Sistem şu:
Devlet, “Şehir Hastanesi yapacağım”
diyen şirkete araziyi tahsis ediyor.
Hazine arazisine kampus inşa ediyor, sağlık hizmeti sunuyor diye 30 yıl boyunca şirkete kira ödemeyi taahhüt ediyor.
Yetmiyor, şirketin yurtdışından kredi bulması gerekirse Hazine bu krediye de garanti oluyor.
Sağlık Bakanlığı’nın, Kamu-özel İşbirliği adı verilen modelle, iki yıl önce önümüze koyduğu Şehir hastanelerinin çerçevesi, kabaca böyle.
Belki anımsarsınız da: Dönemin Başbakanı
Erdoğan, Eylül 2013’te 15 şehir hastanesinin proje tanıtımı ve imza törenine katılıyor:
“Şehir hastaneleri bu kardeşinizin 11 yıl önceki önemli hayallerinden biridir”
diyor.
Bu hayale göre 2017’de 15 şehir hastanesi hizmete girecekti.
Fakat olmadı. İstanbul, Ankara, Yozgat, Manisa, Trabzon gibi temeli atılan şehir hastanelerinin hiçbirinde ilerleme sağlanamadı.
Meğerse. . .
Şehir hastaneleri müteahhitlerinin kapısını çaldığı yabancı kreditörler, ilerde uyuşmazlık çıkarsa davanın Türkiye’de görülmesini istemiyormuş. Kreditörler, Türkiye’de görülecek olası davalara siyasi baskı yapılmasından endişeliymiş.
Evet; TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda itiraf edilen bu skandal gerekçeyi, son Torba Kanun’le ilgili komisyon raporundan öğrendik.
önce bir bilgi: İktidar vekillerinin getirdiği
“torba”nın 3. maddesi, iki yıl önce bu konuda yürürlüğe giren yasanın ilgili maddesini metinden çıkarıyor.
Gerisini komisyon raporunda
“muhalefet şerhi”
imzası bulunan MHP’li vekiller
Erkan Akçay,
Mehmet Günal
ve
Sümer Oral‘dan dinleyelim. Şerhe göre bu düzenleme komisyonda görüşülürken söz verilen Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, aynen şöyle demiş:
“Kamu hastanelerinin finansmanı için yüklenici firmaların 30 milyar dolar kaynağa ihtiyacı var. Firmalar gerekli kaynağın ancak yüzde 20’sini Türkiye’den buluyor. Kalan yüzde 80’inin yurtdışından getirilmesi gerekiyor. Ancak bu projeye kredi açacak yabancı şirketlerin şöyle bir tereddüdü var. Devlet de bir anlamda projeye taraf olduğu için olur da bir anlaşmazlık yaşanırsa, Türkiye’de görülecek davalara siyasi baskı olacağı ve davaları kaybedebileceklerini düşünüyorlar. Onun için de tahkim merkezinin Türkiye’de olması şartının yasadan çıkarılmasını, davaların Türkiye yerine yabancı bir tahkim merkezinde görülmesini istiyorlar. “
Vekiller, bu madde yürürlüğe girerse, 20 Kasım 2014 tarihli İstanbul Tahkim Merkezi Kanunu’nun, uygulamada fiilen imkânsız hale geleceğini vurguluyor.
Benzer eleştirileri CHP’li vekiller de kendi muhalefet şerhlerinde dile getirmiş. Hazine’nin garantör olduğu şehir hastanelerinin zaten bütçe yükünü artırdığını, Hazine borç stoku üzerinde de risk unsuru oluşturduğunu vurguluyorlar.
Aşkın Türeli, Bihlun Tamaylıgil, İzzet çetin, Bülent Kuşoğlu, Müslim Sarı, Vahap Seçer, Adnan Keskin, Aydın Ayaydın
ve
Musa çam’ın imzalarını taşıyan muhalefet şerhinde,
“Türk hukuk sistemi, yabancı yatırımcı önünde boyun eğiyor” ifadesi yer alıyor.
Düşünün şimdi: Devletin arazisini tahsis ediyorsunuz. Sağlık hizmeti veriyor diye şirkete 30 yıl kira ödemeyi peşinen kabul ediyorsunuz. Yurtdışından borçlanırsa, o krediye vatandaşınızın cebinden Hazineniz garanti oluyor. Fakat yargınız o kadar güvenilmez bir hale gelmiş ki,
“İlerde mahkemelik olursam Türkiye’de yargılanmam”diyen yabancı bankanın bu koşulunu da kabul edip üç ay önceki kanununuzu geri alıyorsunuz.
Ne hastaneymiş ama. . . Ve de ne itibar!. .
16. 03. 2015 – CUMHURİYET