Genelkurmay Başkanı “bölgede
bir konvansiyonel savaş” olasılığından söz etti. Cumhurbaşkanı TV 24’e verdiği demeçte İran’ın
bölgedeki
etkisinin artmasına izin verilemeyeceğini
vurguladı; İran
“gelme”
dedi. Gelin, bunların üzerinde fizikten “entropi” kavramını ödünç alarak düşünelim.
“Entropi”,
öngörülebilirlik yokluğu;
düzensizliğe, kaosa düşme eğilimi
olarak tanımlanabilir. Entropi tek yönlüdür. Bir
“sistem”
bir denge
“noktası”
etrafında dalgalanma durumundan (denge- dışı /
“non-equilibrium”
sistemleri düşünerek) çıkıp entropi içine girdiğinde yoluna devam eder. Bu olguyu daha önce “istikrarsızlığın istikrarı” (“denge” noktası etrafında dalgalanma) ve “istikrarsızlığın istikrarsızlığı” (bu dalgalanmadan çıkarak dağılmaya başlama) kavramlarıyla tartışmıştım.
üç entropi
Bu bağlamda, küresel ekonomik siyasi
“sistemde”, “entropiden”
üç farklı düzeyde söz edebiliriz.
(1)
Küresel: Son gelinen noktada durum: Ukrayna krizi, çin’in önlenemez gibi duran ekonomik, askeri yükselişi, Avrupa’nın sürdürülemez gibi duran birliği, kapitalizmin krizini uluslararası düzeyde yöneten neo-liberal modelin iflasına karşılık
“yeni”
bir modelin yokluğu, iklim krizine bir çare üretmedeki iktidarsızlık,
“Yapay zekâ insanı gereksiz
kılacak mı?”, “Uzaya sinyal gönderelim
mi?”
gibi konularla başını kaldıran, uygarlığın geleceğine ilişkin korkular, dinci – etnik radikalizm. . .
(2)
Bölgesel: Yukardaki entropi ilerlerken, 1989’da iki kutuplu dengenin ortadan kalkması, ABD’nin hegemonyasının gerilemesine karşı küresel üstünlüğünü imparatorluk refleksiyle koruma eğilimi, ekonomik krizin finansal etkileriyle birleşincebölgesel “sistemler” de dağılmaya
başladı. örneğin, Ortadoğu’nun baskıcı rejimlerle ancak bir arada tutulabilen bölgesel (ekonomik, etnik, dini karmaşıklığının istikrarsız)
“sistemi”, Irak’ın yıkılmasıyla birlikte güçlü bir entropi sergilemeye başladı.
(3)
ülke
(Türkiye, AKP yönetimi): Hem bir parti (AKP) hem de bir hareket (siyasal İslam) kendi arzu ettiği ekonomik siyasi düzene doğru bir
“denge
noktası”
etrafında dalgalanarak ilerliyordu. Bu
“noktayı”
AKP liderliği olarak (geniş anlamda) düşünebiliriz. Bu dönem boyunca Türkiye, küresel, bölgesel entropi içinde adeta”istikrarsızlıklarının
istikrarını”
koruyan bir
“vaha”
oluşturuyordu. Kürt sorununda başlayan
“açılımın”
getirdiği umudun da katkısıyla bu
“denge noktası”
uluslararası siyasi güçlerce, bu güçlerden bağımsız olmayan sermaye hareketleriyle, Ortadoğu piyasalarındaki yeni ilişkilerle desteklendi.
“Türkiye”
sosyal formasyonu, bu
“istikrarsızlığın
istikrarı”
durumundan birincisi, Suriye politikasının iflası, IŞİD’in ortaya çıkması, Ortadoğu pazarlarının kapanmaya başlaması, ikincisi
“Gezi”
olayı, üçüncüsü de AKP-Siyasal İslamın kendi iç”istikrarsızlıklarının istikrarını”
bozan, Cemaat-AKP çatılmasıyla çıktı. AKP içinde başlayan son çatışmalar entropinin hızlandığını gösteriyor.
Suriye’de, Libya’da, Yemen’de patlak veren, bölgeselleşmeye başlayan
“vekâlet savaşları”
küresel entropi içinde bölgesel entropinin hızlandığını gösteriyor. Bu savaşların, bir tarafında bölgedeki en eski kültüre, devlet, diploması geleneğine, yaygın
“devlet-altı”
güç ilişkilerine (gerçek bir “stratejik derinliğe“) sahip İran var (Kaplan,
Politico,
18/03/15). Karşısında da emperyalist iradelerin ürünü Suudi Arabistan, Körfez emirlikleri, ürdün gibi yapma devletler ve AKP’nin nefret nesnesi, ancak ABD ve Körfez ülkelerinin mali-siyasi desteğine sahip, ordusunu kullanmaktan çekinmeyen Mısır rejimi var.
ABD kendi çıkarlarını bu kargaşayı uzaktan dengeleyerek korumaya çalışıyor. Daha geçen yıl
“terörizme karşı
savaşta”
örnek ülke olarak gördüğü Yemen’de IŞİD ve El-Kaide ile savaşan en etkin güç Husileri karşısına alıyor. Diğer taraftan, ABD Irak’ta, İran’la İŞİD’e karşı işbirliği yapmaya, bir nükleer anlaşma imzalamaya çalışıyor, bu kez İsrail’i, Suudi Arabistan’ı kızdırıyor (Wall Street
Journal, 26/03).
Bölgedeki tüm politikaları ters tepmiş bir AKP liderliği, kendi entropisi hızlanırken, entropisi hızla artan çok taraflı bir sürece dalmaya niyetleniyor. . . Bölge, içinde AKP Türkiye’si, birlikte kaosa doğru ilerliyor! (Yarın devam ediyorum. )
30. 03. 2015 – CUMHURİYET