NİLGÜN CERRAHOĞLU: RTE’NİN YILDIZI SÖNDÜ (09. 06. 2015)

199

7 Haziran’ın en unutulmaz karesi
Ahmet
Davutoğlu‘nun balkon konuşmasıydı.
Davutoğlu, tespih taneleri gibi arkasında sıralanmış AKP nomenklaturası önünde zafer naraları atarken olan bitenden habersiz gibiydi.
“Destan yazdık!”
diye bağırırken insanlar arkasında dumura uğramış gibi boşluğa bakıyordu…
AKP hükümeti kurabilecek çoğunluğu dahi bulunamazken Başbakan’ın
“usta”sından ilhamla Balkanlar’a, Kafkaslar’a, Ortadoğu’ya… yetmedi
“Afrika içlerine”
selam göndermesi; sahneyi izleyenlerde soğuk duş etkisi yaratıyordu.
“Ne diyor yahu”
ifadesiyle bakan
Arınç‘ın rahatsızlığı özellikle belli oluyor; podyumda tek
“siyasi şuur”
sahibi aktör olarak sanki yalnız onun varlığı hissediliyordu. “Testininkırıldığını” ve
“büyünün bozulduğunu”
teslim eden ilk ağır ağabey son kertede vaktiyle o olmuştu.
7 Haziran’ın temel iki mesajından biri bu: İlk mesaj Türkiye çapında lider olarak kendisini tescil ettiren
Selahattin
Demirtaş‘ın önlenemez başarısıysa, diğeriErdoğan
ve AKP’nin
“patetik boyutlara
varan”
imaj kaybı.
‘Yenilmezlik aura’sı bitti
Dış basın bunu; Erdoğan’ın karizmasına atılan çiziği ve bununla birlikte
“Sultanlıkdüşlerinin”
sona ermesini vurguluyor.
İtalya’da
La Stampa
örneğin
“Ortadoğu’da bir liderin karizmasının böyle
çizilmesinin liderlik iddiası açısından telafisi
mümkün olmayan kayıplar getirdiğini”
söylüyor.
Erdoğan’ın “yenilmez lider aura”sının yerle bir olduğunu kaydeden gazete, sultanlık heveslerinin içerde yolsuzlukla savaştan, özgürlük taleplerine uzanan bir yelpazede çeşitli engellere tosladığını; iç politikada bunun “deprem yarattığını”, ama depremin iç politikayla sınırlı kalmayıp Ortadoğu dengelerini de etkilediğini savlıyor.
Erdoğan’ı, Halep’ten Tripoli’ye… Ortadoğu’da “Yeni Osmanlıcılık” kontenjanından nüfuz sahibi kılan unsurun bu “yenilmezlik/
alt edilemezlik görüntüsünden” kaynaklandığına işaret eden İtalyan yayın organı, 7 Haziran’da bu sermayenin çarçur edildiğini belirtiyor ve özetle şunları söylüyor:
“2011 sonrası dönemde Arap dünyasının
bir nev’i yeni sultanlığına soyunan Erdoğan,
İslamcı gruplar ve İslamcı partilere yardım
seferberliğinde
Katar Emir‘i ile birlik olmuş,
rakip
Suudi Arabistan Kralı Selman
ile anlaşma içine girmişti. İslamcı ideoloji ve
büyük kaynak aktarımlarına dayanan bu yeni
Osmanlı yapı, Sultan’ın yenilmezliği üzerine
kurulmuştu ki
(7 Haziran’da)
bu imaj yıkıldı…
Bunun sonucunda Hamas’tan El Nusra’ya…
Erdoğan’ın vasalları kendilerine yeni sponsor
arayacak; süreç Türk yanlısı Sünni İslamcı
cephenin dağılmasına yol açacaktır…”
Şımarıklığa karşı demokrasinin zaferi
Benzer biçimde RTE’nin sultanlık projesini bu seçimde referanduma dönüştürmesinden söz eden Fransa’da
Le Monde
gazetesi de
“Seçmenin yanıtı çok açık!”
diyor:
“Erdoğan’ın ne AKP için istediği 400 milletvekili
var; ne gücünü katlamak için anayasayı
değiştirmeye yetecek çoğunluk. Süper
başkanlık projesi ölü doğmakla kalmadı;
Erdoğan’ın yıldızı da söndü…”
7 Haziran’dan çıkarılacak en çarpıcı sonuç
“dediğim dedik çaldığım düdük”dayatmaların demokrasinin katresiyle yan yana gelmemesi. . .
Yüzde 10 barajlı dünyanın en adaletsiz seçim sistemimiz ve bizim o yasak, bu yasak… eser düzeydeki
“alla turca demokrasimiz”
bile son kertede
“iktidar sarhoşluğundan”
gelen doz aşımını frenledi.
Bu köşede on gün önce İspanya’daki yerel seçim için çok benzer bir şey yazmıştım.
İspanya’da hükümet partisi, AKP gibi, sandıktan 1. parti çıkmasına karşın yolsuzluklar nedeniyle çok ağır yara almıştı.
“Yurttaş müdahalesinin olduğu yerde demokrasi
demek ki yolsuzluklar ve iktidarınküstahlaşması ile yan yana gelemiyor”
demiştim.
7 Haziran’da aynı tespiti
“Bu sonuçlar
hoyratlığa karşı demokrasinin, zulme karşıözgürlüğün, şımarıklığa karşı tevazunun, savaşa
karşı barışın zaferidir”
diyen
Sırrı Süreyya
önder
yaptı. . .
AKP
“destan”
şartlanmalarından çıkıp bu gerçeği acaba ne zaman görecek? Ya da görecek mi? Şimdi soru bu. 09. 06. 2015 – CUMHURİYET