Yeni yılın ilk yazısında insan güzel şeylerden söz etmeli. Neşeli bir yeni yıl toparlama yazısı yazmalı.
78 yaşında bir kadın, Ankara’nın ortasında dilenci olmaktan ölümüne korkarak parkta güvercin yemi satmak zorunda kalıyorken, üstelik sinirli bir zabıta memurunun hışmına uğruyorken, ben de bunu televizyonda izliyorken nasıl olacak bu? Esma Nine istisna değilse olmuyor.
Olmuyor, yoksulluğu toplumsal bir risk olarak görüp, yoksulluğun yarattığı gelir eksikliğini sosyal güvenlik sistemiyle gidermesi gereken hükümet, sosyal güvenlik hakkını geliştireceğine yoksulların sayısını gizliyor, yoksulluğu olduğundan daha az gösteriyorsa olmuyor.
Esma Nine dilenci olmaktan korkuyor, utanıyor, “Allah beni dilendireceğine öldürsün” diyor ama ülkemizde iktidarlar bu yoksulluktan utanmıyor.
Dünya Bankası, yoksulluk ölçütlerini belirlerken bir insanın yaşaması için alması gereken en az kalori için gerekli gıda maddelerini almaya geliri yetmeyen kişileri “mutlak yoksul” olarak tanımlamış. Bu, aslında açlık sınırıdır. Dünya Bankası gelişmemiş ya da az gelişmiş bölgelerde yaşamak için gerekli en az kalori alınabilecek tutarı 2,15 dolar, gelişmiş veya gelişmekte olan bölgeler için ise 4,3 dolar olarak öngörmektedir.
Türkiye’de kimin yoksul olduğunu belirlemede Dünya Bankası ölçütlerini esas aldığını belirten Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) da 2013 için Türkiye’de kişi yoksulluğunu hesaplamış ve Dünya Bankası ile aynı alt sınırı saptayarak 2014 Aralık bülteninde * TÜİK iki kategoride hesap çıkarmış: Buna göre Türkiye az gelişmiş sayılırsa ayda 70 lira 95 kuruşun altında geliri olanlar yoksul; gelişmekte olan ülke sayılırsa ayda 142 TL’nin altında geliri olanlar yoksuldur. Yine TÜİK’e göre, dört kişilik bir ailede dört kişide çalışıyor olsa, bizde gelişmiş veya gelişmekte olan bir ülke isek, 142 TL x4 kişi =568 TL altında geliri olanlar yoksul sayılıyor.
Gelin görün ki yine Dünya Bankası yoksulluk-açlık sınırı ölçütlerini esas alarak 28 yıldır bu hesaplamayı titizlikle yapan Türk-İş’in günün pazardaki gıda fiyatlarına bakarak, yani sadece gıda harcamalarını göz önüne alarak yaptığı hesaba göre 2013 yılı için Türkiye’de dört kişilik bir aile için açlık sınırı 1081 lira 59 kuruş (Türk-İş 2014 yılı için açlık sınırını 1232,35 TL olarak açıkladı). **
Aynı dönemde Türk-İş’in “gıda harcaması ile birlikte giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların” toplam tutarından hareketle hesapladığı dört kişilik bir aile için yoksulluk sınırı 3208 lira 48 kuruş (Türk-İş 2014 yılı için yoksulluk sınırını 4014,17 TL olarak açıkladı).
TÜİK hesaplamalarını veri olarak aldığınızda açlık sınırındaki insan sayımız 2013 yılında sadece kırk altı bin kişi, (nüfusun yüzde 0,06’sı); yoksulluk sınırında olan insan sayısı ise bir milyon beş yüz yetmiş dokuz kişi (nüfusun yüzde 2,06’sı).
Türk-İş’in pazardaki gıda fiyatlarına göre belirlediği gerçek açlık sınırında olan, yani kişi başına ayda 569 TL’nin altında geliri olan kaç kişi olduğunu ne yazık ki bilmiyoruz.
TÜİK’in vermesi gereken bu bilgiye ne yazık ki başvurularımıza rağmen ulaşamadık.
Dolayısıyla TÜİK açlık sınırını aşağı çekerek gerçek yoksulluğun görünür olmasını engelliyor.
Hükümet, çalışma Bakanlığı vb kurumlar istese TÜİK gerçek açlık sınırının altındaki kişi sayısını açıklayabilir, isteyen araştırmacıya da verebilir. Anlaşılan o ki hükümet bu rakamın açığa çıkmasını istemiyor. Fakat hükümet, çıkacak yoksulluk rakamından utanacağı için gizlemiyor bunu, hükümet yoksulluktan korkuyor. Biliyor ki bu veriler bilinirse, yoksullar yoksulluklarının kendi yönettikleri sistemden kaynaklandığını anlarsa düzeni ayakta tutmaları olanaksız hale gelecektir. Hükümet, korktuğu için yoksul sayısını düşük göstermeye, korktuğu için yoksulluğu yoksulların kişisel yetersizlikleriyle açıklamaya, hayırseverlikle, sadakayla çözüm üretmeye çalışıyor.
Sanayileşmiş toplumlar, işçi isyanları karşısında,”Sosyal Güvenlik Sistemi” yaratmak zorunda kalmıştır. Hükümete ve ilgili bakanlığına tavsiyemizdir; hatırlasınlar bunu.
Yaşamak için, dilenci olmamak için, kış ortasında, Ankara’nın sert ayazında güvercin yemi satarak yaşamaya çalışan 78 yaşındaki Esma Nine’yi ve benzeri binlerceyi bu sosyal güvenlik kapsamına alacak mekanizmaları kurmaları gerektiğini de hatırlatalım elbette.
2015 hepimize umut olsun.
03. 01. 2014 – EVRENSEL