ŞÜKRAN SONER: SUÇ ORTAKLARI HESAPLAŞAMAZ (02. 08. 2014)

208

Suç ortakları hesaplaşamaz, olsa olsa yolları, çıkarları ayrıldığında, ortaklarına kazık atmaya, onları tasfiye etmeye bakarlar. . .

önceki günkü gazetemizin manşetinde yer alan,
“Hrant’ı kullandı”
başlıklı haberi içim burularak okudum.
Dink
ailesinin avukatı
Fethiye
çetin’e göre
Erdoğan,
cinayetten sorumlu AKP’lileri koruyor. Erdoğan bu cinayeti siyasi olarak kullanmaktan vazgeçti. Başbuğ’un cemaat tartışmalarıyla ilgili,
“Dink davası
çözülürse bu yapı deşifre edilir”
sözleri üzerine Erdoğan’ın,
“Olayı Dink davasına indirgemek
küçültmek olur”yanıtına Dink ailesi tepkili. . . Av. çetin, Erdoğan’ı yargıya müdahale etmekle suçluyor. . .
Dink cinayetinin ülkemizdeki faili meçhul cinayeleri hortlatma, ırklar-dinler-mezhepler üzerinden ağır tehdit boyutunun algılaması ile gerçekten Anadolu Aydınlanması, uygarlığına yaraşır bir sağduyulu toplumsal tepki yaşandı. . . İyi ki yaşandı da, tetikçileri yakalanmış bir cinayet üzerinden duyarlı toplumun izlemesi ile gerçek faillere uzanabilecek bir yargılama sürecinin işletilebilmesi yolunda umutlar yeşerdi, gelişmeler medyanın ilgi odağında mercek altına alınmış oldu. . . Oldu da ne oldu?

Kimseleri bireysel, toplumsal genellemelerle suçlamayacak kadar uzun soluklu siyasetin, olayların, hele de faili meçhul cinayetlerin işlenişine ilişkin gazetecilik gözlemlerim oldu. Toplumsal vicdanlarda derin, etkin yara açan, gazeteci arkadaşımızın katledilmesine karşı yakalanmış ortak güçlü tepkiyi, siyasal önyargılar, bakış açılarına göre kullanma yarışı aldı başını gitti. . . Bu konularda çok yetenekli İktidarları, bugünkü ayrışmaya göre Erdoğan cephesi ile cemaat örgütlenmeleri kendi siyasal amaçlarına yönelik kullanmak üzere ataklarda suyun başlarını tuttular. . . Açıklamalar, asıl tetikçilere yönelik suçluların adres yönlendirmelerinde kamuoyunu güdülemede öne çıktılar. Tetikçilerin Trabzon eksenli polisle ilişkileri, Dink’in İstanbul’un derin devlet kadrolarından aldığı tehditler de ortalıktaydı. . . Bizim kimi 2. cumhuriyetçi, ayrıştırıcı siyasetlerimizin kadrolarının da pek sevdikleri
“katil derin devlet”
algılamasını işlemek çok kolay oldu. . . ***
İktidarları o dönemlerde ittifak cephesi olarak, yine kimselerin reddedemeyeceği, Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze yaşanmış derin devlet suçlarını, faili meçhulleri sayarak, Dink cinayetinin asıl tetikçilerinin de İktidarlarının hesaplaşmak için baş koyduğu
“derin
devletin”
işi olduğu yargısını pompaladılar. Kuşkusuz İstanbul’da Dink’i doğrudan tehdit eden devlet görevlileri, Trabzon’da tetikçileri azmettirenlerin konumu ortalıklara saçıldığına göre yadsınacak bir sonuç da olamazdı. Ama
“Hangi kadrolarla, hangi amaca yönelik, hangi
iktidarın sorumluluğunda?”
sorgulamasını unutturuverdiler. . .

Şimdi silah kendilerine döndüğünde Erdoğan cephesi,
“İçimize sızmışlar, inlerinegireceğim, hesap soracağım. . “
diyerek bas bas bağırıyorlar ya. . . Ben de kendi adıma o tarihlerden, bugünlere yeri geldikçe ilgili tüm yazılarım, söyleşilerdeki açıklamalarımdaki görüşleri özetlemeye çalışacağım. .
“Erdoğan,
tarihimizdeki derin devlet suçları, faili meçhullerle
hesaplaşmamızın gerçek demokrasiye
geçişin önünü açacağı söyleminde haklı.
Ancak tarihçilerin yapabilecekleri ile suçlularınyargılanabileceklerinin ayrışmasından başlayarak,
öncelikle kendi iktidarlarının sorumlu
oldukları faili meçhuller, derin devlet suçları
ile hesaplaşmaktan yola çıkmak koşuluyla. .
İşe Dink, Papaz
Santoro
cinayeti, Malatya
katliamı, İstanbul Fatih Camii cemaati önündeki
linçten başlamalılar. Ama yapamazlar,
siyaseten sıkar. . . Yandaşı siyasal İslamcı güçlerle,
cemaatlerle, doğrudan sorumlu olduklarıiktidarın kendi derin devleti kadrolaşmalarıyla
karşı karşıya kalırlar. . . Dink cinayetinde ortaya
çıkmış sorumluların en üst devlet görevlerine
terfi ettirilmeleri suçları cabası. . .
Kanlı 1 Mayıs 1977’de ayrıntılarına tanıklık
ettiğim, Türkiye’yi 12 Eylül sürecine götüren
derin devlet operasyonu, suçlu kadroları,
amaçları ile Dink cinayeti hesaplaşması aynı
kefeye konulabilir mi? Kadrolar değişse de
aynı amaca yönelik soyut bir derin devlet
örgütlenmesi, gücü söz konusu olamayacağı
gibi, derin devlet işlevi, ortak tehdit algılamalarında
dahi iç-dış siyasal güç dengeleri ekseninde
çok anlamlı değişimler söz konusudur. . .
Bağımsız, laik Türkiye Cumhuriyeti’nin,
Atatürk
devrimleri ile bütünleşen kurtuluş, kuruluş süreçlerindekiderin devlet amaçları, değerleri ile
Menderes
liderliğinde DP’ninkiler aynı kefeyekonulabilir mi?
Emperyal güç odaklarının güç sızmalarına
girmeyelim, daha bir karmaşık. . . Küresel projede
Türkiye’ye biçilen roller, 24 Ocak kararlarının
uygulanması odaklı 12 Eylül’e gidilen yolda,
solu, sendikaları, demokratik örgütlenmeleri
silindir gibi ezmeyi hedef almış derin devletin
faili meçhullerini nereye koyacağız? çok uzunbir dönemde bir bir öldürülen aydınlarımızın
tetikçilerini hangi derin iç-dış odaklı ittifaklar
kullandı? Ilımlı siyasal İslamcı iktidar projesinde,
derin devletin amaçları nasıl değişti?”
02. 08. 2014 – CUMHURİYET