İşten atılan taşeron işçiler hakkını aramaya kalkarsa, onu karşılarında bulur. Barınma hakkını savunanlar. . .
HES’lere karşı mücadele edenler. . .
üniversitede demokratik tepkisini gösteren gençler. . .
Hepsi ama hepsi onu karşısında bulur.
O, alışveriş merkezleri, havaalanları ve eğlence parklarında karşımıza çıkar.
O, kentin güvensizliğine karşı kendilerini kameralı, alarmlı sitelere atan orta sınıfın gözbebeğidir.
O esnek üretim biçiminin, kapitalizmin saf halinin doğal bir sonucu olarak. . . Yoksul, işsiz, güvencesiz kalanların yaratacağı olası ‘düzensizliğe’ karşı alternatif bir sigortadır!
Devletin, patronların baskı ve denetim ihtiyacı genişledikçe o her yerdedir.
O ‘özel güvenlik’ görevlisidir.
Kullanılırken ‘çok özeldir’ de biraz insan olduğunu hatırlatınca, kullanıcısı için bir hiçtir aslında!
Söz konusu ‘hiçliğin’ en somut örneği İzmir metrosunda yani İZBAN’da güvenlik görevlisi olan Mustafa özgüç’ün başına gelenler*.
O, henüz istasyonlar inşaat halindeyken güvenlik görevlisi olarak işe başlayan biri. Genel müdürlerinin, “bize destek olanları kadromuza alıp ödüllendireceğiz” sözü üzerine asansör bakımından inşaat işine kadar her türlü bakım onarım işine el atanlardan.
Aksayan tren seferleri karşısında öfkelenen yolcuların karşısında kendini siper edenlerden biriydi.
Fedakardı. 4 yıllık fakülte mevzunuydu, yabacı dil biliyordu piyasanın diliyle nitelikliydi de aynı zamanda!
Ama kadroya alınmadı.
GüVENLİĞİN DE GüVENCESİ YOK!
özel güvenlik elemanlarına istasyonlarda bir ısıtıcı bile çok görülüyordu. Değil masa, sandalye, su dahi verilmiyordu.
7. 5 saat ayakta sabit durarak çalışıyorlardı.
Bu duruma ‘dur’ demek için harekete geçti. Sendikalı oldu. Sendika işyeri temsilcisi oldu.
Ve sonrasında olanlar oldu.
Hakkında 3 günde, uyduruk 16 tutanak tutuldu. Tazminatsız işten atıldı.
üstelik işten atıldığı gün baba olacağını öğrenmişti.
Baba olacak olması patronların umurunda değildi ki! Nitekim ülkedeki milyonlarca işçi gibi özel güvenlik de güvencesiz.
özel güvenlik işsiz ve yoksulların yeni iş alanıydı. özel güvenlikçilerin gelirleri son derece düşüktü.
Ama onlar burjuvazi adına, sermaye adına kendi sınıfına karşıydı. ‘Gerektiğinde’ kendi sınıfına şiddet bile uyguluyordu.
Lakin sermayenin kendi kârı ve güvenliği için özel olan bu kişilerin başka hiçbir özelliği yoktu.
Tıpkı diğer sınıf kardeşleri gibi!
DERBEDERSE İŞ GüVENLİK. . .
Güvenliğin bile güvencesiz olduğu bu ülkede güvencesizlik sıradan, ölüm bile olağan.
Kapitalizmin silindir gibi ezen yapısı güneş gibi parıldıyor her gün.
Mesele bununla sınırlı değil. Hakkınızı aradığınızda, ‘Ekmek yediğiniz yere şükretmemek günahtır’ fetvaları verilir. Patrondan yana bulunur dini dayanaklar.
Yetmez, ‘Yolsuzluk hırsızlık değildir’ fetvaları verilir, iktidara destek olunur her daim!
Yine de netleşmektedir ay gibi. . .
“İslam bu derece adaletsiz olabilir mi?” sorusuna iktidarın ‘olamaz’ yanıtını verip tersi adım atmasını beklemenin beyhudeliği. . .
Dini, ‘işçiye hakkını teri kurumadan öde’ emrini verdiği için. . . Kendine dindar diyen patronun, “işçiye adaletsizlik, haksızlık edilmesine sıcak bakmayacağı” beklentisinin boş olduğu. . .
Açığa çıktıkça gerçekler; gün gibi, ay gibi!
Derbederse iş güvenlik, işte o zaman elzemdir iktidar için ‘iç güvenlik’! Bu yüzden hükümet, bugünlerde iç güvenlikte seferber.
İş güvencesizler isyan ederse, ‘Danışman Yusuf tıpkı Soma’daki gibi gidip hepsini tekmeleyecek değil ya!
Elbet de ‘güvenlik’ tepeleyecek. * Olayın ayrıntılarını 12 Aralık Cuma günkü Evrensel’de yayımlanan, “Baba olacaktım ama işsiz kalmıştım” başlıklı okur mektubundan öğrenebilirsiniz!SOKAKLARA SALINAN ‘AK GüVENLİK’Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a Twitter hesabından hakaret ettiği iddia edilen eski AKP Elazığ Milletvekili Feyzi İşbaşaran’ın başına gelenler. . .
İşbaşaran, emniyet sorgusunun yapıldığı Beyoğlu Polis Merkezi’nden adliyeye götürülmek üzere araca bindirilirken ‘ak milisler’in saldırısına uğradı.
Ardından İstanbul Adalet Sarayı’na getirilen İşbaşaran, adliyeye girişi esnasında da yumruklu saldırıya maruz kaldı.
Yine, ‘Kasımpaşalılarmış’ muhabbeti.
Palalılar, Kasımpaşalılar sokaklarda yayılıyorlar. İktidara tepki koyanı anında feci şekilde tepikliyorlar.
Gayrıresmî bir milis gücü gibi hareket ediyorlar.
İktidarın söylem ve davranışlarındaki tehdit dozu arttıkça milis güçlerinin ‘görev yerleri’ de genişliyor.
Paralel değil kesenler!
Tarihte yaşanmış onca acı milis gücü deneyimine rağmen iktidar sözcülerinin bu tehlikeli oyundan rahatsızlık duyduklarına dair tek bir açıklama yok.
Sokakları polise zimmetlemeye hazırlanan iktidar bu milisleri de ‘ak güvenlik’ kadrosundan mı istihdam edecek?
15. 12. 2014 – EVRENSEL