SAVAŞA, YOKSULLUĞA, TALANA KARŞI HALKÇI BÜTÇE DEMOKRATİK TÜRKİYE!

236

2102 id=goster name=154db13760ca64.jpg”>

kckimg class=avatar =146


float: ; margin: 5px; 164 /
Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda 2015 yılı bütçe kanun tasarısı kabul edilerek Genel Kurul’a sevk edildi.
2015 Merkezi Yönetim Bütçesi daha öncekiler gibi, demokratik katılımcılığı esas almadan, toplumun en geniş kesimlerinin müzakere ve onayına başvurulmadan antidemokratik bir anlayışla hazırlanmıştır.
Bu dönemde talebini yüksek sesle dillendiren emekçilerin payına yine her zaman olduğu gibi polis şiddeti, gaz, gözaltı düşmüştür.
önümüze sunulan bu bütçe;
Emekçi halkı yoksullaştıran, sermayeyi kayıran bütçedir!
Sermayeye teşvikler, vergi afları gibi uygulamalarla kaynak aktarma bütçesidir!
Yağma ve talan bütçesidir!
Piyasalaştırmayı, özelleştirmeyi, taşeronlaştırmayı ve iş cinayetlerini daha da arttıran bir bütçedir!
Vergi yükünü doğrudan ya da dolaylı olarak emekçi sınıf ve halkların omuzlarına yükleyen bir bütçedir!
Elektrik, su, doğalgaz gibi zorunlu ihtiyaçların fiyatlarını yüksek tutarak bütçe gelirlerinin yükünü halka ödeten bir bütçedir!
Kaynakların içeride ve dışarıda savaşa ayrıldığı bir savaş bütçesidir!
Giderek otoriterleşen bir devletin bütçesidir!
Toplumu muhafazakarlaştıran, siyasal-İslam bütçesidir!
Kadınları yok sayan, cinsiyetçi bir bütçedir!
Daha fazla kar elde etmek için doğayı azgınca talan eden bir bütçedir!
Yani;Halkın ihtiyaçlarını gözeten bir bütçe değildir!
Emekçi sınıfların üretimden adil pay almalarını sağlayan bir bütçe değildir
Halkın yaşam alanını, doğayı çevreyi koruyan bir bütçe değildir!
Halkın bütçe hakkını gözeten, halkın katılımıyla hazırlanmış bir bütçe değildir!
Kürt sorununu demokrasi ekseninde çözmeyi hedefleyen bir bütçe değildir!
Aleviler ve diğer inanç gruplarına eşit yaklaşan bir bütçe değildir!
Toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan bir bütçe değildir!
ülkemiz, her geçen gün vahşi kapitalizmin karanlık uygulamalarının içine sürüklenmektedir. İşçilere emekçilere artık her gün toplu iş katliamlarında can vermek, kamu emekçilerine köleleştirilmek, kadınlara aşağılanmak, ezilenlere-halklara baskı ve şiddet, LGBTİ bireylere nefret söylemiyle ölüm, gençlere geleceksiz bir ülke dayatılmak istenmektedir.
Haklarımıza göz diken torba yasalar, piyasalaşmayı kutsayan dönüşüm politikaları, çalışma yaşamımızı cehenneme çeviren uygulamalar her geçen gün hızlanmaktadır. AKP hükümetinin kapalı kapılar ardında hazırladığı bütçe de bu saldırıların bir devamıdır.
Bütçe Kanunu Tasarısı’na göre, 2015yılında Türkiye’de Gayri Safi Yurtiçi Hasıla 1,9 trilyon TL olacak, yapılacak kamu harcaması 473 milyar TL ve toplanacak vergi gelirleri 427 milyar TL olacaktır.
Bunun anlamı şudur;Devlet işçilerin, emekçilerin bir yılda ürettikleri değerin yaklaşık dörtte birine el koyacaktır. Bütçe dışı fonlar, örtülü ödenek gibi mekanizmalarla emekçilerden aktarılan kaynak gerçekte üçte biri bulmaktadır.
Bu gasp yetmezmiş gibi çift haneye yaklaşmış enflasyon karşısında kamu emekçilerine, işçilere 2015 yılı için yüzde 3’lük zam dayatılmaktadır. Bunun adı gasptır, soygundur!
En iyimser araştırmalar bile son 11 yıl içinde kamu emekçilerinin maaşlarında %23’lük bir kayıp yaşandığını ortaya koyarken ve AKP-Memur Sen tarafından yapılan 2014 yılı satış sözleşmesinden kaynaklı bu kayıp daha da büyürken, %3’lük zam demek, emekçilerle alay etmek, emeklerini aşağılamak demektir!
Bugün brüt olarak 1,102 TL olan asgari ücretten işçilerin eline 868 TL kalmaktadır. Asgari ücretlinin öğün başına sadece 75 kuruş ayırabildiği ülkemizde devlet bu 75 kuruşun bile peşine düşmektedir. Dünyanın en adaletsiz vergi sistemiyle asgari ücretin yüzde 44’üne devlet vergi adı altında el koymakta, kalanını da dolaylı vergiler kanalıyla işçinin elinden almaktadır.
En son Ermenek’te iş cinayeti sonucu kaybettiğimiz işçi kardeşimizin babası Recep amcanın delikli ayakkabısı hepimizin gerçekliğidir. İşçi sağlığı ve güvenliğini maliyet olarak gören,
taşeronlaştırma ve sendikasızlaştırmayla işçileri ölüme terk eden bu düzen işçilerin yoksulluğundan, işlerin kanından beslenmektedir.
Dahası bu nasıl bir hoyratlıktır ki,
Milyonlarca insanın evsiz olduğu bir ülkede Cumhurbaşkanı kendine 1,3 milyar liralık konut yaptırabilmekte, Cumhurbaşkanlığı bütçesi yaklaşık yüzde 100 artarak 397 milyar liraya çıkartılabilmektedir.
Peki, ne pahasına?Bugün 1,3 milyar’lık AKSaray
2,5 milyon kamu emekçisine % 2 daha fazla zam demektir.
1 milyon 600 bin asgari ücretlinin aylığıdır. 274 tane tam donanımlı okul, 92 üniversite, 200 tane tam donanımlı hastanedir.
Savunma ve güvenlik bütçesindeki artışın yarısından fazlasının tek başına Emniyet Genel Müdürlüğü bütçesinde yapılmış olması, Türkiye’nin bir süredir başta toplumsal muhalefeti baskı altına almak adına çıkarılan İç Güvenlik Yasası olmak üzere, gerek yasal düzenlemelerle, gerekse pratik uygulamalarla “polis devleti” olma yolunda hızla ilerlediğinin kanıtıdır.
öte yandan Ortadoğu’da emperyalist müdahalelerin taşeronluğunu yürüten AKP hükümetinin
savaş
politikalarında göstermiş olduğu ısrarcı
tavır,
savaş maliyetlerinin de artacağını ortaya koymaktadır. Kuşkusuz bu durum son bütçe planlamasına da yansımaktadır.
2015 yılı bütçesinde savunma, güvenlik ve istihbarat harcamaları yani diğer bir ifade ile savaş harcamaları 2014 yılı bütçesine göre yüzde 14, 2007 yılına göre ise 2 katından fazla bir artış göstermektedir.
Lazkiye, Humus, Musul, Şengal ve en son Kobane’de iyice açığa çıkan mezhepçi, etnik politikalar ve bunun bir parçası olarak küresel güçlerin son taşeron örgütü IŞİD’e aktarılan kaynaklardan da açıkça görülmektedir ki, savaşın en büyük finansmanı yine halkın vergilerinden oluşan örtülü ödenektir.
AKP döneminde sadece örtülü ödenekten savaşa aktarılan kaynak önceki dönemlere göre 20 kat artmıştır.
Kürt sorununda barış süreciyle birlikte savaş harcamaları küçüleceği yerde büyümüştür. Toplumsal bir barış sürecinin hayata geçirilebilmesinin zorunlu bir parçası olarak, savaşa ayrılan kaynakların azaltılması, bütçeden bu kurumlara ayrılan ödeneklerin gözle görülebilir bir şekilde küçültülmesi gerekir.
Bir kez daha altını çiziyoruz, bütçeler savaş için değil, eşit-özgür, demokratik bir yaşama yönelik hazırlanmalıdır!
Hem toplumsal yaşamda hem de çalışma yaşamında neoliberal ve muhafazakar politikalarıyla kadını yok sayan, kadın cinayetlerinin önünü açan, kadınları
esnek güvencesiz çalışmaya mahkum eden iktidar, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Eşitlik fıtrata ters”
söyleminin izlerini bütçede de görmekteyiz. Kapitalizmin kadın bedeni ve emeği üzerinden ucuz işgücü rejimi oluşturma politikalarının izleri, Evlenmeye teşvik, boşanmanın zorlaştırılması, kürtaj yasağı vb uygulamalar 2015 yılı
bütçesine de cinsiyet ayrımcılığının damgasını vurmaktadır.
Eğitim ve sağlık başta olmak üzere enerji, ulaşım, haberleşme, yerel hizmetler gibi kamusal üretimle gerçekleşmesi gereken hizmetlerin sermayeye peşkeş çekilmesine, ancak parası olanın bu hizmetlere erişebilmesine neden olan uygulamalar 2015 yılı bütçesinin vahşi piyasacı karakterini gözler önüne sermektedir.
KESK olarak,
tüm bu saldırılara karşı koymak, hak kayıplarını önlemek ve yeni kazanımlar elde etmek için fiili ve meşru mücadeleyi yükseltmekten başka bir yolumuzun olmadığını biliyoruz. Kamu emekçileri hükümetin artan baskılarına rağmen örgütlülüğünü ve mücadelesini büyüterek, taleplerini ezilen tüm kesimlerin talepleriyle birleştirerek bu saldırılara karşı koyacaktır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.
Bu kapsamda AKP iktidarının siyasi ve ideolojik hedefleri doğrultusunda hazırladığı 2015 yılı bütçesine karşı “Savaşa, Yoksulluğa, Talana Karşı Halkçı Bütçe, Demokratik Türkiye”
şiarıyla
başlattığımız
eylem ve etkinlik takvimimiz devam etmektedir.
Bu takvim kapsamında 26 Kasım itibariyle yurt genelinde başlattığımız il gezilerimiz devam etmektedir.
Yine bu süreçte sendikalarımız örgütlü oldukları bakanlıkların bütçesinin, TBMM Genel Kurulu’nda görüşüldüğü gün, eylem ve etkinlikleriyle taleplerini ve mücadele kararlılıklarını dile
getirmişlerdir.
Konfederasyonumuz, “savaşın, rantın, sermayenin, muhafazakarlığın bütçesine” karşı,
Toplu Sözleşme döneminde ifade ettiğimiz temel taleplerimizin de takipçisi olarak bu dönemde sesini yükseltmeye devam edecek,
Emekten yana halk için bir bütçe
talebini en geniş emekçi kesimlerle, toplumun tüm ezilen kesimleriyle ortaklaştırarak Aralık 2014’ün ikinci ya da üçüncü hafta sonunda merkezi bir mitingi hedefleyerek eylem ve
etkinliklerini büyütecektir.
Taleplerimiz açık ne nettir:

AKP-Memur Sen Satış Sözleşmesinden kaynaklanan maaşlarımızdaki kayıplar derhal telafi edilmelidir.
– Emeklilikteki sefalet ücretine son verilmeli, ek ödemeler emekliliğe yansıtılmalıdır.
– Bütçe, gelir dağılımını daha da bozucu değil, gelir dağılımındaki adaletsizliği giderici bir işleve sahip olmalıdır.
– Bütçenin hazırlanmasında demokratik süreçler işlemeli, sendikalar, demokratik kitle örgütleri bütçe hazırlık süreçlerinde yer almalıdır. Halkın bütçe öncelikleri konusunda kararlara katılımını sağlayacak mekanizmalar geliştirilmelidir.
– Bütçenin hazırlanmasına toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele esas alınmalı, kadınların ekonomik kaynaklara, kamusal hizmetlere, eğitime, sağlığa ve sosyal koruma haklarına adil ve eşit bir şekilde erişimi sağlanmalıdır.
– Silahlanma, şiddet ve savaş politikalarına dayanan bütçe anlayışından vazgeçilmelidir.
– Kamu harcamaları işsizliği, yoksulluğu, gelir dağılımı adaletsizliklerini giderici olmalıdır, bütçe bu yönde şekillendirilmelidir.
– Kamu hizmetlerinin eşit, ücretsiz, nitelikli ve herkese ulaşılabilir olması sağlanmalıdır.
– Asgari ücret yoksulluk sınırı dikkate alınarak yükseltilmeli ve vergiden muaf tutulmalıdır.
– Emekçiler ve küçük esnaf üzerindeki vergi yükü azaltılmalı, sermaye üzerindeki vergi yükü artırılmalıdır.
– Gelir dağılımında adaletsizliği pekiştiren dolaylı vergiler tamamen kaldırılmalı, ortaya çıkacak kaynak ihtiyacı sermaye ve servetten alınacak vergilerle karşılanmalıdır.
– Kamu emekçilerinin başta ücretleri olmak üzere bütün hakları özgür toplu pazarlık süreciyle belirlenmeli; siyasi iktidar, KESK ile derhal yeniden toplusözleşme masasına oturmalıdır.
– Eğitime ve sağlığa ayrılan pay toplumsal ihtiyaçlar çerçevesinde yeniden belirlenerek artırılmalıdır.
– Kamuda istihdam eksikliği; kadrolu, iş güvenceli çalışma üzerinden ihtiyaç çerçevesinde derhal giderilmelidir.
– Kamuda reform adı altında gündeme getirilen emek karşıtı yasalar geri çekilmeli, sosyal devleti ve demokratikleşmeyi güçlendiren, emekçilerin haklarını geliştirici yeni bir reform için, sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla çalışmalar başlatılmalıdır.
– Vergide adalet sağlanmalı, kamu emekçilerinin vergi dilimi artışından etkilenmemesi için gerekli düzenleme yapılmalıdır