İBRAHİM Ö. KABOĞLU: ANAYASA’YA AYKIRI YASA ÖNERİSİ’ (30. 10. 2014)

209

Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki şüphelilerin üstünün, konutunun, işyerinin aranma şartlarını yumuşatan Teklif ile, yürürlükteki yasada öngörülen, ‘somut delillere dayalı kuvvetli şüphe’ yerine ‘makul şüphe’ yeterli sayılıyor. Bu geriye gidiş, “özel hayatın gizliliği ve korunması”nı güvenceleyen Anayasa madde 20’ye aykırı
İç güvenlik adına hazırlanan ve TBMM İçişleri Komisyonunda bulunan yasa önerisi üzerine “makro değerlendirme” (kazanılmış haklar geriye götürülemez) ardından sıra, “tikel yaklaşım” yoluyla konunun anayasal yönden ele alınmasına geldi.
önce gerekçe: “Torba paket” savunucuları için, “güvenlik ve güvenliği bozan araç”, başlıca iki gerekçe. İkisi de sorunlu:

Güvenlik
: “Güvenlik, sağlık ve dinginlik” olmak üzere, başlıca üç öğeden oluşan kamu düzeni, maddi olana ilişkindir. Bu nedenle, maddi olgu olmadan suç ihdas edilemez.

Güvenliği bozan araç: Molotofkokteyl, TCK’ya göre zaten suç. Tasarıda ise, molotofkokteyl kullanımı ile hiçbir ilgisi olmayan birçok düzenleme var.
Şu halde, hak ve özgürlüklere ilişkin düzenlemeler ile güvenlik kavramı arasındaki ilişki, yakından irdelenmeli; bir de, her bir düzenlemenin ilgili Anayasa maddesi ile ilişkisi öne çıkıyor.
14 Ekim günü TBMM Başkanlığı’na sunulan metin ve bununla ilgili Hükümet çevrelerinden yapılan açıklamalar, Anayasa’ya açık aykırılıkları içeriyor. İşte birkaçı:
1. Arama ve makul şüphe: Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki (CMK) şüphelilerin üstünün, konutunun, işyerinin aranma şartlarını yumuşatan Teklif ile, yürürlükteki yasada öngörülen,
‘somut delillere dayalı kuvvetli şüphe’ yerine ‘makul şüphe’ yeterli sayılıyor. Bu geriye gidiş, “özel hayatın gizliliği ve korunması”nı güvenceleyen Anayasa madde 20’ye aykırı.
2. Soruşturma sırasında ‘elkoyma’ yetkisi genişletiliyor: CMK’de düzenlenen, soruşturma sırasında şüpheli veya sanığın taşınmazlarına, alacaklarına ve genel olarak haklarına el koyma tedbirinin uygulama alanı genişletiliyor. Bu önlem için, birçok kaygan ve belirsiz kavramla bezeli “Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçların” tamamı da bu kapsama alınıyor. Mülkiyet hakkı üzerinde ciddi tehdit oluşturan bu düzenleme, öncelikle Anayasa md. 35’e aykırı.
3. Dinleme, gizli soruşturmacı kullanma ve teknik takip yetkileri: Şüpheli ve sanığın telekomünikasyon iletişiminin takibi, gizli soruşturmacı atanması veya teknik takip yapılması gibi tedbirlerin uygulanabileceği suçlar listesi genişletiliyor. Bu çerçevede, “Devletin güvenliğine karşı suçlar” da, “Anayasal düzene karşı suçlar” gibi pekiştirilmiş oluyor. Böylece, bir soruşturma kapsamında telefon dinlemesi, mesajların takip edilmesi, işyerinin dinlenmesi, polis tarafından takip kolaylaştırılıyor. Haberleşme özgürlüğünü (md. 22) zedeleyen bu düzenleme, kişi özgürlüğü ve güvenliği (md. 19) için de bir tehdit. (Siyasal suçlar alanının genişletilmesi, ayrı olarak ele alınmalı…).
4. Polise 24 saatlik gözaltı yetkisi: Yargı güvencesini ortadan kaldıran bu yetki, “kişi özgürlüğü ve güvenliği”ni düzenleyen Anayasa madde 19’a aykırı.
5. Sosyal medyaya getirilen sınırlamalar: Sosyal medyanın şiddet çağrısı yapmak amacıyla kullanılmasına engel olma amacı anlaşılır olsa da, özellikle Gezi deneyiminin de gösterdiği gibi, anayasal hak ve özgürlüklerin kullanılmasına çağrı, kolayca suçlandırılabildi. Bu nedenle, sosyal medya yasaklarına olanak tanıyıcı yasal düzenleme, Anayasa madde 25 ve 26’ya aykırılık oluşturur.
6. Avukatların soruşturma dosyasına ulaşım hakkına kısıtlama: ‘Soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebilecek’ durumlarda avukatlar için öngörülen dosyaya ulaşma hakkı, “sav-savunma ve karar” üçlüsünden oluşan “âdil yargılanma hakkı”nı zedeleyici olduğundan, Anayasa madde 36’ya aykırı.
En az bu kadar maddede daha, Anayasa’nın ilgili maddesi ile bağlantılı aykırılıklar var: Gösteri sırasında maske takma yasağı, kamu görevlisine mukavemet suç tanımının genişletilmesi, kolluk gücünün toplantı ve gösterilere müdahale yetkisinin artırılması, molotofkokteyli yasağı bahanesiyle toplantı ve gösterilerin engellenebilmesi ve d.
Bu ilk aşama, 2. ,3. ve 4. halka aykırılıklar olarak genişletilebilir:
2. aşama: kamu düzeninin bir alt kavramı olan “kamu güvenliği” adına getirilen özgürlük sınırlamaları, birçok yönden, madde 13’te yer alan ve “demokratik toplum, ölçülülük ve hakkın özü” şeklinde sıralanan güvence ölçütlerine de aykırı. . .
3. aşama: “İnsan haklarına saygılı demokratik devlet” niteliğine (md. 2) zaten aykırı…
4. aşama: insan haklarına ilişkin uluslalarası belgelere aykırı (md. 90)…
Aşamalı aykırılıklar, Adalet Komisyonu’ndan çıkacak metne göre ele alınacak.
KARAMAN ACISI: Diğer büyük yatırımlarda olduğu gibi madencilikte de çED ıskalaması, “yaşamı sıfırlamak” anlamına gelebiliyor. Ders çıkarılabilecek mi?
30. 10. 2014 – BİRGÜN