MEHVEŞ EVİN: HERKES AYNI GEMİDE (15. 12. 2014)

223

Gülen cemaatine bağlı basın mensuplarından bir kısmı, dün gözaltına alındı. Şüpheliler ‘Türkiye Cumhuriyeti devleti egemenliğini ele geçirmek amacıyla baskı, yıldırma ve tehdit yöntemlerini kullanıp, örgütsel yapı oluşturarak, bu yapılanma altında iftira, kişi hürriyetinden yoksun kılma ve belgede sahtecilik”le suçlanıyor.
Cemaat mensubu gazetecilerin, daha evvel başka gerekçelerle suçlanıp hapse atılan gazetecileri sahiplenmediği, hatta yargılanmadan suçlu gösterdiği bir gerçek.
Ancak bu gerçek “oh olsun” demeyi haklı çıkarmıyor.
Aksine,
bugün
en keskin kutuplara savrulmuş gazetecilerin bile artık şu yalın gerçeği görmesi gerek:
İster misyon gazeteciliği olsun, ister merkez medya. . . İster sosyal medya kullanıcısı olsun, ister Kürt medyası. . .
Beğenin beğenmeyin, herkes aynı gemide. Evet, gazetecilik adına yapılan korkunç hataları, yalan haberleri ve manipülasyonları unutmayalım. . . Hatta yeri geldiğinde teşhir edelim!
Fakat ifade ve basın özgürlüğünü savunacaksak, bunu ancak evrensel standartlar üzerinden yapabiliriz.
İFADE öZGüRLüĞü BU MU?
Bağımsız Gazetecilik Platformu P24’ün konuyla ilgili açıklamasında dediği gibi, “Şiddetle özdeşleşmediği sürece, hiçbir gerekçe ifade, toplantı-gösteri ve medya özgürlüğünü kısıtlamayı, yok etmeyi hedef alamaz. “
Kraldan kralcı bir edayla operasyonu destekleyen veya sessiz kalan meslektaşlara tekrar hatırlatırım:
YANLIŞ BİLİYORMUŞUM
* Doğrusu Friedrich Ebert Stiftung’un hazırladığı “Medya Barometresi 2014″e dair yazdıklarımdan sonra, Türkiye’de gazeteciliğin gidişatından ziyade ombudsmanlığın tartışılmasını beklemiyordum.
* Milliyet gazetesinin ombudsmanı, sevgili meslketaşım Belma Akçura’dan sonra memlekete ombudsmanlık kavramını tanıştıran Yavuz Baydar da bu konudaki itirazlarını, görüşlerini yazınca bir yerde hata yaptığımı fark ettim.

* Akçura ve Baydar, ombudsmanlıkla okur temsilciliğinin aynı şey olduğunu söylüyor. Bense farklı olduğunu sanıyordum. Zira Batı’da ombudsmanlıkla okur temsilciliği aynı görevleri ifade etmez.

* Washington Post’un okur temsilcisi Doug Feaver, “Benim misyonum okurlara cevap vermektir. Başka bir deyişle, ombudsman değilim. Yani yazıişlerinin hesap verilebilirliğinden sorumlu değilim” diyerek ayrımı yapmış.

* Karışıklık, Türkiye’de ombudsmanlıkla okur temsilciliğine aynı görevlerin yüklenmesinden çıkıyor. Neyse, belki bu sayede asıl meseleyi, yani medyanın hesap verebilirliğini de tartışırız. . . Okur temsilcisinden muhabirine, patronundan köşe yazarına. . .
FUATAVNİ MUAMMASI
* Medyaya yönelik son operasyonu, daha evvel yolsuzluk iddialarıyla ilgili yazan ve
twitter’da “fuatavni” rumuzuyla yazan kişi duyurdu.

* Fuatavni, bir çeşit “whistleblower” yani “yolsuzlukları duyuran devlet memuru” rolünü üstlendi. Ne var ki kendisi NSA skandalını ortaya çıkaran bir Edward Snowden değil. Herşeyden evvel kimliği gizli, bu nedenle verdiği bilgiler de tartışmalı.

* Ancak devlet öylesine karanlık bir kutuya dönüştü, şeffaflıktan uzaklaştı ki. . . Medya o kadar işlevsizleştirildi ve bilgiye erişim kısıtlandı ki. . . Pek çok iddiası doğrulanan fuatavni, artık resmen “kaynak” gösteriliyor.
15. 12. 2014 – MİLLİYET