MUSTAFA YALÇINER: AKP’YLE IŞİD VE AMERİKA (11. 08. 2014)

210

Kuşku yok ki IŞİD’e yönelik Amerikan hava harekatını yazmak gerek. Ama Türkiye’de de cumhurbaşkanı seçimi var, başka konular atlanabilir. öyleyse yarı yarıya.
Her ne kadar “milletin adamı” propagandası yaptıysa da bütün olanaklarını kullandığı “devletin adamı” olarak girdiği seçimi ilk turda kazanmasaydı, yanmıştı. Bütün havası batar, 12 yıldır kazanamadığı ilk seçim olurdu ki, altından kalkması olanaksızdı. O moral ve fiziki bozuklukla ikinci turu da geçemezdi ve bu AKP’nin sonu olurdu.
Ancak “kazın ayağı” öyle ki, Başbakan kazanınca da hem kendisi hem de AKP kaybediyor. Kazanmışken kaybetmek ne demektir? Liderini cumhurbaşkanlığa yollamış bir parti neden kaybetmiş olsun? Bakın örneklerine; liderlerini cumhurbaşkanı yapmış iki partiden de eser yoktur bugün. özal’ın ANAP’ıyla Demirel’in DYP’sinin adı bile hatırlanmamaktadır! AKP, siyasal İslamcılığıyla onlardan farklı mıdır, onların “makus talih”inden yırtabilir mi? Erdoğan Kayseri’de Gül’ü kestederek demiştir ki: “Davamızda koltuk, makam hırsı yoktur. Bu davada yol arkadaşını yolda satmak yoktur. Arkadaşının kuyusunu kazmak yoktur. ” öyle midir? Gerçek olsa, neden görev devir-teslimi yapmamış Gül’ün aday olamayacağı baskın bir AKP kongresi öngörmüştür Erdoğan? Arkadan mı hançerlemektir, önden mi? “üç dönem şartı” nedendir? Ve neden başta bu üç dönemciler Gül’ün kapısını aşındırmaktadır? İlk tur galibiyetiyle daha da güçlü hissedecek Erdoğan’ın AKP’de girişmesi muhtemel “yaşlı” üstü çizmeli pervasız yeniden yapılandırmayla, bilin ki, ortalık toz duman olur. Zaten Erdoğan’dan sonra dakika geçmeden başlayacak tereke paylaşımı ortamında, artık Davutoğlu mu olur başkası mı, elinde uzaktan kumanda aleti Erdoğan’la AKP’nin geleceği ya da ihalelerle kendi koltuklarının hesabını yapanlar karşılıklı safa girerler. Kazanç mıdır kayıp mı?
üstelik IŞİD rehine Konsolosluk görevlilerini de serbest bırakmamış, ama Amerikan bombardımanı başlamıştır. Erdoğan-Davutoğlu ikilisinin Ortadoğu politikası tam fiyaskodur; hem destekledikleri mezhepçi cihatçılarla karşı karşıya gelmişlerdir, hem “biz operasyonuna destek vermedik” dedikleri ABD ile.
ABD’yse, uçaklarıyla, hem Erdoğan’a hem diğer tüm ilgililere oyunun sınırlarını göstermiştir. IŞİD’e “kum havuzu”nun bir “ucu”nun Erbil diğer “ucu”nun Bağdat olduğunu bildirmiş, “sen bilirsin” demiştir. Tıpkı önceden IŞİD’le terbiye etmeye giriştiği Maliki’ye “ya Kürtlerle Sünnileri ortak kabul et, ya sen bilirsin” demiş olduğu gibi. Fazla ileri gidip, petrolü (yalnızca Türkiye ile) tek başına pazarlama peşindeki Barzani’ye IŞİD’le verdiği mesaj gibi. Kendi bildiği gibi davranmakta olan Rojava Kürtleri ve PYD’ye de mesaj vardır, bekleyip bekleyip “insanlık namına” “davet üstüne davet” aldıktan sonra IŞİD’in üstüne varan ABD’nin. “Bensiz hesap yapmayın” mesajı güçlü mü güçlüdür!
Belli olmuştur ki, IŞİD olmasa bile Sünniler olmadan olmayacaktır; çünkü herkese ABD göstermiştir ki, kendisi olmadığında, kimse üstelerinden gelememiştir, gelemeyecektir. PYD’nin yardımına gitmeyip onu IŞİD’le terbiye etmeye yönelmiş Barzani de görmüştür ki, kendi gücü de yetersiz ve pabuç pahallıdır! Sonunda, birlikte savunma yapmaya ikna olmuştur. Maliki de öyledir ve peşmergeye bir kez de olsa hava desteği verdiği gibi, silah yardımı da yapmıştır.
AKP Türkiye’si sözde “düzen kurucu” “bölge gücü”dür, ama itibarı iki paralıktır, IŞİD’le Amerika’ya yalvar yakar haldedir! Bir de kalkmış başkanlığı istemiştir!
ABD, eh “kazanan” Erdoğan da, ayrı ayrı ve tabii ki farklı cenahlardan farklı yönleriyle bir kez daha “bulunmaz Hint kumaşı”dırlar!
11. 08. 2014 – EVRENSEL