NİLGÜN CERRAHOĞLU: AYLAN NE DEĞİŞTİRDİ’ (05. 09. 2015)

218

“Auschwitz”e gittiğimde, beni en çok etkileyen şey “ırkçılığın
sistematiğini” çözmek olmuştu. . .
İnsanlık, Nazi kampları gerçeği ile karşılaştığında hep aynı soruyu sormuştu: “Bu iblislik nasıl mümkün olabildi?”
Hannah Arendt
’60’larda yazdığı “Kötülüğün Sıradanlığı” kitabında bunu etüt eder ve “sorunun en ürkütücü
yanı!” der; “Bu fenalığı yapanlar sıradışı
canavarlar değil. Sıradan ve
‘normal’
insanlar.
‘Normallik canavarlığı daha
korkunç hale getiriyor. En beter suçlar,
ayırdına dahi varılmaksızın
‘normallik’
ikliminde işlenebiliyor. . . “
“Kötülüğün sıradanlığının”; hiç düşünülmeden uyulan bir rutin kapsamında “akıl tutulması” yaşayan herkesi “Eichmann’laştıracağına” işaret eden düşünür Arendt, Nazi kampları realitesinin mantığını böyle faş etmişti.
önce insanlıktan çıkarıyorlar
“Sistematiğin” pratikte nasıl işlediğini ise ünlü İtalyan yazar
Primo Levi
“Onlar da mıİnsan?” isimli kitabında gene aynı yıllarda anlattı.
“Auschwitz”de bizzat kalan Levi de, meselenin özünde “insanı önce insanlıktançıkarmak” ve ırkçılığın öznesi yapılan topluluğun “alt insan” kategorisine indirgenmesi olduğunu yazar.
Yahudiler bir gün içinde “fırına” gönderilmedi.
önce “Yahudi karşıtı kamuoyu” inşa edilmiş; Yahudiler sonra vebalı gibi toplumdan ayrıştırılarak “gettolaştırılmış”, son aşamada “toplama kampları” kurulmuş. . .
Yahudiler “hayvanla eşdeğer” noktaya indirgendiğinde artık hiç garipsenmeden (“normalleşen”) sürülerle katarlara yüklenip “son istasyon Auschwitz”e postalanmış.
Gerisini Auschwitz’de rehberden dinlemiştim:
Kampa sağ varanlar ilk iş olarak “isimlerinden arındırılmış”. . .
Hepsi numaralandırılarak damgalanmış. . .
Yoklamalar artık isimle değil, “numaralarla” yapılır olmuş.
Bugün Avrupa’nın “göç dramı” tam şimdi tam böyle bir sürece, Suriyeli göçmenlerin “insanlıklarından arındırılarak
davar gibi damgalanma noktasına” gelip dayandı.
Aylan‘ın cansız bedeninin sahile vurduğu gün “çek Cumhuriyeti’nde” güvenlik güçleri, Prag’daki Suriyeli göçmenleri “derileri üzerinde
numaralandırarak damgalıyordu”.
Hiçbir yasanın bu muameleye izin vermemesine karşın; “Müslüman Suriyeligöçmenlerin” alt insan kategorisine indirgenmesi o kertede artık “sıradan”, “normal” hal almıştı ki, görevliler bu “damgalama” işlemine hiç çekinmeksizin kameralar önünde devam edebildiler.
‘Figaro’ anketi. . .
“Ne yapıyorsunuz?” diyen gazetecilere; “Ne var? Göçmenlerin izni var” gibi yanıtlarla üstüne meydan okudular.
Böylece “kötülük nasıl sıradanlaşır”ı TV’lerde naklen gördük.
Bunu sadece ben söylemiyorum; “holokost” kurbanı Nobel ödüllü
Elie
Wiesel
de söylüyor.
“Olanları şok içinde izliyorum” diyor ve “Neden?” diye soruyor: “Avrupa’nın
ortasında neden tekrar bu korkunçluk
yaşanıyor?”
Sorun malum sırf çekler değil.
Faşist
Orban‘ın Macaristan’ında da Suriyeli göçmenlere yapılmadık bırakılmıyor.
Kamplara yönlendirilmek istenen göçmenler; kandırılarak trenlere bindiriliyor, Nazi dönemlerindeki gibi, aileler birbirinden zorla ayrılıyor ve dünya bunları seyrediyor.
“Aylan”ın göz önünden gitmeyen trajedisine rağmen göçmenlere bakışta velhasıl radikal bir değişiklik yok.
Fransa’da
Sarkozy‘ye yakınlığıyla bilinen
Figaro; “Aylan şoku göç krizineyaklaşımınızda değişiklik yarattı mı?” diye okurlarına birebir bu soruyu sordu.
Derin Fransız muhafazakârlığının simgesi olan gazetenin takipçilerinin yalnız yüzde 18’i soruya “Evet” yanıtını veriyor.
Yüzde 81 “göç sorununa bakışta en ufak
bir değişiklik olmadığını” söylüyor. 05. 09. 2015 – CUMHURİYET