NİLGÜN CERRAHOĞLU: ERDOĞAN VE KADIN’ (10. 03. 2015)

216

Bu başlık bile tuhaf esasen.
“Cinsiyetçi”liğin kitabını yazan
Erdoğan‘la “kadın” sözcüğünü böyle tek nefeste, bir arada telaffuz etmek dahi yadırgatıcı bir oksimoron gibi geliyor.
Bu iki sözcüğe baktıkça aklıma sadece “kadın” bağlamında ağır “ayrımcılık” ve “şiddet” içeren ifadeler, sözler düşüyor:
“Kız mıdır, kadın mıdır bilemem…” / “Marjinal kadınlar!” / “Feministler, İslamda kadına atfedilen annelik statüsünü anlayamıyor. ” /
“Her kürtaj bir Uludere’dir. ” / “Banklarda kızlı erkekli oturmayı saygıyla karşılamam. ” / “Nasibiniz çıkınca seçici olmayın, gülistandan boş çıkarsınız!” / “Kadın ve erkek eşitliğine inanmıyorum. Fıtrata ters! Kadın ve erkeği eşit konuma getiremezsiniz…”
Son on üç yıldır Erdoğan’ın bu veciz değerlendirmeleri ile şartlandık…
Şiddet hep fiziksel olmaz.
Sözlerde bazen taş,kaya denli ağırdır. ünlü yazar
Carlo Levi‘nin sözüdür: “Sözler taştır!”
Sözlerin de “taş” kadar kalıcı, yıpratıcı ve yaralayıcı, iz bırakıcı olduğunu anlatmak için kullanılır.
“Sözler” ayrıca binaların temelindeki “taşlar” gibi yaşadığımız dünyanın gerçekliğini tanımlar ve o gerçekliği inşa ederler.
En kadın düşmanı ülkelerden

AKP’nin tavrı, duruşu, söylemleriyle kadın konusunda yaratmış olduğu dünyanın gerçekliği nedir?
“Şiddet!”
Kadına şiddet, AKP döneminde yüzde 1400 artmış…
“Cins kırım”a dönüşen kadın cinayetlerinde yaşamlarını yitiren hemcinslerimizin adıyla öyle ki artık “duvar”lar örülüyor.
Duymuşsunuzdur. İzmirli kadınlar Alsancak Vapur İskelesi önünde, cinayete kurban giden kadınların isimlerinden oluşan plaketlerle duvar ördü. Duvarda 1169 kadının adı var. Son yedi yılda öldürülen kadınların adları bunlar.
Türkiye, bu korkunç dehşet rekoru yüzünden bundan böyle yerkürenin en beter “kadın düşmanı ülkeleri”nden sayılıyor.
En “basın düşmanı ülkeler arasında” sayıldığı yetmezmiş gibi, “en kadın düşmanı ülkeler” arasında da başı çekiyor.
İtalya’da 8 Mart’ta “La Stampa” örneğin, “Dünya Kadınlar Günü kutlamasının zul olduğu” ülkelerin dosyasını verdi.
Dosyada Suudi Arabistan ve İran gibi “ağır şeriat rejimlerinin”yanı sıra, “tecavüzler ülkesi” damgası yiyen Hindistan ile “taciz ülkesi” etiketi yapıştırılan
Sisi‘nin Mısır’ı ve “kadına şiddet rekoru kıran”
Erdoğan‘ın Türkiye’si vardı.
‘Geri vites’ namlandı

özgecan
ve Türkiye’nin diğer “kadın cinayeti” kurbanlarının bulunduğu bir büyük fotoğrafla ilk sayfadan verilen “8 Mart’ı kutlamayan kadınlar dosyası”; “Türkiye gerisin geri” başlığıyla içerde sürüyor; Erdoğan’ın kadına şiddeti kınamak için etek giyen erkeklerle dalga geçtiği ve bu dayanışma hareketini de aşağıladığı vurgulanıyordu. Törenin de sorun olduğu belirtilen yazıda, kadının işgücündeki yerinin yüzde 29 olduğu kaydediliyordu.
Kadının konumundaki “geri vites”, dünyaya artık afişe oldu.
“Geri vites”in şampiyonluğunu Türkiye’de bizzat
RTE
üstlendi.
Hal böyleyken kritik seçim arifesinde reis şimdi bir 8 Mart günü çıkıyor ve “kadına şiddet”e savaş açtığını söylüyor.
Erdoğan’ın “kadına karşı şiddet insanlığa ihanettir” spotu karşısında koltuğa mıhlandım.
Bir süre kendime gelemedim. Gözlerime, kulaklarıma inanamadım. Gerçek ötesi rüya görüyorum sandım.
Erdoğan’ın icraatıyla ekrandan verdiği mesaj, öyle farklı ve uyumsuz ki…
İnsan ister istemez “Hangi dağda kurt öldü?” oluyor.
özgecan’ın ailesine taziye için mahdumeyi göndermeleri de filan eklerseniz… Ne oluyor?
Düşen AKP oylarında yoksa artık “marjinal kadınların” oyları da mı sayılıyor?

10. 03. 2015 – CUMHURİYET