ÇİĞDEM TOKER: HAFIZA TAKİPSİZLİK KALDIRMAZ (21. 10. 2014)

235

İbretlikti eski Türkiye:
Yahya Demirel, başbakanın yeğeniydi, misal.
Hayali ihracat suçlamasıyla yargılandı, hapis yattı.
İsmail özdağlar
devlet bakanıydı. Görevi kötüye kullandığı suçlamasıyla Yüce Divan’da yargılandı, hapis yattı.
Cumhur Ersümer, enerji bakanıydı. Yolsuzluk iddiasıyla yargılanıp mahkûm olduğu Yüce Divan cezasını erteledi.
Bu dosyaların hepsine birden rahmet okutacak iddia ve şüphelilerin yer aldığı 17 Aralık soruşturmasının 305 gün sonra kapanması ise Yeni Türkiye’ye nasip oldu.

***


17 Aralık 2013’ten takipsizlik kararına dek geçen 305 gün boyunca, hukuku kanata kanata işlenen o kötücül nakışın hazırlıkları da Yeni Türkiye’ye dahil.
Yani mümkün değil:
– Soruşturmayı başlatan savcıların görevden alındığı,
– Hakkında takipsizlik kararı verilen 53 kişiden bir eksikle, soruşturmada görevli 52 polisin tutuklandığı,
– HSYK’nin işleyişinin değiştirildiği,
– Sulh Ceza Mahkemelerinin torba kanunla kaldırılıp hâkimliğe dönüştürüldüğü,
– Meclis’te bu dosya için kurulan Komisyon’un
“pusula, indeks”
bahaneleriyle çalıştırılmadığı,
– Takipsizlik kararının verilmesinden bir gün önce, dosyanın bulunduğu adliyenin elektriklerinin bütün gün kesildiği bir manzarayı,
eski Türkiye’de göremezdiniz.
***

Karar, ekonomi dünyası açısından da ilginç bir sonuç doğurdu:
“Yastık altı paranın ekonomiye
kazandırılması”
diye bir sloganı duymuş olmalısınız.
Bu sloganın ne anlama geldiği, yıllardır, salon salon, kurum kurum iddialı ağızlardan anlatılır; bankacılık sektörü
“altın günleri”nden aldığı ilhamla, ahalinin üç kuruşunu mevduata davet ederken, 4. 5 milyon doların bir ayakkabı kutusuna nakit istiflenmesi ve bu kutunun sizin benim değil de bir kamu bankası genel müdürünün evinden çıkması
“makul
şüphe”
sayılmadı.
Slogan masal oldu.
Fakat
“hayatta tesadüf yoktur”
(!) sözü bir kez daha doğrulandı:
Takipsizlik kararı çıkar çıkmaz hâkimsavcılara zam ile
“makul şüphe”
içeren kanun, bu hafta Meclis’te görüşülecek.

***

Eğer bir ülkede evrensel hukuk standartları gelişmemiş; kişi başı gelir
-AKP kurucularından
Dengir Mir Mehmet
Fırat‘ın Cihan Haber Ajansı’na verdiği röportajdaki pek isabetli saptamasına göre- en az 15 bin dolara ulaşmamışsa,
“vicdan”
kavramını hatırlatıp durmanın bir anlamı kalmıyor.
Yine de hafızaların takipsizlik kaldırmadığını belirtip yazıyı, takipsizlik kararını veren Terör ve örgütlü Suçlar Birimi Savcısı
Ekrem Aydıner‘in dört yıl önce Eskişehir’de görev yaparken, adli yıl açılışında yaptığı konuşmadan bir alıntı ile bitirelim:
“Bağımsız, tarafsız, adil ve hızlı işleyen
bir yargı, sosyal barışın, güven ve huzurunteminatı olduğu kadar, devletin de varlık
nedenidir. Bağımsız, tarafsız ve teminatlıolmayan yargı adalet dağıtamaz, insan hak
ve özgürlüklerini koruyamaz. Bu bağlamda
yargının bağımsız ve tarafsızlığı konusunda
sadece medya değil, ilgili kurum ve kişiler
de üzerine düşeni yapmalıdır. (. . . )
Kabul etmeliyiz ki bu olumsuz tabloya
maalesef, adalet mekanizmasının iyi
ve hızlı bir şekilde işlememesi, her gün
kamuoyuna yansıyan ve vicdanları
rahatsız eden yanlış veya kişiye göre farklı
uygulamalar da yargıdaki sorunlara katkıdabulunmaktadır. “

21. 10. 2014 – CUMHURİYET