SEZAİ TEMELLİ: İNŞAAT EKONOMİSİ İÇİN FAİZLER AŞAĞIYA! (05. 02. 2015)

190

Faizlerin düşürülmesi konusu histerik bir hal almış durumda. Meselenin neden bu kadar hastalıklı bir hal aldığını izlenen ekonomi politikalarının sürdürülen siyasetle olan bağında görmek mümkün. AKP siyasetinin kendisini dayandırdığı iktisadi zemin ağırlıklı olarak inşaat ve ona bağlı sektörlerin ‘rantabl’ çalışmasına bağlı. Bu sektörlerin ekonomideki nispi ağırlığından öte siyasetin finansmanı açısından taşıdığı önem ön planda. Ranta dayalı bir iktisadi faaliyet haline gelen sektör, devletin toplumsal kaynakları bu alana kaydırabilme gücüyle yoluna devam ediyor. Hazine arazilerinin bu sektöre aktarılması ve sektörün tüm yaşam alanlarını betonlaştırma iştahıyla genişlemesi meseleyi açıklamak için yeterli bir örnek.
Bu sağlıksız büyüme AKP iktidarının sürdürülebilmesi için vazgeçilmez görülüyor. Başbakan Davutoğlu da seçimlere inşaat şiarıyla hazırlanıyor. Sanırsınız ki, on üç yıldır hükümette değiller ve selefinden farklı bir program anlatıyor. Yeni bir program açıklamanın heyecanıyla dili dolanan acemi siyasetçi gibi, yeni inşa, yeni inşa nidalarıyla inşaat müteahhitleri derneği başkanı gibi ekonomi politikalarını anlatma çabası içinde dolanıp durmakta. İnşadan anladığı da bildiğiniz inşaat! Bugüne değin sürdürülen bu ekonomi anlayışının yaratmış olduğu tahribatlar iktisadi, sosyal ve siyasal alanda ciddi krizlerin kaynağını oluşturdu. Amorf bir büyüme ve bu büyümenin çarpık bölüşümüne dayalı politikalar hem sektörel alanda hem de toplumsal ilişkilerde onarılması güç sorunlara yol açtı. Hatta finansallaşma süreciyle bu denli barışık olunmasına rağmen finansal alanda da ciddi sorunların olduğunu artık görmek mümkün.
Merkez Bankası bağımsızlığını yönelik saldırgan üslubun da dayandığı gerçeklik burada aranmalı. Faizlerin düşürülmesi bu ekonomi politikalarının sürdürülmesi için arazi rantının yetmemesinden kaynaklanıyor. Üstüne bir de faiz rantı yaratılmaya çalışılıyor. Teşvik politikalarıyla da aynı yöntemin denenmesine karşılık sermayenin nazlı davranması sonucu hedefine ulaşamayan hükümet, doğrudan faizlere müdahale ederek bir rant yaratma çabası içinde.
Merkez Bankasının bağımsızlığı söylemiyle finansallaşma sürecine eklemlenen Merkez Bankacılığı, siyasal süreçten yalıtıldı, bu aslında kabul edilebilir bir şey değil. Ama hangi siyasal süreçten sorusuna nasıl yanıt verdiğiniz de burada önemli. Bugün Merkez Bankasının bağımsızlığına karşı sürdürülen saldırının dayandığı anlayış özerk yapıları politik rant alanlarına devşirme amaçlı. Toplumsal emeğin denetimine ve onun haklarına yönelik bir davet yerine bugün izlediğimiz saldırganlık neoliberal kapitalizmin ajandasında bile olmayan bir nepotizmi sürdürmeye yönelik.
Ekonominin belki de en önemli eksikliği demokratik mekanizmalardan olabildiğince uzağa düşmüş bir alan olması. Siyaset ve ekonominin giderek birbirinden uzaklaştırıldığı, piyasanın kamusal alana ikame edildiği, iktisadi karar süreçlerinin sermayenin azgınlığına terk edildiği bir süreçte, Türkiye gibi ülkeler sisteme tutunabilmek adına en ağır bedelleri ödediler. Bu bedel toplumsal hakların kısıtlanması, kamu hizmetlerin niteliğinin düşmesi, yoksulluğun artması, kısaca eşitsizliğin her alanda derinleşmesi ve kalıcılaşmasıdır. Küresel bürokrasinin özerk diye niteleyerek siyasal süreçlerden yalıttığı başta Merkez Bankası olmak üzere, bu alanları yeniden toplumsal siyasetin karar süreçlerine katmak gerek.
05. 02. 2015- öZGüR GüNDEM