İHSAN ÇARALAN: EYVAH ‘ÖZGÜRLÜK VE REFORM PAKETİ’ DEDİ! (19. 10. 2014)

244

Kobanê direnişi ile dayanışma amaçlı eylemlerini bahane ederek çıkarılması için harekete geçen Hükümetin, “Güvenlik Paketi” diye ortaya atılan, özgürlükleri ortadan kaldırma girişimine sonunda Başbakan Davutoğlu bir ad buldu: “özgürlük ve Reform Paketi!”
Bütün baskıcı, diktatörlük heveslisi hükümetler gibi, AKP Hükümeti de işçi sınıfının ve halkın haklarına yönelik sadırlarını, “özgürlükleri genişletmek, emekçilerin, halkın halklarını artırmak, garantiye almak için reformlar” iddiasıyla yaptı!
AKP’nin 12. yılını geride bırakan iktidarı boyunca bu ülke, bu halk; “İş Yasası Reformu”, “Sosyal Güvenlik Reformu”, “Sağlık Reformu”, “Eğitim Reformu”, “İş Güvenliği ve İşçi Sağlığı Reformu” gibi pek çok “reform” gördü. Ve bu reformların her biri, bırakalım hakların iyileştirilmesini; işçilerin, halkın her kesiminin kazanılmış haklarının ortadan kaldırılması, birer “karşı reform” olarak gerçekleşti. Ve bu reformlar sağlık, eğitim, sosyal güvenlik, enerji, su gibi temel ihtiyaçların piyasa malı haline getirilmesine, işçi sınıfının üstündeki sömürünün artırılmasına hizmet etti. Tıpkı bu alanlardaki “reformlar” gibi, “Ceza Kanunu Reformu”, “Terörle Mücadele Yasası”, “özel Yetkili Mahkemeler”, “Polisin yetkilerini artıran yasal düzenlemeler”, “Adalet Reformu”,… adı altındaki çeşitli düzenlemeler, hep “güvenlik”, “yargı”, “özgürlükler”,… paketi gibi adlar altında sunuldu ve bu düzenlemelerin büyük bir çoğunluğu özgürlüklerin, kazanılmış demokratik hakların ortadan kaldırılması olarak sonuçlandı.

Bu yüzden de genel olarak sosyal mücadeleler tarihinde “iyileştirme” anlamına gelen “reform” ya da halkın, geniş yığınlarının haklarının devlet ve egemenler karşısında korunması mücadelesinin bir hak olarak tanınması anlamına gelen özgürlüklerin ortadan kaldırılması, devri AKP Hükümetinde devletin, egemenlerin ezilenler ve sömürülenler karşısında güçlendirilmesi anlamına gelmektedir.

Bu yüzden de aydınların, demokratların, bu ülkede özgürlükten ve demokrasiden yana olanların, sömürüye karşı mücadele eden işçilerin, emekçilerin; AKP Hükümetinin sözcüleri özgürlükten, reformdan söz ettiklerinde tüyleri diken diken oluyor; “Eyvah yine ‘özgürlük’ ve ‘reform’ diyorlar!” diye endişeye kapılıyorlar.
Elbette AKP Hükümetinin özgürlüklere saldırısı bu “genel tutum”dan da ibaret değil. Tersine o sadece kendi ihtiyacı için, hatta birkaç adamını kurtarmak için de “reformlar” yapıyor. Bunu özel yetkili mahkemeler ve özel yetkili savcılar sorununda, “paralel yapıyla mücadele” tartışmalarında gördük. Ama yine bunu, çarpıcı olarak “makul şüphe” sorununda görüyoruz.
örneğin 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet skandalının sanıklarını kurtarmak için evlerin aranması ve tutuklama için “kuvvetli şüphe” ifadesini ilgili yasaya koyduran, bunu kişinin özgürlüklerini korumak için yaptığını söyleyen AKP Hükümeti, böylece sanıkların tahliyesinin yolunu açmıştı. Şimdi ise daha yedi ay önce yasaya koyduğu “kuvvetli şüphe”yi bu sefer de yine özgürlükleri geliştirmek ve istismarı önleme (özgürlükler alanında bir reform daha yapma!) adına “makul şüphe”ye dönüştürmek üzere harekete geçti. Yani AKP’de “reform”, “özgürlükleri genişletme” hevesi bitmiyor!
Kobanê’ye destek eylemleri sürecinden beri olup bitenlere bakıldığında AKP Hükümetinin niyetinin; halkın sokaklara inerek taleplerini ifade etmesini, hükümetin politikalarına karşı görüşler ifadesini önlemek üzere yasalarda düzenleme yapmaktır. Böylece bu eylemleri “terörizm” kapsamına alıp gösterilere katılanları caydırmak üzere eylemlerde gözaltına alınanların “tutuklu yargılanması” gibi, az çok demokrasiden söz edilen hiçbir ülkede görülmemiş düzenlemeler yapmak istediği açıkça anlaşılmaktadır.
Bir yandan “çözüm süreci”nin en gerçek tarafı olan Kürtler ve Kürt siyasi güçlerinin talepleri için sokağa çıkmasını, “terörizm ilan etmeye” hazırlanan Hükümetin başı Davutoğlu; önceki gün halkı her yolla “çözüm sürecini savunmaya” çağırdı. Ki, son günlerde olup bitenler dikkate alındığında Kürtlere, demokrasi güçlerine karşı kontra güçleri, kendi taraftarlarını, palalı, tüfekli silahlı grupları “çözüm sürecinin savunucusu” kılığında sokağa çağırmaktadır. Onun içindir ki, Kobanê eylemlerinde kimlerin saldırgan olduğu, provokasyonları kimlerin yaptığına dair meclis araştırması isteyen HDP’nin teklifine AKP karşı çıkmaktadır.
öyle anlaşılmaktadır ki, HSYK’yi, emniyeti eline geçirdiğine göre böylece ülkeyi “dikensiz gül bahçesi” olarak yönetebileceğini hesap etmektedir.

Ancak bu tür durumlarda bu yola girenlerin, Dimyata pirince gidenlerin evdeki bulgurdan oldukları da çok görülmüştür. Hele de söz konusu olan özgürlükler için mücadele olduğunda!
19. 10. 2014 – EVRENSEL