NURAY SANCAR: BURADA SEVDALUK OLUR YEŞİL YOL OLMAZ! (15. 07. 2015)

192

çerden çöpten yapabildiği yuvasında; çocuklarını katıksız ekmekle büyüttüğü, hayatı sessiz sözsüz ıskaladığı zaman cennet, arşı ala’da değil de, anaların ayaklarının altındaki topraktan içine düşebileceği bir yeraltı diyarıdır sanki. Yokluklardan, katlanılmış yoksulluktan, öğrenilmiş çaresizliklere onca boyun eğmelerden sonra ömrü tamamlandığında ana hoppp kayıverecektir içine. Eteklerinde gümüş rengi yapraklar!
Kadınlar bu vaade kulak asıp dünyalık namına hiçbir şey istemezler, başlarına gelen her şeye cenneti garantilemek için sus kalırlarsa onlara bu aklı verip arpalık doldurmaya çalışanlar rahat eder. Cenneti vadetmek maliyetli değildir çünkü. İktidar yerleşimcileri, onların alimleri-ulemaları, kanaat önderleri, yandaş ve kandaş basını ceplerinden beş kuruş çıkmadığı sürece bol keseden cennet dağıtmaktan hiç gocunmazlar. Teker teker değil sürü sepet gelsin kadınlar. Ne olacak ki!
Ama bu kadınlara bir şeyler oluyor epeydir.
Ayaklarının altındaki cennete işaret ederek evlerinin etrafını cehenneme çevirenlerin “cambaza bak” kurnazlığı artık sökmüyor. Bergama’da siyanürcü altına hayır diyenlerden başlayan, Gezi Parkı’na topçu kışlası kuramazsınız diyen kadınlara, Desa Direnişçisi Emine Arslan’a ve Divan oteli direnişçilerine; Edirne’deki parkı yıkımdan kurtarmak için bir sandalyeye oturup iş makinelerinin önünü kesen 75’lik Kıymet teyzeye ve nihayet Samistal Yaylası’na bedenini siper eden Rabia anaya kadar sayısız kadın cenneti yeryüzünde istemeye cüret etti. Onlar buna cüret etmesin diye önlerine çıkarılan devlet, mahkemeler, iş makineleri, TOMA’lar, hapishaneler, plastik ve gerçek kurşun biçimindeki bariyerler, zaten ayaklarının altındaki cennetin ağır bedelini öderken talimli kadınlar için vız geldi tırıs geçti.
Eli asalı Rabia ananın verdiği hayat dersi dişi kuşun yuvasını artık nasıl yaptığını göstermesi bakımından önemlidir “Mahkeme de kimmiş. Mahkeme benim. Devlet benim, kanun benim. çünkü ben halkım” mealinde özetleyeceğimiz sözleri dişi kuş için yuvanın sadece dört duvardan ibaret olmadığının ilanıdır. Kaldı ki o dört duvar da şimdi evinin etrafındaki cennet gibi yaylalara dozerle dalan hoyrat sermayedarın ve siyasi iktidarının hayata geçirdiği politikalar yüzünden çoktan yıkılmış bulunuyor. Evlerin içinde tencere kaynayamaz, çocukların yüzü gülmez, kocanın şiddeti bitmez olduğundan beri bir kap yemek ve bir tutam huzur için, ekmek ve gül için mücadele cenneti ayakların altından alıp yeryüzüne çıkarma mücadelesidir.
Rabia analar o cennette “yağmur olur, duman olur, sevdaluk olur ama yol olmaz!” Yeminlen olmaz diyorlar. “Mıhlama yiyen neslin torunlarıyız 2 dozer bir kamyonu ekmeksiz yeriz” dövizini taşıyan başı bağlı Karadeniz anası yalan mı söyleyecek. O olmaz diyorsa hakikaten olmaz. Ama dövizin altına “Yeşil Yol’a hayır” hashtagini boşuna kondurmadı. Siz onun mücadelesini görün, ona destek olun, bu lafı yayın da dünya duysun diye uğraşıyor. Uğraşıyor ve başarıyor.
Kendi halinde Anadolu kadınının/anasının böyle büyük laflara, bedenini siper etmelere aklının kesmeyeceğini zanneden siyasi erkan, “Birileri lüks otomobillerle gelerek bölgede hır çıkarıyor” dedikçe muhayyel Yeşil Yol’dan tozu dumana katarak geçecek muhayyel lüks otoların egzoz dumanı Karadeniz kadınlarını çıldırtıyor. İsyana çamur atanların kendi lüks sevdalarını tatmin etmek, kasalara sığmayıp da
ayakkabı kutularına tıktıkları paralar için oraya bir HES, buraya bir termik, şuraya bir yol döşeyenlerin harabeye çevirdiği cennet köşelerinde kadınlar onların zebanisi oluyor şimdi. Eldeki asa bin dozer gücünde!
Rabia analar, Gönül teyzeler o yaylalarda evlatlarını büyüttüler, hayvanlarını otlattılar, şenliklerini, festivallerini, pikniklerini yaptılar. Birbirleriyle orada muhabbete daldılar, ‘sevdaluklar’ orada başladı. Dişi kuş yuvasını bu cennet gibi toprağın üzerine kurarak hayatını orada inşa etti. Kendi kavlince, kararınca. Ama
madem ki neoliberal kâr hırsı çoluğun çocuğun rızkına göz dikerek evleri çökertti evle doğa; evle memleket;
evle devlet arasına dört duvarla çekilen sınır da çöktü.
Kadınlar bunu gayet iyi anladı. Bir yuvayı kurmak için önce çevreyi, ülkeyi ve yeni bir dünyayı kurmak; bunun için de halk olmayı bilmek gerektiğini sezdi. Onlar çocukların, erkeklerin ve doğanın bakıcılarıdır. Yıllardır bedavaya ve kapitalizmin hesabına yaptıkları bu işin faydasını şimdi kendi hesap defterlerine yazmak için mücadele ediyorlar. Dişi kuşun gözü açıldı; vay ki vay!
Kazanmak mecburdur.
15. 07. 2015 – EVRENSEL