline gelmiş
Olivie
Roy, Türkçede çıkan yeni kitabı
“Kayıp
Şark’ın İzinde”nin tanıtımı için İstanbul’daydı.
SALTGalata’da kendisiyle yaptığımız sohbette aldığım yanıtlarla içime öyle
“su serpildi”
ki sormayın! Paylaşayım, siz de rahat nefes alın:


Roy
“Ben AKP için İslamcı demem.
çünkü İslamcı programları yok.
Muhafazakârlar ve giderek daha fazla otoriterler”
diyor. AKP ona göre, ABD’deki
Mormonlar, Hıristiyan aşırı sağı/çay
Partisi
“kıvamında”. Misal
Erdoğan
yönetiminin 2000’lerde çıkartmaya çalıştığı
“zina yasası”
aşırı sağcı Hıristiyan aile tanımına denk. Roy’a göre Türkiye’de medeni nikâh olmaksızın dini nikâh kıyılmasını cezai olmaktan çıkartan yeni yasal çerçeve de Erdoğan rejiminin
“laik karakterinin”
ispatı!


Roy’a göre Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketi enternasyonal değil. Bakmayın siz Katar yahut Türkiye’nin desteğine. . . Onlar
“ulusçu/millici”.


Misal İhvan’ın en soft hali Tunus versiyonu Ennahda,
“sekülarizmi benimsemiş”. İspatı seküler anayasaya onay vermesi. Tabii Roy, Ennahda’nın neler için bastırdığını anmıyor:
Şeriat’ın yasaların
temel kaynağı olması, tüm yasalar
ve uluslararası anlaşmaların şeriat’a
uygunluk ölçütü getirilmesi; “blasphemy”
denilen dine hakaretin ceza yasasına
sokulması, ifade özgürlüğünün
dinle sınırlandırılması; Ramazan’da yemek
yemenin suç kılınması; şeriat gerektirdiği
için idam cezasının kalması,
çocuk evlat edinilmesinin ise yasaklanması;
kadınların erkeğin “bütünleyicisi”
diye tanımlanıp eşitliğin dışlanması. . .
Bunlar Ennahda’dan ziyade Tunus’un seküler geleneği püskürttüğü için mümkün olamadı. Ne gam! Kendisi Suriye’ye dalga dalga akan cihatçı Selefilerin Ennahda iktidarının hoşgörü iklimiyle de alakasını kurmamakta.


Roy’a göre siyasal İslamcılar, İslamcı bir hukuk düzeni, ekonomi ve kurumsal yapı yaratamadıkları ve
“parlamenter demokrasinin
kurallarını kabullendikleri”
için
“siyasal İslam iflas etti”. Yani 1990’lardaki ünlü kitabındaki tezi ispatlanmış. İşte IŞİD gibi yapılar ve cihat da bu
“başarısızlık”
yüzünden ortaya çıkmış.


Roy, IŞİD’cileri salt
“siyasi şiddet”
ve
“nihilizm”le tasvir ettiği 68’in genç devrimcilerine benzetiyor(!). İçerikle ilgisiz:
“IŞİD siyasal İslamı temsil etmiyor.
Kendi isimleri altında bir devlet kurmakla
ilgilenmiyorlar. Fetih perspektifleri var.
Fas’a da gitmek istiyorlar Filipinler’e de.
Toplumu yönetmekle ilgilenmiyorlar. Dünyanın
dört yanından yeni bir yaşam biçimi
arayan gençleri cezbediyorlar. Ama asıl
yerel temelleri iktidardan mahrum Sünni
Araplar. “
Roy’un
“IŞİD dayanamaz hemen
çöker”öngörüsü tutmamış ama yine de
“Göreceğiz”
diyor.


Roy,
“demokrasinin ancak seküler
sistemde varolabileceği”,
bunun da
“iyi
hükümet etmek, hukukun üstünlüğü, şeffaflık,
insan haklarıyla”
bağı sorulunca,
“AKP ve Erdoğan başta İslam ile parlamenter
anayasal sistemi uzlaştırmaya çalıştı”
yanıtını veriyor.
Peki
bugün?:
“Rejimin
otoriterliği ortaya çıktı”
demekle yetiniyor. Ona göre bunun
“İslamcı bir esini
yok”.
Sürekli dini retoriğin kullanılması ise
“propagandadan ibaret”.
Şimdi içiniz rahatladı mı?
19. 10. 2015 – CUMHURİYET