MEHVEŞ EVİN: NİSAN ACISI (06. 04. 2015)

224

Şiddetin, zulmün, sansürün, ölümün, nefretin, mutlak iktidarın her daim dayatıldığı bu topraklarda, kendi kendimize “neden?” diye sorup derin bir karamsarlığa kapılıyoruz. . .
Neden bu canım ülkede bir türlü huzuru bulamıyor, birbirimize düşmanlaşıyor, demokratik bir yaşama kavuşamıyoruz?
Gündelik olaylara bakınca sorunun cevabı ortada: Toplumun farklı kesimleri böylesine kutuplaştırılır; sosyal medyasından sokağına, avukatından gazetecisine korku iklimi yaratılır, öğretmen aşağılanır, kadınlar öldürülür, çocuklar bile hedef gösterilir, azınlıklar nefret objesine dönüştürülürken huzur, barış ve özgürlük, maalesef bize hala çok uzak. . .
Sadece bugüne bakmak yetmez. Yakın tarihimizde, henüz yüzleşmediğimiz ve tartışmadığımız o kadar çok

‘nun kadim halklarından Ermenileri, Türk-Kürt-çerkez-Laz, hep birlikte, elbirliğiyle öldürdü.
Bu insanlık trajedisi ne 1915’te başladı, ne de tam anlamıyla o tarihte bitti. tarih dergisine 1915’in tarihsel arka planını inceleyen Ahmet Kuyaş, Tanzimat’ta başlayan süreci yazmış.
1. Dünya Savaşı’ndan Milli Mücadele yıllarına kadar süren “tehcir”de Ermenilerin çoğu, daha yola çıkmadan katledildi.
İnkar ve huzur
Yüzyıl başında Anadolu’da yaşayan 1. 5 milyon Ermeniden geriye 100 binin kalmasına, sadece “Türkiye bir zenginliğini kaybetti” olarak hayıflanmak da tuhaf geliyor.
Elbette kültürel çeşitlilik ve zenginlik önemli; ancak aslolan insan değil mi?

ve

‘in Sason ilçesinde iki yılda 200 binden fazla Ermeni’yi öldürdü.
Nisan 1909: İttihat ve Terakki’ye yakın milliyetçilerin Müslüman nüfusu kışkırtmasıyla “

ve

‘da altı köyü 1 ay boyunca yağmaladı, katliam yaptı.
1915: Enver Paşa, ordudaki Ermenileri silahsızlandırıp “işçi” olarak kullanılmasına karar verdi.
15 Nisan’da Van’daki 80 Ermeni köyünde yağma ve katliam yapılırken Ermeni direnişi başladı.
24 Nisan’da

ve Doğu illerinde tehcir
başladı; sadece

‘dan