MEHVEŞ EVİN: DEVLET HUKUKU ÇİĞNERSE HALK NE YAPSIN’ (08. 12. 2014)

194

Türkiye’deki zorunlu din dersi uygulaması, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesi’nineğitim hakkıyla ilgili maddesini ihlal ediyor.
AİHM, Türkiye hükümetinin en kısa zamanda öğrencilerin zorunlu din derslerinden muaf tutulmalarını sağlayacak yeni bir sisteme geçmesini talep eden hükmünü açıklayalı daha birkaç ay oldu. Heyhat! “Milli Kabus Şurası”nın umurunda mı?
Eğitimi yapboz tahtası
zanneden lacivert ceketli adamlar, evrensel hukuka alenen aykırı,
ibret verici “tavsiye karar”larını onayladı:
– Lisede zorunlu din dersi bir saatten ikiye çıkarılacak.
– İlkokul 1, 2 ve 3 için din dersi zorunlu olacak. (Milli Eğitim Bakanlığı’nın itirazına rağmen!)
– Anaokulunda-Cumhurbaşka-nı’nın işaret ettiği gibi- Allah sevgisini aşılayacak “değerler eğitimi” verilecek.
– Fen bilimlerinin yeni adı “fen bilgisi”. (Baksanıza, bilimin adından bile rahatsızlar!)

SADECE ALEVİ SORUNU DEĞİL
Küçük yaştan itibaren din dersini zorunlu kılmak, eğitimi imam hatipleştirmek, hep Aleviler ve diğer azınlıklar çerçevesinde tartışılıyor.
Peki
Sünni Müslüman olup, çocuklarına din eğitimini bildiği
gibi vermek isteyenlerin hakkını düşünen var mı?
Ya da kendini “laik” olarak tanımlayan ailelere söz hakkı veriliyor mu? Dini inancı ne olursa olsun, çocuğunun evrensel düzeyde bir eğitim almasını isteyenlerin hiçbir tercih hakkı
yok mu?
Bu insanların,
yeni yeni konuşan çocuklarını anaokuluna verdiklerinde, hangi eğitimcinin, nasıl vereceği belirsiz
“değerler sistemi”ne karşı seslerini çıkarabilecek cesaretleri olacak mı?
Eğitimin dincileşmesinde
çok önemli bir sorun da adaletsizlik. . . Kaliteli, evrensel standartlarda
bir eğitimin tamamen özel okullara bırakıldığı bir ülkede yaşıyoruz. . .
Anne babalar borçlanarak, hayatlarını özel okul taksidine göre şekillendirerek ve buna göre
tüketerek kurguluyor.

PARAYLA SİSTEMDEN YIRTMAK
Son derecede adaletsiz olan eğitim sisteminin devamında, askerlikten kurtulmak da parayla mümkün. Kısa-cası parası olan, şartları zorlayabilenler bir şekilde devletin “insan mühendis-liği” faaliyetlerinden ve dayatmala-rından sıyrılma şansına sahip.
Peki böyle kurgulanan bir toplumda, “değerler sistemi”nin en tepesinde din ve Alah inancı değil de maddiyat yer almaz mı?
AİHM kararına dönelim:
En temel demokratik hakları yok sayan, hukuku ayaklar altına alan bir devlet, halkından kural ve yasalara uymasını bekleyebilir mi? Diyelim ki vatandaş, hükümetin karar alma ve uygulama biçimini kendine örnek aldı. . .
“Ben niye senin koyduğun
kurala uyayım? Sen kendin hukuğu ihlal ediyorsan, ben de kendi hukuğumu işletirim” deme hakkına sahip olmaz mı? Buyrun kaosa. . . Herhalde istenen bu!
HER AİLENİN DİNİ İNANCI KENDİNE AİTTİRKoç üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden Bilge Yağmurlu, Birgün’e zorunlu din dersinin aile ve çocuklar üzerine etkilerini yazmış:
* Her aile, kendi kültürünü, yaşam biçimini, değerlerini çocuğuna geçirmek ister. Ve her ailenin dini inanışları çok özeldir, kendine aittir. Bu, devleti ilgilendiren bir alan değildir.
* Türkiye’deki eğitim sisteminde, sadece Hıristiyan ve Musevi öğrencilere zorunlu din derslerinden muaf olma hakkı tanınıyor, ama liseye ve üniversiteye giriş sınavlarında din bilgisi de soruluyor. Sünni İslam’a
dair her konuyu çok iyi bilmeyen, sınavda mağdur oluyor.
* Zorunlu din dersi, çocuk gelişimine olumsuz etki ediyor: Okulda verilen din eğitimiyle evde verilen din kültürü farklıysa anne baba ve çocuk arasında ciddi çatışma doğar.
* Evde başka, okulda başka bir din eğitiminden geçmek çocuk için fevkalade akıl karıştırıcı ve yıpratıcıdır.
08. 12. 2014 – MİLLİYET