MUSTAFA YALÇINER: BİR ‘MUKTEDİR AKP’ VARDI!. . (14. 09. 2015)

260

Cumartesi günü AKP kongre yaptı. Ama ne kongre!. .
Eskiden en az bir haftayı götürürdü kongreleri. AKP ile yatılır kalkılırdı. Şimdi iki güne sıkıştı. İlk gün gazete manşetlerine yansıyan “Binali Harekatı”nın silkeleyiciliği. . . İkinci gün kongre. Hepsi bu.
Hesaplaşma görünür kılınsın diye 12 Eylül’e denk getirilmiş de. . . Fasarya! Ancak devamı olduğunun kanıtlanışıydı. Sadece hâlâ –hem de “makul şüphe”li, “ölüm emir”li polis yasasıyla tahkim edilmiş– 12 Eylül Anayasasına mahkumiyetimiz sürdüğü için değil. . . Kongreyi de dengeleyen haber ağırlığıyla Cizre’de hem ’90’lara hem de 12 Eylül’e tanıklık ettirildiğimiz için de.
AKP kongresi varmış! Ama ülke Varto, Silvan, Şemdinli ve Dağlıca, Yüksekova, Diyarbakır-Sur ve elbette Cizre’yle sallanıyor; kongre ile değil. Eskiden AKP ve kongreleri sallardı bu ülkeyi –bitti! Şimdi tasfiyeleri ve “yukarıdan” dayatmaları, genel başkanın bütünüyle yetkisizleştirilmesi olmasa, neredeyse yalnızca “görev kabilinden” yapılmış olacak, kimsenin dikkatini bile çekmeyecekti.
“Yandaş”lığa terfi etmiş Milliyet’te yazan Nagehan Alçı bile “MKYK listesi Erdoğan’ın” derken bu konuda fikir birliği etmeyen ne bir haberci ne bir köşe yazarı var. Ve sonra Erdoğan cumhurbaşkanıymış! “Doğal lider” diyor AKP kongresi hep bir ağızdan. . Ve “Kurucu Lider” sloganları da, Divan Başkanı Erdoğan Danışmanı da, görünüşteki Genel Başkan da “Gücümüz Erdoğan’a bağlılığımızdandır” diyor!. . Amma güç ha! Bu, güçsüzlük etkeni olması bir yana, hem Anayasa hukukunun, hem siyasal kurgunun, düzenin yani, Erdoğan’ın “bekleme odası”nda olduğunu açıktan söylediği “demokratik parlamenter nizam”ın sonudur!
Cumhurbaşkanının yönettiği parti! Onun danışmanlarının doluştuğu. . . Onun listesiyle yönetilen AKP! Bu, yolun sonudur!
Hayır, sadece burjuva anayasal hukuku çiğnendiği için değil. Evet, anayasal sistemin de üzerinin çizildiği tartışmasızdır. Ama bununla sınırlı değildir.
Bu, burjuva grup ve ekipler arasındaki ilişkiler, yalnızca yerli değil uluslararası burjuvazinin çıkar kavgaları bakımından çizilmiş çerçevenin takılmamasıdır ve kapitalist düzenin, burjuva gericiliğin kendi arasındaki hesaplaşmaları ilgilendirir. Buradan ciddi sıkışıklıklar doğacağı ve zaten doğduğu ve doğmakta olduğu, dışarıya para çıkışlarından, Borsa’dan, AB ve ABD’den, Koç’tan, Doğan’dan, Koza’dan. . . gelen parmak sallamalardan bellidir. Bırakın AKP dışını, AKP içinden üzerine varılıp devre dışı edilenlerden, Gül’den, Arınç, H. çelik, A. Babacan, M. Şimşek, B. Atalay’dan. . . bellidir.
“Yukarılar”ın ötesinde, bir de “aşağılar” vardır. Yönetenler didişme halindedir. Ama yönetilenlerin hali perişandır! Cizre’de örneğin, açık ki “eskisi gibi yönetilmek” istememektedirler. Ve yalnız Cizre değildir. Neredeyse Türkiye’nin üçte biri bu haldedir.
9 gün kan kusturulmuştur Cizre’ye. Ne ekmek ne su! ölüler bile kaldırılamamış, 10 yaşında evinin önünde vurulan Cemile 3 gün buzlukta tutulmuş, hastaneye götürülemediği için Muhammed bebe ancak 35 günlük ömür yaşayabilmiştir! Davut Bey, Erdoğan’la ayrı düştüğü için değil, asıl bu nedenle yönetebilir değildir artık! Kazansa bile kaybettiği kesindir. Erdoğan’la birlikte kaybetmişlerdir! Artık AKP, ağzıyla kuş tutsa yeni bir sayfa açamaz!
Ve sadece hak eşitliği isteyen Kürt halkı da değildir. Kürt ya da başkası, halka neyin reva görüldüğüne herkes tanıklık etmiştir. İktidar hırsının nasıl savaş ve halka zulüm götürdüğü herkesin gözleri önündedir. Gezi’den ders almayanlar, zulümle abad olunmayacağını bilmeyenlerdir! Gezi ama, bu ülkede yaşanmıştır. Üstelik halkın ve ne dediğinin yok sayılmasına karşı yaşanmıştır. Metal işçileri de buradan ve üç kuruş kendilerine çok görüldüğü için patlamışlardır. Sömürülen yığınlar tümü dert sahibidir.
Kim yönetecek –AKP mi?
14. 09. 2015 – EVRENSEL