MUSTAFA SÖNMEZ: KRİZ SÜRECİNDE EGEMENLER (1): ABD ( 30. 07. 2014)

228

Küresel kriz geride 6 yılı bıraktı bırakmasına ama, kimse
“kriz geçti”
diyemiyor. Herkes de farkında ki, sadeceuyuşturuldu,
zamana yayıldı, yükü, ülke hükümetleri sırtlandı,
toplum adına
tabiii.
Şimdi hem normalleşme hem de yeniden bir büyüme ivmesi yakalanmanın yolunu bulmak gerekiyor. Ama nasıl ? Kriz, devletin para ve maliye politikalarıyla uyuşturulunca,
sermaye içi ayıklanma
da yaşanmadı. Schumpeter’in “yıkıcı yaratıcılık” dediği süreç tam anlamıyla gerçekleşmedi, devletin koltuk değnekleriyle ayakta duranların, değnekler çekilince akibetinin ne olacağı belli değil henüz.
Küresel kriz, dünyanın egemenleri, emperyalistleri arasındaki güç dengesini de etkiledi. ABD, eski ABD değil, bu görülüyor. Ama dağılan gücünü restore etme çabasından vazgeçmiş de değil. Avrupa’da
Almanya, krizden en az etkilenen ve durumu lehine çevirerek bir
güç odağı
olma arayışında.
Rusya ile çin, krizden az etkilenen ve durumu lehlerine çeviren “yükselen egemenler” görünümünde. ABD’den başlayarak bu 4 egemenin profillerini analiz etmeye başlıyorum. Bugün ABD, yarın Almanya, sonra Rusya ile çin…
Kriz öncesi ABD


1990’ların başında SSCB dağıldığında, “tarihin sonu” denilerek
neoliberalizmeölümsüzlük sıfatı yakıştıranlar, ABD’yi mutlak
imparator
ilan edeceklerdi. Ama çok sürmedi, 10 yıl sonra imparatorluk çatırdamaya başladı. Milli gelirinin
yüzde 5’inibulan askeri harcamalarla tesis ettiği askeri hükümranlığını, bir tür ortaçağ feodallerinin
“senyoraj” hakkınıkullanması gibi kullanan “imparator”, üretim faaliyetlerini Asya’ya kaydırmıştı. İçeride finansal bir dünya oluşturmuş ve dünya sermayesini de buraya çekerek “kağıttan para kazanan kağıtları balonlaştıran, spekülasyondan paralar vuran, bunun bir kısmını halkına devlet servisleri biçiminde, bazen kâr payı olarak dağıtan ama “müzik çaldıkça dans etmek”ten öte vizyonu olmayan
aymazlıktaydı.
ABD, bütçe açığını ve cari açığını büyüttükçe büyütüyor ama bunu çin, Japonya benzeri ülkelere finanse ettiriyordu. Gidebildiği kadar…
Kriz çarpıyor…
Bu finans cambazlığının bir gün balonlarıyla
yere çakılacağı
sır değildi ve olanlar oldu; 2008’de çakıldı. Yıl,yüzde 0,3
küçülme ile biterken esas dibe vuruş
2009’da yüzde 3’e
yakın küçülme ile geldi. 320 milyon nüfuslu, kişi başına geliri 50 bin doları aşan
15-16 trilyon dolarlık
milli geliri olan
imparatorluğun
yüzde 3 daralması, sıradan birşey olamazdı. Hızla devletten can simitleri geldi, daha beter batışı önlemek için.
önce
TARP
isimli bir programla 700 milyar dolar şırınga edildi hasta kapitalizme. Yetmedi, 2009’da “fiscal stimilus” adıyla 787 milyar dolar daha püskürtüldü yangına. Irak ve Afganistan savaşları bütçeye 900 milyar dolara malolmuşken üstüne gelen kriz yangınını söndürme harcamaları, bütçeyi “oydu”. 2010’da bütçe açığı milli gelirin
yüzde 9’u
gibi devasa bir noktaya sıçradı, 2011’de değişmedi, 2012’de ancak yüzde 7’ye geriledi. Buna rağmen
Obama, vaadettiği sağlık reformunu uyguladı ve sağlık harcamalarını milli gelirin 18’ine çıkaracak bir uygulamaya gitti.
Koltuk değnekleri…
Krize devlet müdahalerini yenileri izledi. En önemlisi 2012’de uygulamaya geçilen
ayda 85 milyar dolarlık
tahvil alımı desteği oldu. Bunun, enflasyon yüzde 2,5’a ,işsizlik yüzde 6,5’a ininceye kadar uygulanacağı, sonra geri çekileceği duyuruldu. Nitekim, 2013 Mayıs ayı sonun doğru
Fed Başkanı Bernanke ,
bu koltuk değneklerini çekmeye yavaş yavaş başlayacağını açıkladı. Artık herkes ayaklarının üstünde durmayı öğrenmeli, duramayanlar piyasadan çekilmeliydi. Ancak sancılı bir geçiş bu. ‘Daha erken, işsizlik yüzde 7’nin üstünde, göstergelere bakın diye direnenler yüzünden, 2014’ün sonuna, belki 2015’e ertelenen bir
faiz artırımı
kararı için gel-gitler yaşanıyor.
Güç restorasyonu
ABD’nin, kriz öncesi askeri alanda başlayan güç kaybı, küresel kriz ile pekişti. Gini katsayısı 45’e çıkacak kadar adaletsizleşmiş gelir bölüşümü, entegre olamayan bir toplumsal yapı, ABD için zaten büyük tehdit. önünde ciddi bir
toparlanma ihtiyacı
var. Dünyadaki “imparator” fonksiyonunu kaybettiğinin farkında. Bunu en çok
Suriye’de Esat’ı
tasfiye etmeye yeltenirken farketti. Karşısında, Rusya, çin, hatta bir bölgesel güç olarak
İran faktörünügördü ve geri adım attı. Bununla birlikte, yükselen yeni egemenlere karşı bir
güç restorasyonunu
AB ile, özelilkle
Almanya ile
daha yakın ilişki kurarak gerçekleştirme peşinde. Bunu yaparak ekonomik iyileşme, askeri olarak da çekindiği
Rusya’yı yalnızlaştırma
hedefi var ABD’nin.
AB ile tesis edilen yeni Serbest Pazar anlaşması ile, iki pazarı entegre edip , AB’ye de tutunarak ayağa kalkmayı hedefleyen ABD, Almanya’nın Rusya ile yakınlaşmaması için de özen gösteriyor.
Ya Almanya?
Onun bu plana yakınlığı var mı? O, ABD ile yakınlaşmayı mı istiyor, yoksa Rusya ile yakınlık daha mı çok işine yarıyor? Yarın da bunu tartışırız…
30. 07. 2014 – SÖZCÜ