AYDIN ÇUBUKCU: YAS BAYRAMI (30. 07. 2014)

199

İsrail’in, ABD tarafından da desteklenen nihai amacı, Filistin’in tümüyle eritilmesi ve İsrail topraklarının ve siyasi egemenliğinin içine dahil edilmesidir. Bunun uzun bir süreç içinde gerçekleşeceği kabul ediliyor ama atılan her adımın buna hizmet edecek şekilde düzenlenmesine dikkat ediliyor.

John Kerry’nin son açıklamasında bu vazgeçilmez hedefin bugün yaşananlarla ilişkisini açıkça görmek mümkündür. Kerry, “Gazze’de Ramazan Bayramı’nı onurlandıracak ve çatışmaları sona erdirecek, koşulsuz bir insani ateşkesi tesis etmek için çalışmaya devam ettiklerini” söyledikten sonra sözlerine “Hamas’ın ve tüm terörist örgütlerin tam silahsızlandırılması”nın “kalıcı bir barış için” asıl koşul olduğu görüşünü ekliyor.

Gerçekten ABD ve İsrail için asıl mesele Filistin halkının kendi varlığını korumak ve gasbedilmiş haklarını yeniden kazanabilmek için elindeki tüm imkanların yok edilmesidir.
Kerry’nin ya da benzeri emperyalist sözcülerin dillerinde, İsrail’in işgal ettiği Arap topraklarından çekilmesi, terör zoruyla ele geçirilmiş yerleşim yerlerinin iptal edilmesi, evlerinden-topraklarından edilmiş Filistinli emekçilerin yurtlarına dönebilmesi, utanç duvarının yıkılması, şimdilik olsun zalim ambargonun kaldırılması gibi taleplerin hiç sözü edilmiyor. çünkü bütün bunlar, İsrail ve ABD’nin son hedefine ulaşmak için kazandıkları “küçük mevzilerdir” ve zaman içinde bunlara benzer adımlar atılmasıyla süreç tamamlanacaktır. çünkü onlar açısından kalıcı barış, İsrail’in tam egemenliği koşullarında gerçekleşecektir!

Süreci en azından geciktiren tek faktör, Filistin halkının direnme gücü ve bunun ifadesi olan silahlı örgütleridir. çok açık bir biçimde, Filistin halkı ve onun örgütleri direnmese, çok güzel bir barış olacaktır diyorlar.

Kerry’nin kutsal bayram ve onun onurlandırılması üzerine ettiği lafların tümü ABD ve İsrail’in bayramı olabilecek “mutlu sonla” ilgilidir.

Filistin ve bölgenin tüm diğer ezilen ve özgürlükleri çalınmış halkların bayramı ise, hiç tartışmasız ve ne yazık ki sonuna kadar silahlı bir direnişten geçiyor. Halklar, elbette barış içinde ve demokratik yollardan haklarını elde etmeyi ve gerekirse yine aynı yollardan kendilerini savunmayı tercih ederler.
Elbette ki, evleri yıkılmadan, çocukları ölmeden, hastaneleri, okulları yıkılmadan yaşamak ve özgürlüğün de demokrasinin de tadını böylece çıkarmak isterler.

Ama karşılarında, kendilerini bütün insanlığın tek efendisi olarak gören, başka bütün halkları ve inanç sahiplerini yok edilmeleri gereken “zararlılar” sınıfına sokan tepeden tırnağa silahlı birileri varken, hangi barış, hangi barışçı mücadele!
Hamas ve diğer silahlı örgütler, kafayı sıyırmış şiddet manyakları gibi gösterilirken, İsrail’in
“Kendini savunan uygar insanlar topluluğu” olduğunu kabul etmemiz isteniyor. Elbette bu bakış açısından “adil barış” diye bir kavramın anlamı, karşı tarafın tamamen teslim alınması ve yok edilmesi olacaktır.
Yaşanan bunca kanlı zulmün, ölçüsüz saldırın gerekçesi budur.

Geleneğimizde “Yas Bayramı” diye bir kavram vardır. Birbirleriyle çelişik görünen iki kavramı bir araya getiren şey, bayrama bir cenazeyle giren ailelerin acılarına rağmen başkalarının huzur ve barış dileğine katılmalarıdır.

Filistin halkı için yalnızca bu bayram değil, on yıllardır her bayram derin bir yas bayramı olmuştur. Kalbi Filistin halkının yanında olanlar için de bu bayram yalnızca bir yas bayramıdır. Filistin halkı başta olmak üzere, bütün ezilen halklara barış ve huzur, özgürlük ve demokrasi dileğiyle

30. 07. 2014 – EVRENSEL