MUSTAFA YALÇINER: HALKA SALDIRININ SORUMLUSU HÜKÜMETTİR! (12. 10. 2015)

248

Defalarca başbakanlık yapmış 10. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, “Fırat kenarında bir koyun kaybolsa sorumlusu hükümettir” derdi. Her söylediği yanlış değildi. Ara sıra böyle doğrular da söylerdi!
Bu hükümet hiç oralı olmuyor! Ne koyunu?. . Ne keçisi?. . Sayı saymayı bilene anlam ifade eder bunca canın tenden ayrılması. “Ecel” olsa katlanılır, ölümlü dünya denip geçilirdi. Ama hayır! Ankara’nın göbeğinde patlatılıyor bombalar. Hem de üç gün öncesinden “ihbar” geldiği bilgisi var. Polis biliyor. “İki canlı bomba”dan söz edilmiş, “Barış mitingine saldırı olacak” denmiş. Neymiş? İçişleri Bakanı Selami beyin dediğine göre “Miting meydanı çevrelenmiş ve tertibat alınmış”mış! Gar başkaymış! 17-25 Aralık’ın üzerine Tayyip beyin özel uçağını gönderip özel olarak getirttiği “tarafsız” bakan, soru üzerine “İstifayı gerektirecek bir durum olmadığı”nı söylerken, yanındaki yine “tarafsız” Adalet Bakanı kıkır kıkır gülüyordu! Bunca ölünün üzerine gülmek için herhalde adaletten sorumlu olmak gerekirdi!
İhbar bir yana; üç bombanın barışseverlerin ortasında patlatıldığı Ankara Garı, genelkurmay ve içişleri bakanlıklarıyla Meclis’e 500’er metre, Yenimahalle sapağındaki MİT Müsteşarlığına çok çok bir km. mesafede. Bu alanda uçan sineklerin dişi mi, erkek mi olduğunu takip eder “güvenlik” bürokrasisi. Uçan kuştan hesap alır verirler.
Sonra?. . Sonra haberdar değillermiş! Bilememişler!. . Görememişler!. . Duyamamışlar!. .
Geçelim!
Polis ve istihbaratçılar, MİT örneğin, ya da diğerleri yalnızca halka karşı örgütlenmiştir. Haber alma bakımından da böyledir, miting “güvenliği” bakımından da. “Güvenlik”, mitinglere katılan halka karşı alınır, halka yöneltilebilecek saldırıları bertaraf etmek için değil. Şundan da bellidir ki, bombaların patlatılmasının ardından, polis, üstüne tüy dikerek, bir de yaralıların üzerlerine zehirli gaz sıkmış, yetinmemiş, ambulansların gelişini de engelleyerek, ölü sayısını arttırmıştır. Bu nedenle halk kendisini bu “güvenlik”e emanet edemez. Bu nedenle halk karakolun önünden bile geçmez!
Dikkat edilsin. . . Bir, halka saldırılmıştır. Ve iki, sorumluluk mevkiinde olan şu ya da bu terör örgütleri filan değil, devlettir. Polisi, istihbaratı, bakanları, valileriyle; devlet. Ve kuşkusuz “yürütme komitesi” durumundaki hükümet! “Geçici”ymiş, “seçim hükümeti”ymiş, boş laftır, hükümet de hükümetliğini yapmaktadır! Sorumlu, en başta odur! “Hükümet” deyince, başında Tayyip beyle birlikte hükümet. Herkes bilmektedir ki, hükümetin yönlendiricisi ve asıl yöneticisi odur. “Terör nereden gelirse gelsin”miş!. . “Hangi terör örgütü olursa olsun”muş! Bunu da geçelim! Terör makinesi tıkır tıkır çalışmaktadır!
Hükümet fazlasıyla sakindir, hiçbir panik belirtisi göstermemiştir! Sanki önceden bilmektedir! Bir tek “ekibin dışı”nda kaldığı anlaşılan M. Ali Şahin, “Tedbir alınmak icap ederdi” demiştir. “Sandık taşıma” işinde de o falso vermişti. Diğer “ekip başları” hepsi bir ağızdan konuşmaktadırlar.
Bombanın -haydi azmettiriciliği şimdilik bir yana bırakalım- önünün alınmaması, hükümet zafiyetidir ve istifa için yeterlidir.
Bombalanarak katledilenler, barış talep ettikleri için katledilmişlerdir. Barış. Sadece barış! Görülmüştür ki, bu ülkede barış istemek öldürülmek için yeterli nedendir!
öyleyse sadece barış istemek yetmez! Söz söylemeyi talep etmek de değil, dayatmak şarttır. Toplanıp gösteri yapmak isteyenler bombalanmıştır. Susun, konuşmayın, söz söylemeyin, düşünce ve görüşlerinizi ifade etmeyin, biz doğrusunu bilir ve yaparız, siz bize bırakın, kaldırın ellerinizi, teslim olun, hele bir geri durun, geri basın, denmektedir halka! Barış ya da başka bir şey, istemeyin, siz kenara çekilin denmiştir! Demokrasi, demokratik hak ve özgürlükler hak getiredir!
Barış istiyoruz, ama en az barış kadar demokrasi ve özgürlük istiyoruz ve biliyoruz ki, bu hükümetle olanaksızdır!
12. 10. 2015 – EVRENSEL