HİKMET ÇETİNKAYA : UMUDUN TÜRKÜSÜ SUSMAZ . . . ( 13. 03. 2015 )

199

Dere yataklarındaki
toplu mezarları,
hem muhafazakâr hem demokrat olan iktidarları. . .
“Hertarafıdarbecilerkuşatmış”
deyip
Berkin Elvan,
Abdullah Cömert,
Ethem Sarısülük,
Ahmet Atakan
ve
Ali İsmail
çocuklarımız, gençlerimiz. . .
Hepsi kış, ilkyaz, yaz, güz çiçekleri gibiydi onlar.
Kıran yerlerinde
bir türkü,
gökyüzünde kanat çırpan
bir turna!
Belleğinizden o alçakların, katillerin, canilerin izlerini sakın silmeyin. . .
Ve onları birer birer tarihin kanlı çukuruna atanlara,
asit kuyularında yakanları unutmayın. . .
Tüm vicdansızlığın üzerine
“onlar darbe yapmak istiyorlardı”
yaftasını asıp utanmadan, sıkılmadan demokrasi ve özgürlük dersi verenleri de!. .
Sömürü düzenine alkış tutanların, beş yıl önce
“yetmez ama evet”
diyen AKP yandaşlarının, Fethullahçıların, iktidar medyasının, nasıl
“fincan tokuşturduklarını”çok iyi bilenlerdenim. . .
öyle gözdağına, şuna buna kulak asmam, yılmam!
Şimdi Cumhurbaşkanı
Erdoğan
diyor ki:
“Paralel yapıya karşı üniversitelerimiz de kararlı tavır almalı. “
Paralel ya da haşhaşi dediğin 17/25 Aralık 2014’e dek
senin iş ortağın değil mi?
Gezi Direnişi’ne hep birlikte
“darbecilerin işi”
diye
birlikte yürümediniz mi
o yıllar?

***

Cumhurbaşkanı, unvanlarına ihanet eden bilim insanlarından söz ederken bakın ne diyor:
“Darbecileri destekleyen başörtülü öğrencileri derslere sokmamak için kapıda bekleyen hocalar gördüm. “
O dönem başörtülü öğrencileri tüm baskılara karşın derslere sokan genç bilim insanları olduğu gerçeğini
neden unutuyor
Erdoğan?
Bugün kimi öğretmenler başını açan öğrencilere
gözdağı
veriyor: “Başınızı örtmüyorsunuz size tecavüz de mubah, kötülük de. . .
özgecan
gibi olursunuz. “
Şimdi ben soruyorum: Türkiye laik, demokratik, sosyal bir
hukuk devleti mi
yoksa dini temellere dayalı bir
şeriat devleti mi?
Bugüne gelince!
O
paralel yapı
yani cemaat Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en duyarlı kurum ve kuruluşlarının
kılcal damarlarına değin girdi. . .
Onları kılcal damarlardan çıkarıp atmak öyle kolay değil.
Polis, yargı,
eğitim, TSK,
MİT. . .
Polis koleji, akademileri, askeri liseler, Harp Okulları. . .
üstelik sahte sağlık raporları alınarak. . . Üstelik sorular el altından önceden verilerek. . .
Tüm bunların belgeleri, 90’lı yıllarda
Cumhuriyet’te bu köşede yayımlandı. . .
Bugün
“52 saniyelik kâbusun ifadesi”ne sığınanlar, tıpkı cemaatin yöntemiyle”Kabataş yalanı”
üzerinden kurgu yapıyor.

***

Devletin kılcal damarlarına giren
cemaatin,
beş-on polis müdürünün, haydi 500 polisin başka kentlere atanması, kimilerinin tutuklanmasıyla
işinin bitirildiğini sananlar yanılıyor.
Cemaatin kadrolarında eğitimli, yabancı dil bilen, donanımlı gençler var.
Bunların yanı sıra, kendilerini belli etmeyen bilim insanları, hem iktidarla hem de cemaatle iş tutan medya patronları.
Merkez medyada
cemaatin sesi soluğu olan, Pensilvanya ziyaretleriyle ünlenen adlar var.
Türkiye’de anlı şanlı işadamları, holding ve medya patronları şöyle diyebilirler mi:
“BenPensilvanya’yagidip
Fethullah Gülen‘le konuşmadım. . . “
Gezi Direnişi,
bu ülkede bir
uyanışın simgesidir!
çoğunluğu genç olan yüz binler, yurdun dört bir yanında
demokratik
ve
anayasalhaklarını kullandı.
çocuklarımız, gençlerimiz öldü bu Direniş sürecinde.
çocuklar ve gençler
toplumların ufkudur;
bu ufuk ya da ufuk çizgisi, bir görüş, insanlığın ve yaşadığımız coğrafyanın geleceğini görmekle eşanlamlıdır.
***

Vicdanımız ve beynimiz bizi birkaç yıl önceye bile götürmüyor.
Acı ve gerçek olan bu,
içimi yakan bu. . .
Kulp’ta 11 insanın gözaltında öldürülüşü,
Abdullah Cömert
ve
Berkin Elvandavaları.
Bir dizi rezillik!
Masumiyetin, dürüstlüğün,
insanlığın,
umudun türküsü susmaz!
Bunu böyle bilin. . . 13. 03. 2015 – CUMHURİYET