KADRİ GÜRSEL: 2015’İN İLK ANAYASA KRİZİ (25. 12. 2014)

195

İktidarın içinde, AKP’li dört eski bakanın haklarındaki yolsuzluk kanıt ve iddiaları nedeniyle
Yüce Divan’a gönderilip gönderilmemesi hakkında iki farklı eğilimin var olduğu artık aleniyet kazandı.
AKP’nin, içindeki yolsuzlukları ilelebet örtüp kapatmasının seçimler öncesinde iktidara zarar vereceğini tespit ederek, bakanlardan bazılarının veya tamamının Yüce Divan’a gönderilmesinde fayda görenler birinci eğilimi oluşturuyor.
Başbakan Davutoğlu bu eğilimin en üst düzeyli temsilcisi. Her fırsatta “Yolsuzluk yapan kardeşim bile olsa kolunu kopartırım” diye konuşup yolsuzluklardan hoşlanmadığını belli ediyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sahibi olduğu ana eğilimin savunucuları ise bir yıl önceki rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarının iktidarı devirmeye yönelik bir darbe teşebbüsü olduğunu iddia ediyorlar ve selameti soruşturmaların kapatılmasında, dosyaların düşürülmesinde, suçlamaların külliyen inkarında görüyorlar.
Kısaca, “Yolsuzluk yok, darbe var” diyorlar.
Davutoğlu gibi düşünenler de dışarıya konuşurken “Darbe var” diyorlar. . . Buna karşın kendi aralarında dertleşirken “Yolsuzluk yok” diyemedikleri dışarıdan bakınca belli oluyor.
İktidarda biri ana diğeri tali, iki eğilim söz konusu ama bunların arasındaki çelişki bir çatışmaya dönüşmez. Güçlü olan istediğini yaptırır.
“Yolsuzluk yok, darbe var” diyenler, hikmetinden sual olunmayan temsilcilerinin şahsında zaten daha güçlüler.
İşte bu hakim eğilim,
TBMM
Soruşturma Komisyonu geçen pazartesi toplantı halindeyken gücünü kullandı ve AKP’li dört eski bakan hakkında yapılması gereken Yüce Divan oylamasını 5 Ocak’a ertelettirdi.
5 Ocak ilginç bir tarih.
Olaylar, AKP Milletvekili
Binali Yıldırım’ın 16 Aralık’ta yaptığı açıklamada işaret ettiği gibi gelişirse, Cumhurbaşkanı Erdoğan 5 Ocak’ta ilk kez
Bakanlar Kurulu’na başkanlıkedecek.
Cumhurbaşkanı’nın danışmanlığını da yapan Yıldırım özetle, “Şu andaki fiili durum yarı başkanlık sistemidir. Tayyip Bey anayasadaki yetkilerini kullanacaktır.
Cumhurbaşkanı’nın hükümeti yönlendirme görevi vardır” dedi. Erdoğan’ın iki ayda bir Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek gibi bir temayülünün bulunduğunu yine kendisinden öğrendik.
Bu arada Yıldırım kısmen doğru söylüyor. Bir fiili durum ile karşı karşıyayız.
Erdoğan’ın kabine toplantısına başkanlık etmek istemesi anayasal düzene karşı bir fiili durum oluşturmaktadır. Evet, Cumhur- başkanı’nın
Anayasa’nın 104’üncü maddesinde belirtilen yetkileri arasında “Gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmek veya Bakanlar Kurulu’nu başkanlığı altına toplantıya çağırmak” vardır ama bu yetki kendisine “hükümetin genel siyasetinin yürütülmesi” görevini de beraberinde vermiyor. Söz konusu görev ve siyasi sorumluluk, Anayasa’nın 112’nci maddesi uyarınca Başbakan’a aittir.
Başbakan’ın mevcut anayasada tanımlanmış görev ve siyasi sorumlulukları, bu çok kısa ve fakat genel ifade içinde hayli geniş bir içerik arz ediyor. çünkü Türkiye’de Yıldırım’ın dediği gibi fiili bir yarı başkanlık rejimi yoktur; sorunlu da olsa bir parlamenter rejim vardır.
Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkileri ise anayasada yoruma yer bırakmayacak şekilde listelenerek tanımlanmış.
Cumhurbaşkanı kabine toplantısına gerekli görürse başkanlık edebilir ama bu sırada anayasada sınırları çizilmiş görev ve yetkilerini aşamaz.
Cumhurbaşkanı’nın başkanlığında toplanmış bir kabinenin alabileceği kararlara dair anayasada bir spesifik atıf var: “Sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilan etmek” (104’ncü madde). Bir de bu neviden kabine toplantılarında sorumluluğu tabii ki hükümete ait olmak üzere kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi veriyor Anayasa.
Hepsi budur.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın niyeti, 5 Ocak’ta Bakanlar Kurulu’na sıkıyönetim ya da olağanüstü hal kararı aldırmak değildir diye ümit ederiz.
Olağanüstü hal ilanı söz konusu olmayacaksa Erdoğan Bakanlar Kurulu’na hangi gerekçeyle başkanlık etmek istiyor?
Binali Yıldırım’ın dediği gibi Erdoğan’ın niyeti “hükümeti yönlendirmek” ise kendisinin bunu bakanlar kuruluna başkanlık etmeden de pekala yaptığını biliyoruz.
Erdoğan belki “Maksat fiili başkanlık olsun” diye düşünüyordur ama böyle yaparak bir Anayasa krizi yarattığı da meydanda. çünkü yetkilerini zorluyor.
Ve 5 Ocak’ta hakim
gündem
Erdoğan başkanlığında kabine toplantısı olacağından, Meclis Soruşturma Komisyonu’ndaki Yüce Divan oylaması dikkatten kaçacak. Velhasıl “anayasa krizi” gündemi, yolsuzluk gündemini değiştirecek.
25. 12. 2014 – MİLLİYET