NURAY SANCAR: METAL İŞÇİSİNİN GREVİ NEDEN HEPİMİZİN GREVİ’ (28. 01. 2015)

211

Demokrasi mücadelesinin hedefinin kimlik gruplarının kolektif haklarının tanınmasından ibaret olduğuna dair bir kanı epeydir yaygın. Bu refleks farklı kimlik gruplarının taleplerinin yerleşik demokrasilerden dışlandığı, emek eksenli demokrasi mücadelelerinin de bu dışlamayı devraldığı iddiasıyla birlikte başladı.

Böyle bir refleksin demokrasi algısı için yeni ve elverişli bir katkı olduğu söylenebilir ama diğer yandan kimlik gruplarının iktisadi talepleri ikincil görmesine, siyasal talepleri de çoğu kere kültürel taleplere ikame etmesine yol açtığı için ufuk sınırlılığından malul olduğu söylenebilir. Sonuçta sonsuz farklılıklar üretmek bakımından yeryuvarlağı da bizim ülkemiz de son derece zengin. Aynılıkları yok saymak pahasına farklılıklara ağırlık veren mikro politikalar giderek büyük resmi, yani ezilenleri birbirine bağlayan temel nedeni gözden kaybetmeye neden oluyor ister istemez.
Göz ardı edilen nokta bütün eşitsizliklerin kaynağında emek sömürüsünün bulunduğu. Dolayısıyla kimlik mücadeleleri bu sömürüyü hedef almadıkları taktirde gerçek bir eşitlik düşünü kurmamalarında yarar var. Oysa farklılıkların politik bir fetiş haline getirildiği bugünkü koşullarda emek ve emekçi de kimliklerden ve kimlik gruplarından biri olarak anılıyor. Kimlik gruplarının adlarının sıralandığı manzume içinde emekçi de bir grup kimliği olarak telaffuz edilir hale geldi. Bu durumda kulağa hoş gelse de,
farklı inanç, kültür, milliyet ve kimlik gruplarının yan yana bulunabildiği bir toplum tasavvuru bir ütopya olmaktan ileri gidemiyor.
Neden mi? Mevcut düzeni değiştirecek bir toplumsal bir mekanizmayı harekete geçirecek güce sahip olamayacağı için. Oysa tarihimiz emekçilerin toplusözleşme masalarında, bunun bir metaforu olarak meydanlarda ve sokaklarda süren mücadelenin kazanımlarının kimlik gruplarının kolektif haklarının da garantisi olduğunu gösteriyor. Mevcut demokrasinin sınırlarının en çok genişlediği zamanlar işçi sınıfının en fazla örgütlü ve en çok hareket halinde olduğu dönemlerin ürünüydü. Demokrasi varlığını hep buna borçlu oldu esas olarak. Ne zaman işçi örgütleri dağıtılmış, emek örgütleri zayıflamışsa tersine orada demokrasi gerilemeye, haklar tasfiye edilmeye başlamıştır. İşte bu asıl resmi göz önünden uzak tutmamak gerekiyor. Bir an bile.
Yarın Birleşik Metal İş üyesi metal işçileri greve gidiyor. Grevlerinin hepimizin grevi olduğunu hatırlatarak bize söyledikleri şey sadece bir dayanışma talep etmekten ibaret değil. Bu grevle özdeşleşmemizi, taleplerimizi kendi talepleriyle ortaklaştırmamızı istiyorlar bizden.
Tekel işçileri birkaç yıl önce sözleşmeli iş statüsüne, esnek çalışmaya karşı direnmişlerdi. Metal işçileri ise Türk Metal’in iki yıldan üç yıla çıkarmayı kabul ettiği toplu sözleşme süresine karşı çıkıyor, sendika içi demokrasinin uygulanmasını ve bazı sosyal haklar talip ediyorlar.
Demokrasinin “tüketimden gelen gücü kullanmak” demek olduğuna dair o kadar çok şey söylendi ki, son zamanlarda onun üretimden gelen gücün kullanımından doğacak bir şey olduğu unutuldu. Esnek çalışmanın yaygınlaşmasının, toplu sözleşme masasının tedrici olarak yıkılmasının demokratik kayıp ve kazanımlarımızla ilişkisi dile getirilmez oldu. Oysa işyerleri sınıfsal güç ilişkilerinin doğup sınandığı yerlerdir ve burada sağlam bir örgütlenme ve sağlam bir barikat oluşturulamazsa bunun herkese maliyeti devlet terörünün artması olarak geri dönecektir. Siyasi iktidar(lar) bunu çok iyi bildiği için toplusözleşme süreçlerini ısrarla baltalamaya çalışıyor.
Yarın başlayacak olan grev bunu bir kez daha hatırlatmalı. Şalterler indikçe mahalleler yürümeli, meydanlar dolmalı, ofisler sınıflar ve amfiler boşalmalı. Metal işçisi yalnız bırakılmamalı. çünkü hakikaten onların grevi herkesin grevi, hakları hepimizin hakları.
Belki bu grevle “bir daha hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı” bir eşikte olabileceğiz. Belki her şey eski tas eski hamam devam edecek. Ama emek eksenli; bütün ezilen toplumsal kesimleri ihya eden, dışlayıcı politikalara son veren bir demokrasi tahayyülü bizim en azından metal grevini kendi mücadelemiz olarak benimseyip benimsememizde sınanacak. Bir kez daha.
28. 01. 2015 – EVRENSEL