MUSTAFA YALÇINER: HAYDİ, ÖNÜ AÇILAN SINIF MÜCADELESİNİ YÜKSELTMEYE!. . . (16. 06. 2015)

222

Seçim çalışmaları bitti. Oylar kullanılıp sandıklar açıldı. En başta Tayyip Beyefendi olmak üzere AKP kaybetti. Kaybetmelerinin asıl etkeni, geniş bileşenleri ve EMEP, Halkevleri
ve DHF gibi ittifaklarıyla HDP’nin barajı aşarak 80 vekil kazanması oldu.
Kaybetti diye “Tayyip İstifa” etmedi. Hiçbir şey olmamış gibi davranamasa ve örneğin üç gün kapandığı “Saray”ından dışarıya çıkamasa bile, kendisinin hiçbir sorumluluğunun olmadığını hatırlayarak, tek tek her birine ettiği hakaretleri unutup muhalif partileri “sorumluluk”a davet etti. Memleketin, zamanında ölesiye karşı olduğu “koalisyonla yönetileceği”ni söyledi.
Değişmiş miydi? Değişebilir miydi?Burjuvazi ve adamları işlerine ne gelirse onu konuşup onu yapmalarıyla karakterizedirler. “Delikanlılık”, “aklına geleni” “önünü arkasını düşünmeden söyleme” sadece uygun koşullarda yürütülen propagandadan ibarettir. İşte beyefendi “vatan haini” olarak suçladığı örneğin “CHP Genel Müdürü” ile görüşecek, memleketin hükümetsiz kalmaması için çalışacaktır!
Koşullar değişmiş midir? Evet, değişmiştir! Artık bırakın tek adam diktatörlüğünü, başkanlık/sultanlık sistemini falan, Erdoğan ve AKP’si tek başına hükümet edemeyecek durumdadır. Mecburen destek aramaktadır, ancak “destek” olarak bulması zordur, ancak “köstek”, yani ancak kendisine yontabileceği yetki ve koşullarla kendisine “ortak” bulabilir. Ataların güzel sözüyle “Anasının nikahını isteyecek” ortaklar…
Henüz “Yüce Divan”a gönderilen yoktur. Ne 4 bakan, ne de oğluyla Erdoğan! Gitmemek için kendi dertleriyle uğraşacaklardır. TIR dolusu silah cephane ve doğrudan top ve füze atışlarıyla IŞİD’i destekleyerek Suriye Savaşı’na katılmaları da henüz yanlarına kârdır. Obama’dan sert suçlama gelmiş ama Uluslararası Ceza Mahkemesinden “davet” gelmemiştir. Zarrab’la İran ambargosunun delinmesi de henüz kâr hanesindedir. Ama “hırsızlık” sözü edenlerle TIR’ları ve soruşturmalarını haberleştiren Cumhuriyet, hiç değilse “vatan hainliği”nden aklanmışlar, “Tayyip eleştirmenleri” ve basın Beyefendinin eliyle yargılanmaktan kurtulmuştur.
Sivil bürokrasi baştan ayağa AKP militanıyla doldurulmuştur. Yargı hemen bütünüyle yürütmeye bağlanmış, ama yürütmenin ucu elden kaçırılmıştır. Bu yığınağı korumak kolay olmayacak, 17-25 Aralık’ın ötelenmesine ve bu korumacılığa razı edilecek “suç ortağı” bulunamayacaktır! “Restorasyon” ihtiyacı kendisini gündeme dayatmıştır.
Eski iki dudak arası yasakçılık ve gece yarısı torbacılığıyla polis devleti düzenlemeleri, en azından olası bir “suç ortağı”nın onayına bağlanmıştır. Ne grev yasaklamaları kolay olacaktır ne tersi vaatlerle ortalıkta dolaşanların düşük asgari ücret, emeklilere ve gençlere hayatın zindan edilmesi ve başta taşeron olmak üzere esnek çalışma vb. dayatmalarına “evet” demeleri.
özetle, bugünkü koşullar, dünküyle karşılaştırıldığında sınıf mücadelesinin atağa kalkışı ve ilerleyişi bakımından kolaylaşıp uygunlaşmıştır. Elbette daha fazlasıyla engel vardır. Her şeyin ötesinde, burjuva devlet makinesi, zebella gibi, işçi ve emekçilerin talep ve mücadelelerini ezmeye hazır durumda yerli yerinde durmaktadır. Ancak burjuvazi ulusal ve uluslararası bölükleriyle birbirine düşmüş ve sömürülen yığınlar karşısında bile kendi aralarında kolaylıkla birleşemez haldedirler. örneğin TüSİAD’çılarla Amerikan mali sermayesi ve devleti AKP ve dayanağı “yeşil sermaye” denilen yeni yetme sermaye gruplarıyla uzlaşılabilirlik eşiğini atlamışlardır.
Burjuva gericiliğin iç çelişmelerini de yedekleyerek, işçi-emekçiler, az-çok rahat bir nefes alma ve önü görece açılmış sınıf hareketi gelişme ve hatta yeni bir atılım dönemine yönelme olanağına kavuşmuştur. Şimdi sınıfın devrimci öncülerine ve faaliyetlerine olan ihtiyaç her zamankinden çoktur. “Başarı” hikayeleriyle avunma değil sömürülen yığınların taleplerini ileri sürerek sınıf mücadelesine sarılma zamanıdır!
16. 06. 2015 – EVRENSEL