DR. MURAT ÖZVERİ: YENİ TORBA YASA: İŞ GÜVENLİĞİ BAHANE, TAZMİNATSIZ İŞTEN ÇIKARMA ŞAHANE (13. 12. 2014)

210

9 Aralık’ta TBMM’ye gönderilen “İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nda, istenilen iş güvenliği tedbirleri yine güvencesiz işçiye yüklendi.
Tasarı 2. maddesiyle işçileri işçi sağlığı-iş güvenliği kurallarına uymaya zorlamak gerektiğini öngörmüştür. Bu zorlamayı yapmanın yolu olarak da işçi sağlığı-iş güvenliği kurallarına uymayan
işçinin
tazminatsız işten çıkartılmasını yaptırım olarak belirlemiştir.
Tasarının öngördüğü tazminatsız işten çıkartma yaptırımı aslında halen 4857 sayılı İş Yasası’nın 25/II-ı-h maddelerinde var ve uygulanıyor.
Tasarı 4857 sayılı Yasa’da yer alan hükmü iş sağlığı ve iş güvenliği yasasına ayrıca koyarak kendince bir yöntem (teknik adıyla usul) belirlemiştir. Buna göre işveren işçiyi işçi sağlığı-iş güvenliği önlemlerine uyması için yazılı olarak uyaracak, işçi yazılı uyarıya rağmen işçi sağlığı iş güvenliği önlemlerine uymamakta direnirse tazminatsız olarak işten çıkartacaktır.
İşçi sağlığı-iş güvenliği önlemlerini işçiye “yaptırım” uygulayarak yaşama geçirmenin kendisi işçi sağlığı-iş güvenliği sisteminin mantığına aykırıdır. Aykırıdır çünkü; işçiler işçi sağlığı-iş güvenliği önlemlerine uymakla yükümlüdür ancak uygulanan yasal sistem içerisinde yükümlü işçinin, bu yükümlülüğe eş değer güvencesi yoktur. örneğin, işçi işe girer girmez, verilmeyen işçi sağlığı-iş güvenliği eğitimlerini almadığını, iş güvenliği malzemelerini eksiksiz teslim aldığını o aşamada reddedemez, reddederse işe alınmaz.
İşçinin güvencesi olmadığı için işveren işçiyi işe alırken boş kağıda imza arttırır, hukuk dilinde “beyaza imza” denilen bu işlem nedeniyle işçi, işveren istediği zaman hiçbir hakkı ödenmeden işten çıkartılır.
çok az işçi boş kağıda imza attığını, gerçekte haklarının ödenmediğini kanıtlayarak hakkını alabilir.
İşveren işçilere verdiği ücreti bordroda düşük gösterip imza attırır. Yargıtay bu durumu, “çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir” diye kararlarına yazar.
İşveren işçiyi işe alırken boş senet alır. İşçi işten çıktığında kıdem ihbar tazminatlarını isterse, senet doldurulur.
Bu senetlere yetkili mahkeme olarak işçinin yaşadığı yerden olabildiğince uzak bir il yazılır. İşçinin bu yolla haklarına ulaşması engellenir.
Tasarıdaki hüküm de benzer bir şekilde uygulanacaktır. İşveren işten çıkarmak istediği işçi hakkında baret takmadı, kulaklık-gözlük kullanmadı diye bir tutanak tutup, ertesi gün tazminatsız işten çıkartacaktır.
İşçi hayır bana bu malzemeler verilmedi ya da verilen kulaklık kalitesiz, kulağı yara ediyordu dese de kanıtlayamayacak. Güvencesi olmayan hiçbir işçi arkadaşı için işten atılmayı göze alıp tanıklık yapamayacak.
Tüm bu söylediklerimi sayısal verilerle de kanıtlamak istedim. Kaç işçinin işveren tarafından “haklı” nedenlerle, tutanak tutularak çıkarılmış olduğunu gösteren veriler devlette var. 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Yasası’na göre işveren işten çıkardığı işçileri, işten çıkarma belgesi düzenleyerek İŞKUR’a bildirmek zorunda. Bu belgede işçinin hangi nedenle çıkarılmış olduğunun yazılması da zorunlu. İŞKUR, bu bildirime göre işçilere işsizlik sigortası ödeyip ödemeyeceğine karar veriyor.
Ben de İŞKUR’u arayıp bu verileri istedim. Beni SGK’ye yönlendirdiler. SGK, SGK Merkez Birimlerine, orası da Sigorta Mevzuat Daire Başkanlığına yönlendirdi. Sigorta Mevzuat Daire Başkanlığı da beni Bilgi İşlem Müdürlüğüne yönlendirdi. Bunun üzerine SGK Genel Müdürlüğünü aradım. Genel Müdürlük, Hizmet Sunumu Daire Başkanlığını aramamı önerdi. Hizmet Sunumu Daire Başkanlığı ise Veri Yönetimi Daire Başkanlığına bağladı. Veri Yönetimi Daire Başkanlığı da “5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun özel hayatın gizliliğine ilişkin hükümleri gereği bilgi veremiyoruz. Üniversite üzerinden yazılı olarak isterseniz, konuyu Risk Yönetimi Daire Başkanlığı değerlendiriyor ve sakınca görmez ise bu veri veriliyor” dedi.
Böylece kaç işçinin işveren tarafından haklı nedenlerle tazminatsız işten çıkartıldığını öğrenmemin “özel hayatın gizliliği gerekçesi” nedeniyle olanaklı olmadığını öğrenmiş oldum.
Tasarıya dönecek olursak, ben dava dosyalarım ve Yargıtay kararlarından hareketle ileri sürüyorum ki, iş sözleşmesi sona erdirilen işçilerin büyük bir bölümü işverenin, beyaz imza, boş senet, işçiden istifa belgesi alma, işçi hakkında gerçeğe aykırı tutanak tutularak haklı fesih nedeni yaratma ve benzeri nedenlerle tazminatsız olarak işten çıkarılmaktadır.
Tasarı bu haliyle yasalaştığında işçi sağlığı-iş güvenliğine uymama bahanesi işverenlerin elinde tazminatsız işçi çıkarmanın bir başka aracı haline gelecek işçi sağlığı-iş güvenliğine de hiçbir katkı sağlamayacaktır.
İşçinin-çalışanın güvencesinin olmadığı yerde işverenin belgelerine itiraz edemeyen işçi-çalışan hak kaybına da razı olmak zorunda kalıyor.
İşçiye güvence getirip, haklarına sahip çıkmasını sağlamak yerine onu işveren karşısında daha da korumasız hale getirmek, işçi sağlığı-iş güvenliğine değil, işten atılma korkusuyla daha da sinen ve ruhsal sağlığı bozulan çalışan kitlesinin yaygınlaşmasına hizmet eder.
13. 12. 2014 – EVRENSEL