NİHAL KEMALOĞLU: BİR ÜLKE ÇOCUKLARI SEVMEZSE! (01. 10. 2014)

184

çocuklarını sevmeyen Türkiye’de “çocukluk” kovalanalı epey zaman olmuştu.
Zamanın “otoriter-kapitalist” ruhu derinden sinsice işletilmiş “çocukluk” sesi çıkmayan körpe işgücü ve AVM vitrinlerine burnu yapışmış küçük tüketici kimliğine
ayrıştırılmıştı.
Ne devlet okulunda zengin velilerce finanse edilen klima ve beyaz tahtalı sınıfı ne de kayıt ücret borcu koli bandıyla önlüğüne yapıştırılmış yoksul kızı unutabilirdik. . .
öte yandan “Paralel okul”, dershane tekeli ve trilyonlarca lira milli harcamayla dünyanın en “niteliksiz, bilgi fukarası” milli eğitimine ulaşmıştık.
Paralı aile çocuklarını azman kamu teşvikleriyle “özel okullara”, yoksulları da “devlet okullarında Sünni talim ve ıslahat” tornasına, orası olmadı sanayi bölgesi çocuk emek deposu “kanlı tezgâhlarına” gönderilecekti.
Neoliberal Milli Eğitim sistematigimiz çocuklara 9 yaşından itibaren ya “müşterileşme” ya da “işçileşme” adreslerine doğrudan sevkine başlamıştı.
“Küçük emekçiler” ruhlarına nifak, fitne katılmadan, düşünme sorgulama ve eleştirme yetileri oluşmadan “Allah patronuma zeval vermesin, kârına bereket katsın” bandında ilerleyeceklerdi.

öyle de oldu. . . Vardığımız “medeniyet krizi”, 5-17 yaşları arasında “okulda olması gereken” her iki çocuktan birinin sokakta ya da evde “angarya” usul çalıştığını belgeliyordu.
Hatta şarki emperyal sermayedarlar, haftalık 40 TL ye
Suriyeli çocuk işçi sömürüsüne bile afiyetle girişmişti.
Tehlikeli ve ağır işlerde çocuk çalıştırma düzenlemesi, Anadolu illerimize layık çocuk cezaevi “yatırımları”, çocuklardan “terörist” çıkaran “fenalıklar”, Gezi’de 10 yaşındaki çocuğun yakasına yapışmalar, 13 yaşındaki çocuğu savcılığa çağırmalar, küçük kızlara ve oğlan bedenlerine musallat “fail sürülerine” mahkeme arka kapısından özgürlük bahşedilirken. . .
Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretimde başörtüsüne serbestlik getirmişti.
Fiiliyatta 4 yıla indirdikleri “temel eğitimi” sonrasında Sünni asimilasyon kampına dönüştürdükleri ortaöğretime atıfla “temel demokratik eğitim hakkının önündeki engelleri” kaldırdıklarını açıklamışlardı.
Yani mezun olanların yarısının okuduğunu anlamadığı, yarısının da dört işlem yapamadığı ortaöğretim kalitemize attıkları bu derin “pedagojik formatı”,ultra liberal “özgürlükler” bağlamına oturtmuşlardı.
10 yaşındaki kız öğrencileri “ergin Sünni kadın kimliğine” taşıyan “başörtü serbestliği”, gayet tabii ki kapitalist-İslamcı rejim dayatmasının, eğitimde iyice güçlenen koyu gölgesiydi.
Kule kule köpüren kent rantı ve “kamulaştırma, torba yasa, vakıflar” düzenekleriyle “sermaye birikim havzasını” ele geçirince devlet okullarında 70 kişilik sınıflarda, yoğun Sünni müfredatla siyasi otoritesini daim kılacak “genç nüfus” yetiştirme zaruriyeti ortaya çıkmıştı.
Ve bu okullarda katiyen özel okula gidemeyecek, kaderi Anadolu lisesiyle asla çakışamayacak, üniversite yolu 10 yaşında meslek ortaokuluna, imam hatibe yönlendirilerek “ilahi” kapatılmış “kız çocuklarına biçilen yegâne özgürlük “başörtüsü” olmalıydı ki. . .
Muhafazakâr sağın
“başörtü” miti sayesinde kitlelerin sosyal ve ekonomik mağduriyet ve eşitsizliğini “körleştiren” siyasi iktidar kızlara
lütfettiği “baş örtüsü özgürlüğüyle” onların ailelerinden oy rantını kapabilmeliydi.
Ne dersiniz?Swarovski taşlı, işli, lameli, doreli türbanlı “muhafazakâr Sünni zenginler”, mübalağa tüketim kültüründe boğulmuş, çılgınca “pagan ayin” yaparken. . .
Bu hadsiz ve yolsuzluk kırması “varsıllıktan” etrafa saçılan kırıntılar, sadakati izlenen, sorgulanan ve “sosyal yardım ağlarınca” takdir edilen yoksullara düşüyorsa,
“Demokratik eğitim hakkının önündeki engeli kaldırmanın” meali de 10 yaşındaki kız çocuklarının başlarını kapatmak olurdu. . .

01. 10. 2014 – BİRGÜN