203px; 270px; 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Yasasının 21/3 maddesi uyarınca her yıl Mart ve Kasım aylarında gerçekleştirilmesi gereken Kamu Personeli Danışma Kurulu’nun Mart 2015
toplantısı 26 Mart 2015 günü gerçekleştirilmiştir.
Eş Genel Başkanımız bir kısmı basına açık gerçekleşen toplantıda yaptığı konuşmasında her yıl söylediğimizi ısrarla yine dile getireceğimizi,
Kamu Personeli Danışma Kurulu toplantılarında toplu sözleşmede görüşülmesi gereken konuların görüşülmesini doğru bulmadığımızı, kamu emekçilerinin kamu emekçilerinin ortak ekonomik, sosyal, demokratik, siyasi, özlük ve mesleki hak ve çıkarlarının konuşulacağı yerin toplu sözleşme masası olduğunu, KPDK’nın toplu sözleşme masasına alternatif olamayacağını ifade etmiştir.
4688 yasasında değişiklikler aşamasında ısrarla kamu emekçilerinin bütün sorunlarının TİS masasında tartışılması ve karara bağlanması gerektiğini ifade etmemize rağmen Hükümetin bunu dikkate almadığını belirten Eş Genel Başkanımız KPDK’nın bir oyalama aracı olarak kullanıldığına dikkat çekmiştir. Eş Genel Başkanımız 2012’de üzerine uzlaşılan 161 konunun önce 80’e, daha sonra 50’ye, sonra 30’a, en son başlık sayısının dokuza kadar indirildiğini, buna rağmen bu konularda da kayda değer bir ilerleme kaydedilemediğini belirtmiştir.
Eş Genel Başkanımız konuşmasının devamında, 4688 sayılı yasada tarif edilen TİS’in gerçek TİS olmaktan çok uzak olduğunu, ILO normaları başta olmak üzere ululslararası standartlarla bağdaşmadığını, imza yetkisinden tutalım Hakem Kurulunun oluşumuna ve kararlarının bağlayıcı olmasına kadar her tarafının sorunlu olduğunu, dolaysıyla artık bir değişimin kaçınılmaz olduğuna dikkat çekmiştir. Eş Genel Başkanımız devamında “Buradan bir kez daha hükümeti gerçek bir toplu pazarlık masasının gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz. 15 Ağustos’ta değil Eylül ayı içerisine alınması dahil 4688’in TİS’e yönelik düzenlemeleri komple gözden geçirilmeli ve uluslararası gerçek TİS standartlarına kavuşturulmalıdır” demiştir.
Eş Genel Başkanımız temel hak ve özgürlükler alanıunda olduğu gibi sendikal hak ihlallerinde yaşanan ciddi artışa dikkat çekmiştir. Dosya olarak da sunduğumuz son altı aylık hak ihlalleri raporundan veriler sunan Eş Genel Başkanmız TBMM’de görüşülmeye devam edilecek olan İç Güvenlik Paketinden sonra durumun vehametinin artacağına dikkat çekmiştir. Eş Genel Başkanımız; “Sadece son altı aylık dönemde 705 yönetici, iş yeri temsilcilerinin, sendika üyelerimizin istekleri dışında görev yerleri değiştirilmiş ya da farklı il/ilçe/il içi sürgün edilmişlerdir. Konfederasyonumuza bağlı sendikalarımıza üye olanlar sürgünlerle, soruşturma ve disiplin cezalarıyla üye olduklarına pişman edilmek istenmektedir.
Birçok kamu kurumunda idareciler kamu emekçilerini yandaş sendikalara üye olmaları için yönlendirmekte, bununla yetinmeyerek işi üstü örtülü tehditlere kadar vardırmaktadırlar. Sendikal faaliyetleri nedeniyle 13 yönetici/üyemizin görevine son verilmiş, bir şube yöneticimiz hakkında memuriyetten men istemiyle hakkında dava açılmış, sendikamız BES üyesi bir sözleşmeli çalışanın sözleşmesi yenilenmeyerek feshedilmiştir. Sendikamız HABER SEN yöneticiliği yapmış bir arkadaşımız 27 yıllık hizmet süresinden sonra, “Sen bize lazım olan programlama dillerini bilmiyorsun” denilerek işten çıkarılmıştır! 66 yönetici/üyemiz hakkında da disiplin soruşturmaları açılarak uyarı/kınama cezaları verilmiştir. Ayrıca Akdeniz Belediyesi Eğitim Destek Evinde ders veren sendikamız EĞİTİM SEN üyesi 6 öğretmenin ders vermeleri “terör faaliyeti” kapsamında görülerek Terörle Mücadele Şubesine çağrılmış ve ifadeleri alınmıştır. Basına da yansıyan fişleme olaylarındaki artış sistematik bir çalışma ile karşı karşıya olduğumuzu düşündürtmektedir. örgütlenme özgürlüğü önünde karşımıza çıkan en önemli baskı araçlarından biri de mobbingtir. İdarecilerin geliştirdiği ve sistematik olarak uygulanan mobbing ile üyelerimizin sendikalarımızdan istifa etmeleri hedeflenmektedir.
özellikle demokratik tepkimizi paylaştığımız eylem ve etkinliklerimize yönelik saldırılar artık alanların emekçilere kapatılması noktasına gelip dayanmıştır.
Altı aylık dönemde birçok eylem ve etkinliğimize gazla, copla, kimi zaman da sivil faşistler aracılığıyla saldırılmış, bu saldırılar sonrasında aralarında sendika MYK üyeleri ve şube yöneticilerimizin de bulunduğu en az 71 üyemiz sendikal faaliyetlerinden dolayı gözaltına alınmıştır. Bu durum sadece sendikal hakların değil,
temel hak ve özgürlüklerimizin, düşünce ve ifade özgürlüğümüzün de kısıtlandığını, engellendiğini göstermektedir.
Başta Terörle Mücadele Kanunu, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, 5326 Sayılı Kabahatler Kanunu olmak üzere yasaklarla, sınırlamalarla yüklü yasalar dayanak yapılarak neredeyse her eylem ve etkinliğimiz hakkında davalar açılıyor, yönetici ve üyelerimiz aylarca, yıllarca mahkeme salonlarına gitmek zorunda bırakılıyor ve çoğunlukla da cezalar veriliyor.
Bu dönemde 2911 sayılı yasaya muhalefet etmek iddiasıyla yüzlerce yöneticimiz, üyemiz hakkında dava açılırken, en az 24 şube yöneticimiz ve üyemize 5326 sayılı kanuna muhalefet etmek iddiasıyla para cezaları verilmiştir. Cezaya konu olan tüm eylemlerin anayasal hak olan basın açıklamaları olması manidardır.
Bu dönemin simgelerinden olmaya aday konulardan biri de giderek yaygınlaşan Başbakana ve Cumhurbaşkanına hakaret iddiasıyla açılan davalardır. Altı aylık dönemde en az 20 yönetici ve üyemize Başbakana hakaret iddiasıyla davalar açılmış, bunlardan iki kişiye 11 ay 20’şer gün hapis cezaları verilerek ceza ertelenmiş, bir arkadaşımıza ise devlet memurluğundan men cezası verilmiştir” demiştir. Eş Genel Başkanımız
fişlemelerin bu kez de AKP eliyle devam ettirildiğini ifade ederek
“bizleri eskiden fişleyen aklın sonu ne olduysa şimdiki aklın varacağı nokta da aynı yerdir” demiştir.
Eş Genel Başkanımız emeklilikte emeklilikte 30 yıl üzeri çalışmaya ikramiye verilmemesi durumunun hukuk dışılığını her TİS’te ve KPDK’a toplantısında dile getirmemize rağmen hükümetin düzenleme yapmadığını ve bağlı sendikamız ESM’nin konuyu Anayasa Mahkemesine kadar götürerek milyonların davasını kazandığımızı dile getirmiştir. Ancak bu konuda
7 Ocak 2015 tarihinden önce emekli olanlar için mağduriyetin devam ettiğini ve yazdığımız yazıya rağmen bu mağduriyetin giderilmesi için Hhükümetin bir girişimde bulunmadığını ifade etmiştir. Aynı konuyu basın toplantısından sonra da dile getiren Eş Genel Başkanımız bir an önce bir düzenleme yapılması talebimizi yinelemiştir.
Eş Genel Başkanımız konuşmasında Bakanın basın açıklamsındaki “2015 bütçesinin %25. 2’si personel giderlerine ayrılmıştır, bu iyi bir miktardır” ifadesinin gerçeği yansıtmadığını belirterek, “Milyonlarca emekçi ürettikleri hizmetin ve emeklerinin çok altında bir maaş alırken sermayeye ayrılan kaynaklardan ve sağlanan avantajlardan hiç bahsedilmemektedir” demiştir.
Eş Genel Başkanımız konuşmasına Sendikamız EĞİTİM SEN’in nöbet tutmama eyleminin gerekçesini genişçe açtıktan sonra bu konuda gerekli düzenleme yapılıncaya kadar eylemin devam edeceğini vurgulamıştır. Eş Genel Başkanımız yine müdür atamalarındaki usulsüzlüklere, kadrolaşmaya ve yandaş sendikadan yana tarafgir tutumlara, rotasyona, nöbet ücretlerine değinmiş, öğretmen açığına rağmen yeterli atamanın yapılmadığına dikkat çekmiştir.
Eş Genel Başkanımız konuşmasının sonunda temel taleplerimizi;
–
Ek ödemeler emekliliğe yansıtılmalıdır. – Maaşlarımızın açlık sınırı kısmı vergi dışı tutulmalı, artan kısmı ise %15’lik vergi dilimine tabi tutulmalıdır. – Tüm 4-C’liler kadroya alınmalıdır. – Ağır sonuçlarını yaşadığımız özelleştirme politikasından vazgeçilmelidir. – Taşeron çalışma yasaklanmalı, güvencesiz çalışmaya son verilmelidir. – Bazı illerde görüldüğü üzere başta kız-erkek öğrencilerin ayrı sınıflara konması örneğinde olduğu gibi Hükümet toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiren politika ve söylemleri terk etmeli, kadına yönelik şiddetin hükümet politikalarından kaynaklanan yönleri görülerek bunlardan vazgeçilmeli, ayrımcılıkla mücadele için etkin politikalar hayata geçirilmeli, kreş sorunu çözülmelidir. – 2011 yılı itibari ile sayıları 170 bini bulan Yardımcı Hizmetler Sınıfına ek gösterge verilmelidir. – İş cinayetlerine davetiye çıkaran İşçi Sağlığı ve Güvenliği Yasası gözden geçirilmeli, denetim kamu hizmeti olarak yapılmalı, gerekli önlemleri almayan işverenler ağır yaptırıma tabi tutulmalı, yasanın kamuda uygulanmayan maddeleri derhal hayata geçirilmelidir. – Otoriter ve baskıcı politikalardan, sendikal hak ve özgürlüklerin kullanımını fiilen engelleyen tutumlardan vazgeçilmeli, uluslararası sözleşmelerin gereği yerine getirilmelidir. Şeklinde dile getirmiştir.
Eş Genel Başkanımız TİS kararlarının ve KPDK toplantılarında uzlaşılan konuların çoğunun gereklerinin yerine getirilmemesini Bakanın “70-80 yıllık devlet geleneğinin etkileridir, hala TİS mantığına alışılmadı” şeklinde izah etmesine katılmadığımızı, sorunun Hükümetin ekonomik politikalarından ve önceliklerinden kaynaklandığını ifade etmiştir. Eş Genel Başkanımız “Eğer Bakanın söylediği gibiyse TİS kararlarını yerine getirmeyerek suç işleyen kurumların yargılanması için Bakanlık gereğini yapmalıdır” demiştir.
Toplantının bir anlamda Bakanın vedası ve formalitenin yerine getirilmesi şeklinde organize edilmesi Eş Genel Başkanımız tarafından eleştirilmiştir.
kcka href=cthttp://kesk. org. tr/sites/default/files/uploads/2015/03/KESK%20ES%20GENEL%20BASKANI%20KPDK%20TOPLANTISI%20KONUSMA%20METNI-26. 03. 2015. docctbykKonuşmanın tam metni için lütfen tıklayınız. kck/abyk