NİLAY ETİLER: İŞÇİ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMETLERİNİN KENDİSİ TAŞERONLAŞTIRILDI. (11. 11. 2014)

194

Yaşanan iş kazalarında yeterince konuşulmayan bir konu var. O da meslek örgütlerinin nasıl bu alanın dışında bırakıldığı.
İşçi sağlığı ve iş güvenliği (İSİG) hizmetlerinin en temel elemanları şüphesiz hekimler ve mühendislerdir. Gerek Türk Tabipleri Birliği (TTB) gerekse Türkiye Mimar ve Mühendisleri Birliği (TMMOB) bu alanın birer tarafıdır ve bu meslek örgütlerinin tarihlerine baktığımızda hep emekten yana olduklarını görürüz.
İşte bu ’emekten yana oluş neoliberal politikaların uygulayıcısı olan AKP tarafından ‘önlem alınması gereken’ bir konu olarak gündeme geldi. Sermayenin önündeki tüm engelleri ortadan kaldırmayı kafasına koyan bu sermaye-dostu hükümet, TTB ve TMMOB’yi sahneden çıkarmak için yıllardır bir uğraşı içinde. İSİG konusunda yığınla yasa-yönetmelik çıkardılar. Gerek TTB gerekse TMMOB bu yönetmeliklerin iptali için hukuk mücadelesi veriyor. AKP’nin yaptığı ise serbest piyasa dinamikleriyle şekillenen vahşi çalışma koşullarını yasa-yönetmelik yaparak hukuka uydurmaya çalışmak.
Yapılan değişikliklerden biri, meslek odalarının yürüttüğü işyeri hekimi ve iş güvenliği mühendisleri sertifika eğitimlerinin geçersizleştirilmesi oldu. Yapılan düzenleme ile çSGB tarafından yetkilendirilen kamu kurum ve kuruluşları, üniversiteler ve özel eğitim kurumları tarafından eğitim yapılmaya başlandı. Bakanlık belli aralıklarla sınav açarak başarılı olanlara sertifika veriyor. Sertifika eğitimlerinde yapılan düzenleme, özel eğitim kuruluşlarının mantar gibi çoğalmasıyla sonuçlandı, çünkü yeni bir pazar açılmış oldu. çSGB kursun içeriğini belirledi ancak bu eğitimin niteliği denetlenmiyor. Bu arada şunu da ekleyelim, halen bakanlık tarafından yapılan sertifika sınavı, yayınlanan yönetmeliğe göre başkasına da yaptırılabilir yani taşerona da verilebilir. Yani yarın öbür gün bakanlık ben sınavı yaptıracak şirketin ihalesini açıyorum diyebilir. Ayrıca piyasadaki sertifika kurslarının ücretleri de tam anlamıyla serbest piyasa koşullarında belirleniyor, kurs ücretleri geniş bir aralıkta değişen fiyatlarda. Ne de olsa serbest piyasa ekonomisi, kim ne kadar tutturabilirse.
Diğer bir düzenleme, fabrikalardaki İSİG hizmetlerinin taşeronlaştırılması oldu. Elliden fazla işçisi olan işyerlerinde işveren işyeri sağlık ve güvenlik birimi kurar, gerekli elemanları istihdam ederdi.
İşyeri hekimliği sertifikası olan hekimler, ilindeki tabip odasına başvuruyor ve işyeri hekimliği bekleme listesine kayıt yaptırıyordu. Hekimin etkinlik durumu, meslekteki kıdemi ve mezuniyet sonrası eğitim puanları vb. den oluşan bir değerlendirme ile sıralama yapılıyordu. Diğer yandan o zamanların SSK’si ilde işyeri hekimi bulundurması gereken işyerlerinin listesini tabip odasına bildiriyor, tabip odası da listede sırası gelen hekimi işyerine öneriyordu. İşyeri ve hekim çalışma saatlerinde anlaşırlarsa TTB’nin standart işyeri hekimi sözleşmesi imzalanıyor, hekimin iş güvencesi ve asgari ücreti TTB garantisi altına alınıyordu.
Bu sözleşme hem hekimin özlük haklarını koruyor hem de hekimin özerkliğini temin ediyordu.
Peki şimdi nasıl?
Artık ortak sağlık ve güvenlik birimleri (OSGB) var, bunlar işyerlerine İSİG hizmeti sunmak üzere kurulmuş özel, dolayısıyla kâr amaçlı kuruluşlar. Yani İSİG hizmetlerinin taşeronu. İşyerleri OSGB’lerden hizmet satın alıyor. Piyasa kuralları gereği en uygun fiyat vereni tercih ediyor. OSBG pazarını kaybetmemek için maliyet düşürüyor, işveren şirin görünüyor vs vs. Maliyeti düşürmek için de hekim ve mühendisin emeğini ucuzlatıyor.

Bu OSGB’de çalışan hekim ve mühendis artık OSGB’nin işçisi konumunda, diğer yandan meslek örgütünün desteğini kaybetmiş o nedenle de özerkliği yok. Diyelim ki işyeri hekimi aralıklı sağlık taraması yaparken bir sorun yakaladığında OSGB yöneticilerinin baskısıyla karşılaşıyor, iş güvencesizlik nedeniyle yakaladığı sorunu bildiremiyor, gerekli düzenlemeyi yaptıramıyor. Ya da iş güvenliği elemanı yapılmasını gerekli gördüğü bir ortam ölçümünü, maliyetli olduğu için yaptıramıyor. Doğrudan işyeri tarafından istihdam edildiğinde meslek odasının iş sözleşmesi ile korunan hekimler, artık bu güvenceden yoksun.
İşyerlerinde işçi sağlığı hizmetlerini OSGB’lere devretmek de başka bir pazarın açılması demektir. Yine mantar gibi türeyen OSGB’ler pastadan payı almak için kolları sıvadı. Hatta o güne kadar “işçi sağlığı” sözcüğünü cümle içinde dahi kullanmamış özel hastane zincirlerinin CEO’ları bünyelerinde kurdukları OSGB’lerin müjdesi verdiler. Böylece paranın olduğu yere doğru küçük-büyük sermayedarın yöneldiğini de gördük.
Sonuçta, İSİG hizmetlerini sunanlar da artık taşeron. Türkiye’de iş kazalarının neden bu kadar çok olduğunu tartışıyorsak bunları da göz önüne almalıyız.

style=margin-:7. 5pt;11. 11. 2014 – EVRENSEL