ÇİĞDEM TOKER: ‘BİZİ UZAKLARA GÖNDERİN’ (29. 08. 2014)

187

Ezidiler; ne Irak, ne Suriye, biz artık buralarda yaşamak istemiyoruz diye feryat ediyor

‘Bizi uzaklara gönderin’
Bu satırları Roboski-Der’in karayolu üzerindeki bürosunda yazıyorum.

Solumdaki duvarda,
“hep genç kalacak”
34 ölünün çerçeveli fotoğrafı.

Karşımda ise üst üste dizili ve Hakkâri’den, Şırnak’tan, Cizre’den gönderilmiş gıda, giyim, ilaç yardımları.

Tasnif edilmeyi bekleyen bu kolilerin hiçbiri
“devlet”in herhangi bir kurumundan gönderilmemiş.

IŞİD vahşetinden, arkalarında ölülerini bırakıp günlerce yürüyerek kaçmayı başarabilen Şengalli Ezidi Kürtler için toplanan yardımların tamamı, Roboski- Der’in çağrısı üzerine bölge halkından gelmiş.

Tarih sanki burada hiç durmadan,
İbni
Haldun‘un yüzyıllar önce söylediği
“Coğrafya
kaderdir”
sözünü doğrulamak için çalışıyor.

Bundan 973 gün önce, evlatları savaş uçaklarının bombardımanında parçalanan köylülerin adalet arayışı için kurduğu dernek, bugün bambaşka bir insanlık trajedisinin yaralarını sarmak için çırpınıyor.

Neredeyse dört yıl olacak. . .
“Kaçağa
giderken”
bombalanan çocuklarının parçalanmış bedenlerini katırlarla getiren aileler, bugün aynı yolda yine katırlarla her gün ikişer-üçer bin kişilik kafileleri alıp Roboski’ye getiriyor.
Dile kolay, çoğunu kadın ve çocukların oluşturduğu, sayıları on bini geçen bir halk. Sadece son iki gün içinde 4 bin kişinin geldiği belirtiliyor. Bilgiyi, orada karşılaştığımız HDP Şırnak Milletvekili
Faysal Sarıyıldız
verdi: Düne kadar Ortasu İlköğretim Okulu’nda misafir edilen Ezidiler, çocuklarda başgösteren
“salgın hastalık
tehlikesi”
yüzünden tahliye edilmiş.

Zaten salgın hastalık olmasa bile aç, susuz ve yaralı bir durumda sürekli akan bir insan selinin tek mekânda barınması imkânsız.

Sarıyıldız, gelenlerin Silopi, Batman, Mardin’e gönderildiğini söylüyor. Ancak sadece HDP’li belediye ve vatandaşların araçlarıyla yapılabilen taşıma ve dağıtım düzenli ve sağlıklı olmaktan çok uzak.
Kimse, ama hiç kimse, devletin giderek büyüyen bu insanlık dramına ilgisizliğine anlam veremiyor.

Kulağa sert ve yakıcı gelse de buralarda sık konuşulan tahmin şu:
“Ezidiler Ezidi değil Müslüman olsaydı,
bu perişanlık yaşanmazdı. “

Derneğin başkan yardımcısı (Uludere katliamında oğlunu kaybeden)
Zeki Tosun,“Hükümet IŞİD’e destek verdiği için, Ezidilerin
bu durumunu görmek istemiyor”yorumunu yapıyor.
Okul, açıkhava yemekhanesi
Foto muhabiri arkadaşım
Vedat Arık
ile birlikte Ezidilerin yerleştirildiği Yemişlik İlköğretim Okulu’na gidiyoruz.

Bahçe, okul sıralarından bir açıkhava yemekhanesine dönüşmüş. Köpük tepsilerde makarna dağıtılıyor gittiğimizde.

Bina içinde karşılaştığımız manzara ise ancak doğal afetlerde rastlanabilecek türden.

Adım atmakta güçlük çekiyoruz.

Okulun her katı, her koridoru, her sınıfı yere serili şiltelere oturmuş insanlarla dolu.

Karasinekler bayram ediyor. . . Biri 20 günlük onlarca bebeğin dinmeyen ağlayışları, çocukların gözlerindeki yaşlarına hiç uymayan o derin keder, sanki sonsuza dek susmaya karar vermiş gibi bakan kadınlar. . .

Sayamadığım kadar çok çocuğun ortasında oturan
Bahar Habat
onlardan biri.
IŞİD oğlunu öldürmüş. Kocası Şengal’de savaşıyormuş. Zorlukla dökülüyor kelimeler ağzından.

“Peşmerge bize ihanet etti. Sizi koruruz
dedi ama bırakıp gittiler”
diyor.

Naif Bedil
polismiş.
“Biz orada ancak
7-8 polistik. 5-6 da peşmerge vardı. IŞİDköyümüzü bastı. Müslüman olmazsanız sizi
öldürürüz, dedi. Direndik. Bazılarını yaktılar.
Kokmasın diye de çukurlara gömdüler. “
Soruyorum: IŞİD neden öldürüyor Ezidileri?

“200 yıldır Şengal’deydik biz. Katar,
Arabistan para, silah gönderdi. 10 gündekatledildik. “

Soruyorum: Peki, ne olacak bundan sonra?
“Ne Irak, ne Suriye. Biz artık buralardayaşamak istemiyoruz. çok teşekkür ederiz.
Bizi gönderin. Mümkün olan en uzak yerlere
yollayın bizi”
diyor.
Din değiştirmeye zorladılar
İki sınıf ötedeki
Kasım Halif
de benzer bir öyküyü anlatıyor.
“Bizi din değiştirmeyezorladılar. Ama peki deyip değiştirenleri
de öldürdüler”
derken
“Bizi Almanya’yagönderin. Burada kalmak istemiyoruz”
diyor.

Hemen arkasında, simsiyah bıyıkları, kan çanağına dönmüş gözleriyle bakan bir başkası;
Şeyh Salim’miş adı. IŞİD, karısı ve kızları dahil, ailesinde ne kadar kadın varsa hepsini aynı anda öldürmüş.
“Artık
bir hiçim”
dediğinde artık not tutmakta zorlanıyorum.

Yeni Cumhurbaşkanı’nın
“herkesin insan
haklarından ve temel hürriyetlerindenayrılmayacağı ve görevini tarafsızlıkla
yerine getireceği”
yeminini ettiği tarihi günde,
“Yeni Türkiye”nin çok uzak bir köşesi işte böyleydi.

29. 08. 2014 – CUMHURİYET