BÜLENT FALAKAOĞLU: ÜÇ ÇOCUK YOKSA SURİYELİLER VAR! (14. 07. 2014)

195

Suriye’de yaşanan savaş sonrası Türkiye’ye sığınanların sayısı resmi rakamlara göre 1 milyon. Daha fazla olması kuvvetle muhtemel!

Bu insanlardan yaklaşık 300 bini kamplarda kalıyor, diğerleri farklı şehirlere dağılmış durumda.
Dilenenler.
Fuhşa zorlananlar. çocuk yaşta ‘gelin’ diye satılanlar.
Aç sefil sokakta yaşayanlar.
Her gün birine tanık oluyoruz.
Ya da…

“Şırnak’ta küçük yaştaki Suriye uyruklu kız çocuğunun bir kömürlükte tutulduğu ihbarını alan polis eve baskın yaptı” şeklindeki haberlerden anlıyoruz ki…
Suriye’deki savaştan kaçarak Türkiye’ye sığınan çocuklar insan tacirlerinin eline düşmüş!
Sosyal bir yara artık Suriyeliler.
Ama artık sadece onların dramından ibaret değil sorun. çünkü bu sosyal yaradan acımasız bir şekilde rant devşirenler var!
Suriyelileri gördükçe, “ucuz işçi, hatta karın tokluğuna beleş işçi” diye ellerini ovuşturanlar. Onları sömürdükçe sömürenler.
“Suriye uyruklu işçi, çalıştığı 5 katlı inşaatın çatısından düşerek yaşamını yitirdi”.
“Urfa 2. Organize Sanayi Bölgesi’nde meydana gelen bir kazada Suriye uyruklu bir kişi yaşamını yitirdi” vb. haberlerden anlıyoruz ki. . . Her gün üç dört işçinin öldüğü bu ülkede onlara da ölüm düşüyor.
İnşaatta, tekstilde, emek yoğun üretim neredeyse… İşte orada bir Suriyeli var. Ucuz emek cenneti ülkemizde işçiler giderek diş biliyor onlara. Zira onlardan biliyorlar giderek yoksullaşmalarını.

IRGAT DA ESNAF DA…
Türkiye’nin en verimli tarım alanları da, savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan Suriyeliler için ekmek kapısı oldu.

çoğunluğu Kürt illerinden gelen, 40 derecelerde “Bana mısın?” demeden, 20-30 TL’ye çalışan ırgatlarla aynı tarladalar.
örneğin çukurova’nın Tuzla bölgesinde, hangi çadıra gitseniz bir Suriyeli mevcut.
25-30 senedir tarım işçisi olarak çalışan insanların bir kısmı şimdi işsiz! çünkü daha ucuz olan Suriyeli emeğini tercih ediyor tarla sahipleri.
Kamyon kasalarında can vermeyi, sefil koşullarda yaşamayı göze alarak yaptıkları işlerini kaybedenler… Suriyelilerin yaşadığı sıkıntılardan dolayı şimdilik sessiz kalıyorlar. Ama homurtuların yükseldiği haberleri geliyor dört bir yandan.
Hem kayıtlı hem kayıtsız Suriyeli esnaflar da çoğalıyor giderek.

Resmi rakamlara göre Türkiye’de Mayıs ayında 426 adet yabancı ortak sermayeli şirket kuruldu. Bu şirketlerin 111’i Suriyeli…
Ve giderek esnaftan da farklı sesler işitmeye başladık.

örneğin Mersinli esnaf… Kentte sayıları 250’ye ulaşan kayıt dışı Suriyeli küçük işletmelere denetim getirilmesini istedi.

Esnaf temsilcileri, son 3 ayda Suriyeliler yüzünden 200 kadar esnafın kepenk kapatmak zorunda olduğunu ifade etti.
TOP İŞİN BAHANESİ!

Emekçiler ve yoksullar için de içten içe bir öfke birikiyor Suriyelilere.

Antep’te, Suriyelilerin sokakta top oynayan çocukları döner bıçağıyla kovaladığı iddiasıyla mahallelinin sokağa dökülmesi tesadüf değil!
Toplanan mahalleli Suriyelileri dövmek istedi.

Polis grubu sakinleştiremeyince, Karayılan Mahallesi Zeynel Abidin Caddesi üzerinde bulunan 25 Suriyeliyi mahalleden sürgün etti.
Adli bir vakanın Suriyelilere yönelik kitlesel saldırıya dönüşebildiğine tanık oluyoruz artık.
Sıradan bir olayın barutu patlatan ateş etkisi yapmasının temelinde ekonomik bir alt yapı bulunuyor.

Giderek yoksullaşmak, iyice ucuz emeğe dönüşmek durumunda ‘yabancı’ görülene saldırmak ilk refleks oluyor genellikle.
HüKüMETİN çöZüMü SüRGüN
Komşularla sıfır sorun’ nutukları atarken komşularının iç işlerine karışan… Osmanlı atıyla komşulara kılıç sallayan…
Emevi Camii’nde cuma namazı kılmak için sabırsızlandıklarını söyleyen…

Bu isteklerinin yerine gelmesi için Suriyelilerin akın akın Türkiye’ye akmasının önünü açan…
Söz konusu göçü uluslararası bir müdahaleyi hızlandırmak için koz olarak tasarlayan devlet aklı nerede şimdi? Nerede, “100 bin kişi bizim kırmızı çizgimizdir” diyen, ‘dışişleri bakanı’ sıfatlı büyük stratejist?
Sorun olursa bir ilden bir ile, bir semtten bir semte sürgün et! Olsun bitsin.
İstanbul’da Fatih Belediyesine bağlı zabıtalar Eminönü’de yakaladıkları dilenen Suriyelileri vapura bindirip Kadıköy’e sürüyor.
Kadıköy Belediyesi zabıtaları anlıyorlar ki, Suriyeliler karşıdan gelmiş, hemen toplayıp tekrar aynı
yolla sürüyorlar Eminönü’ye…

Suriyelilerin ilk göç dalgasında, kaldıkları kampları 5 yıldızlı otel gibi gösteren… Devletin politikasına paralel sınırdan Suriyeli göçünü özendiren basın… İnsanlık adına utanç verici bu manzaralar karşısında nerede şimdi?
çARESİZLİKTEN RANT DEVŞİRMEK!
Devletin Suriye politikasının iflasıdır elbet de tanık olduklarımız. Ama devletin umurunda mı?
Dert etmek bir yana, iktidar, ekonomik fırsat olarak bile görebilir bu dramı. çünkü Başbakan, ucuz emek deposu olarak kullanılabilecek çocuk sayısının artması için ‘3 çocuk 5 çocuk doğurun’ dese de… İstatistikler nüfusun Başbakanın istediği gibi artmadığını gösteriyor. Madem doğurmuyoruz o zaman Suriye’de doğup gelenler iyi fırsat(!)

Siyasi rant, ekonomik fırsatçılık devlet aklı olabilir. Ama bu çarktan emekçilere düşen çatışma olmamalı.
Sınıfsal bilincin örgütlenmediği her yerde, dünyanın her köşesinde yoksullaştıkça yabancıya saldırmak ilk refleks oluyor. Avrupa’da yabancı düşmanlığının artması da, milliyetçi partilerin yükseliyor olması da söz konusu ilkel refleksin sonucu.
çözüm için Sinan Birdal’ın, gazetemizde 1 Temmuz’da köşesinden yaptığı çağrıyı yinelemekte fayda var: Mültecilerle ilişkilenmek ve dayanışma ağları kurmak sosyalistler için hem enternasyonalizmin gereğidir hem de AKP dış politikasının temel meşrulaştırıcı söylemi olan insani müdahaleciliği teşhir etmek için elzemdir. Sosyalistler AKP’nin bölgesel güç siyaseti ve mezhepçi stratejilerinin aracı olan bir insani söyleme karşı enternasyonal dayanışmanın nasıl kurulabileceğini göstermeliler.
14. 07. 2014 – EVRENSEL