MEHVEŞ EVİN: HEPİNİZİ EHLİLEŞTİRECEĞİZ İNŞALLAH (10. 12. 2014)

220

Kafanız bu aralar pek derin mevzularla epey meşgul, sevgili yurttaşlar. Bir yandan dünyaya parmak ısırtan Osmanlıca açılımı, öte yandan iktidara yanık türkücü. . . Eh, azgın elitleri günlerce konuşturacak malzeme çok bizde!
Biliyorsunuz bunlar hem baskıdan, otoriterlikten şikâyet ederler hem de ellerinde cep telefonu, ona buna hakaret yazarlar. Boşuna sosyal medyada AK trol timleri kurmadık, şişeli sopalı tehditler yağdırmadık!

Bakınız, Orwell güzellemesiyle zihinlerimize kazınan Alev Alatlı,
“Türkiye toplumunda baskı düzeni olduğunu kabul etmiyor musunuz” sorusuna ne güzel cevap vermiş:
“Birey ehlileştirilecektir ki bir kutsal, bir idea, bir dünya görüşü etrafında toplanabilsin ki ‘toplum’dan söz edebilelim. ” (Cumhuriyet)
Siyasi koşullara göre “idea” ve “kutsal” değişir elbet. Misal, bazen askeri rejimdir, bazen İslami düzen, bazen de ari ırk yaratma. . .
Sonuçta “bireyi ehlileştirmeden” olmaz,
toplum yaratılmaz. . .
Ehil bireyler projemiz
Peki, bu azgın elitleri nasıl susturacağız? Nasıl, utanmadan düzenimize muhalefet edenleri bertaraf edeceğiz? Merak etmeyin, sizin yerinize her şeyi düşündük sevgili yurttaşlar!
çakma Osmanlı “idea”sı yaratmanın merkezinde, AKP seçmeni kümesinin dışına çıkan her fikir, kültür, inanç grubunu ehlileştirmek; son 100 yıllık tarihimizin şanlı
sayfalarında yazıldığı gibi çeşitli
yollarla asimile etmek var.
Bunun için ana sınıfında Allah sevgisini öğretip, kız çocuklarımızın başını örtmesini teşvik ediyoruz. Bunun için okulları imam hatipleştirip, din dersini ve Osmanlıcayı zorunlu kılıyoruz. Bunun için kadına “Ancak anneysen değerlisin,
ayrıca da eşit değilsin” deyip, bol bol üremesini istiyoruz.
Bunun için eğitimi kalitesizleştirip, bu ülke için madenlerde, inşaatlarda veya cephelerde gözünü kırpmadan ölecek, icabında kefenleriyle dolaşacak
bireyler yetiştiriyoruz.
Peki, bu muhteşem düzeneği, ehlileştirme projemizi nasıl daha ileriye taşıyacağız? Tıpkı ‘Hocaların hocası’nın belirttiği gibi, nepotizmle (eş dost akraba kayırarak yönetmek) olmaz bu işler! Meritokrasi, yani liyakate
göre devlet kademelerini dolduracağız.
Liyakatin vücut bulmuş hali
Bakmayın siz cehapeli Haluk Koç’un “KPSS tamalarında usulsüzlük var, sınavı
kazanamayanlar valilik özel kalem
müdürlüğüne, oradan da devlet kadrosuna alınıyor” demesine.
Neresi usulsüzmüş!? Hepsi bu memleketin değerli seçilmişlerinin işe uygun bulduğu, seçilmiş yakınları.
Baldızlar, enişteler, bakan çocuklarının
arkadaşları, liste uzayıp gidiyor. N’apacaktık yani, laikleri, Alevileri, çok affedersiniz azınlıkları mı atayacaktık? Bir insanın değerini
sınavlara göre mi belirleyecektik?
Siz en iyisi o güzel kafacığınızı bunlarla yormayın. Meclis’teki yolsuzluk komisyonuna neden yayın yasağı getirildi, Ak Saray’ın maliyeti nedir, bu gibi konular da sizi aşar.
Elimizde türkücü var, Osmanlıca var,
oyalanacak daha nice malzeme var.
Hadi bakayım, ehlileşin!

KESİK: BİR ANADOLU MELODRAMI– Fatih Akın’ın son filmi “The Cut-Kesik” daha vizyona gelmeden çok konuşuldu; ilk kez Türk kökenli bir yönetmen, 1915’i anlatacağı için beklentiler yüksekti.
– Eleştirmenler, içerikten ziyade Akın’ın “sofistike tarzı”nın yoksunluğu nedeniyle filmi pek beğenmedi. Neden İngilizce, neden baş aktör kırımdan değil ziyafetten çıkmış
gibi görünüyor, bunlar bir yana. . . Film, “insan”a fena dokunuyor.
– “Kesik”, bir Ermeni demirci ustasının kızlarını arama hikâyesi özelinde, 1915’te yaşananların küçük bir bölümüne odaklanmış. Nazareth’in yolculuğu, Ermeni kırımından ziyade, hangi coğrafyada olursa olsun, “iyilik ve kötülüğün” eksik olmadığını anlatıyor.
– Sinemada çok az anlatılmış, yanlış bilinen ve önyargılarla yaklaşılan Ermeni kırımına siyasi değil insani boyutundan bakmak, önemli bir başlangıç. Aşk melodramlarına vakit ayıracağınıza
“Kesik”i izleyin.
10. 12. 2014 – MİLLİYET