BÜLENT FALAKAOĞLU: AKP ARTIK MUHALEFET GİBİ’ (05. 10. 2015)

197

AKP seçim bildirgesini açıkladı. İçeriğini analiz etmeden önce hemen belirtelim.
7 Haziran seçimleri öncesinde açıklanan 100 maddelik AKP bildirgesi ile bugünkü arasında göze çarpan ilk fark: Heyecan ve hava! öncekindeki heyecan ve hava şimdikinde yok.
Şöyle ki. . .
Nisan ayında açıklanan önceki seçim bildirgesinin sunumu, yıllarca iktidar olmuş bir partinin öz güvenini taşıyordu.
Bildirge kamuoyuna seçim beyannamesi olarak değil, ‘Yeni Türkiye Sözleşmesi” olarak lanse edilmişti.
Geleceği satın alan büyük parti havası vardı!
Yeni Türkiye’nin yeni anayasası olacaktı. O anayasanın en önemli ayağı, başkanlık sistemi olacaktı. Türkiye parlamenter hantallıktan kurtulup uçacaktı.
Evdeki hesap, çarşıya uymadı.
Görüldü ki seçmen, başkanlık sistemini benimsemiyor, satın almıyor.
İşte bu yüzden yeni beyannamede başkanlık sistemi mahcup bir vurguya dönüştü. Elbette başkanlık hedefi değişmedi. Fakat vurgu değişince o görkemli hava da değişti.
Düşünün!
Dış politikası iflas etmiş. . .
İslam coğrafyasında itibarını kaybetmiş. . .
Buna rağmen seçim beyannamesinde şöylesi cümlelere yer vermiş:
“Dış politikamızda tarihi ve stratejik derinliğimize dayalı olarak. . . “
“İslam dünyasını birleştirici rolümüz. . . “
Bu cümleler ortada derinlik, birleştirici bir rol kalmamışken, nasıl güçlü bir şekilde vurgulanabilir ki?
Lakin mesele vurgular değil!
UZUN DöNEMDEN KISA DöNEME GEçİŞ!
Seçim bildirgesinin açıklanmasıyla iyice açığa çıktı.
AKP seçim taktiğini, ‘tek başına iktidar’ söylemi üzerine oturtacak.
Cumhuriyetin 100. yılına yani 2023’e. . .
Türklerin Anadolu’ya geldiği varsayılan tarihin 1000. yılına, yani 2071’e. . .
Kısacası on yıllara uzanan hamasi nutuklar, yerini artık kısa vadeli ‘tek başına iktidar’ hedefine bırakmış durumda.
Bu da belli ki köklü bir değişikliği beraberinde getirmiş. Söz konusu değişiklik de seçim beyannamesine yansımış.
AKP muhalefet partisi gibi davranmış.
Muhalefet olacağı tahmin edilen sermaye partileri, genel olarak vaat siyasetini öne çıkarırlar. İktidar partileri ise yaptıklarını, yapacaklarının teminatı olarak gösterirler.
13 yıldır iktidarda olmasına rağmen AKP, bu sefer muhalefetteymişçesine, ekonomik alanda bolca vaatlerde bulunuyor.
Oysa bir önceki beyannamede AKP buna ihtiyaç duymamıştı. çünkü kendisini en güçlü hissettiği, en başarılı bulduğu alan olarak ekonomiyi görüyordu.
O yüzden bir önceki beyannamesinde “İstikrarlı ve Güçlü Ekonomi” başlığını taşıyan ekonomi bölümüne vaat coşkusu değil, sakin bir güven hakimdi.
“Enflasyonla mücadele için fiyat istikrarı güçlenecek. ”
“Cari açığın kalıcı çözümü için politika üretilecek. “
“Bütçe dengesi korunacak. “
“özel sektör öncülüğünde büyümeye devam edilecek” gibi vurgular öne çıkıyordu.
Oysa sandıktaki rakipleri; HDP, CHP ve MHP ise. . .
‘İstikrarın’ bozulduğu. . .
Anketlerde seçmenlerin en önemli ülke sorunu olarak ekonomiyi başa koyduğu bir ortamda seçime gidildiğini görerek. . .
İşsizliğin kangren olduğu. . .
özellikle gençlerin ve kadınların işsizlik girdabında yutulduğu. . .
Yoksulluğun ciddi biçimde yaygınlaştığı. . . Ve daha pek çok ekonomik sıkıntının yaşandığı gerçeğini bilerek. . . .
Seçim beyannamelerinde etkili ekonomik vaatlere yer vermişlerdi.
Söz konusu vaatler karşısında AKP de, “Veremezler, olmaz, ekonomik dengeleri bozar” tutumu sergilemişti.
AKP seçim sonuçlarına bakıp tutumunun yanlış olduğunu düşünmüş. . .
Muhalefetin söyleminin seçmen üzerinde etkili olduğunu görmüş olmalı ki, bu sefer tutum değiştirdi!
RAKİPLERİN ETKİSİ OLMUŞ
CHP, “AKP’nin yaptığı yardımı iki katına çıkaracağım” diyor ya. . . AKP de gaza basmış.
Sosyal destek vaatlerini büyütmüş.
AKP, her aileyi sosyal güvenceye kavuşturacağını, her evde en az bir çalışan olacağını vadediyor. İyi de nasıl?
1 milyon 300 bin üyeli Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğine de bir çağrı yapmıştınız.
Demiştiniz ki; her bir üyeniz bir işsizi istihdam etse, işsiz sayısı 1 milyon azalır.
Bir kişi bile istihdam edilmedi.
İşsize iş vermek yerine, işe almak için öncelikleri değiştirmekle işsizlik azalır mı?
üniversiteyi bitiren gençlere iş buluncaya kadar “harçlık” vadedilmiş. Bu da, HDP etkisi sanırım.
Beyannamede denilmiş ki. . . “Taşeron işçilere yönelik bürokratik süreç tamamlanacak. Kamuda taşeron işçiliğine son vermek için projeler hızla yaşama geçirilecek. “
Karayollarında, yargı kararlarına rağmen kadrolu olamayan işçilere sorun. Onlar anlatsınlar iktidarın bu konudaki ketum tutumunu.
Vergi meselesine ilişkin, “Kamu harcamalarının finansmanında doğrudan vergilerin ağırlığı artırılacak” denilmiş.
Yıllarca, KDV, öTV gibi dolaylı vergileri baş tacı etmiş olmaları bir yana. . .
Sermayedarlara ‘Nereden buldun?’ diye sormayan. . .
‘Nereden buldun?’ diye sormadığı için bu insanların vergi vermemesini de sağlayan. . .
Bu iktidarın kendisi değil mi?
Dahası. . .
Devlete vergi olarak verilmesi gereken paraları, birilerinden bağış olarak toplayıp, havuzda biriktirilmesine öncülük eden kim?
Soruları çoğaltmak mümkün. Fakat şu tespiti yapıp geçelim: Biriken sorunlara muhalefetin dokunması, AKP’nin beyannamesinde de karşılığını bulmuş.

ANKETLER İYİ ANALİZ EDİLEMEMİŞ
AKP’nin seçim beyannamesinde yoksulların ‘hayır’ diyemeyeceği. . .
Herkesin ‘Olsun, yapılsın’ diyebileceği ekonomik vaatler de var elbette.
Lakin, AKP 2002’den bu yana iktidar partisi. Seçim vaatlerine konu olan bütün sosyal ve ekonomik sorunlar AKP’nin iktidar döneminde birikmiş ve AKP tarafından çözülememiş sorunlar.
O yüzden AKP’nin muhalefetle vaat yarıştırması çok komik!
Sormazlar mı; “Bugüne kadar niye yapmadın?” diye. . .
Anket araştırmalarına bakıp. . . “Gençler HDP’ye oy vermiş. O zaman biz de gençlere vaatleri artıralım” demek, iktidar partisinin cazibe kazanması için yeterli olabilir mi? Anketlere iyi bakmak lazım.
7 Haziran seçimleri öncesi, “Türkiye’nin en önemli sorunu nedir?” sorusuna açık ara
ekonomik sorunlar cevabı veriliyordu.
Şimdi ‘güvenlik’ deniliyor.
Bu durum, ekonomik sorunların hafiflediği anlamına gelmiyor. Aksine kaygıların arttığına işaret ediyor.
Güven endeksi sonuçlarına göre. . . AKP’yi “başarılı” bulanların oranı 31’e gerilemiş.
“Başarısız” bulanların oranı yüzde 58’e yükselmiş.
Geleceğin iyi olacağına inan sadece yüzde 20.
Bu oranlar, AKP seçmeninin bile, kopuş yaşamasa da, partisine artık güvenmediğini gösteriyor.
Bu durumda. . . Kopuş yaşamış ya da zaten AKP’li olmayan seçmende vaatlerle güven kazanmak mümkün mü?
05. 10. 2015 – EVRENSEL