ERKAN AYDOĞANOĞLU: ASLA YALNIZ YÜRÜMEMELİLER (26. 06. 2014)

262

Soma’da yaşanan işçi katliamı ve sonrasında yaşanan gelişmeler, Şırnak’ta maden ocaklarında çalışan işçilerin insanlık dışı koşullarda çalışmaya mahkum edilmesi, sayıları iki milyona yaklaşan taşeron işçilerin acil çözüm bekleyen sorunları, madenlerin ve enerji santrallerinin özelleştirilmesine karşı işçilerin uzun süredir sürdürdüğü mücadele ve son olarak torba yasa üzerinden kamu emekçilerinin “son kale” olarak adlandırdıkları iş güvencesinin kaldırılmasına yönelik adımlar, sendikal alanda uzun yıllardır temel bir kural gibi işleyen “Her koyun kendi bacağından asılır” anlayışının artık ciddi biçimde sorgulanması gerektiğini gösteriyor.

Türkiye’de bir süredir, ülke gündemini meşgul eden ekonomik ve siyasal gelişmelerin ve hükümetin kendisi gibi düşünmeyen herkese karşı takındığı saldırgan tutumun yarattığı olumsuzluklara rağmen, geleceğe güvenle bakmamız açısından umut verici gelişmeler de yaşanıyor.

Türk-İş’e bağlı Kristal-İş üyesi 5 bin 800 cam işçisi, neredeyse bütün koşullar patronlardan yana olmasına rağmen, ciddi zorlukları göze alarak 10 farklı işyerinde grev kararı aldılar ve 7 gündür sabırla, inatla taleplerinin cam patronları tarafından kabul edilmesini bekliyorlar. Kristal-İş’in yaptığı açıklamaya göre önemli bir bölümü asgari ücret civarında ücret alan cam işçileri, insanca yaşam ve çalışma koşullarının sağlanması için toplusözleşme taleplerinin kabul edilmesini istiyorlar. Şişecam patronu ise, 1500 derece sıcaklıktaki fırınların önünde asgari ücretle çalışan işçilerin “üç kuruşluk” ücret artışını bile onlara çok görüyor.

Türkiye’de uzun süredir grev adına yaprak bile kımıldamayan bir dönemden geçildiği düşünüldüğünde, cam işçilerinin grevlerinde başarılı olması ve taleplerini kabul ettirmesi, hem bu yıl başlayacak metal toplusözleşmeleri, hem de bugünlerde pek çok yönden yoğun bir sorgulama ile karşı karşıya olan sendikalar ve sendikal hareketin yakın geleceği açısından ayrı bir önem taşıyor.

Sendikal harekette uzun süredir yaşanan sorunlar, bir taraftan sendikal mücadeleyi büyük ölçüde durgunluğa iterken, işçilerin ve sendikaların grevleri başvurulmaması gereken bir mücadele biçimi olarak görme eğilimlerini arttırmıştı. Yakın zamana kadar grevin işçiler için taşıdığı önemin azalıyormuş gibi görülmesi, bugüne kadar yaşanan ve büyük bölümü patronların istediği şekilde sonuçlanan toplusözleşmelerden patronlar dışında kimseyi neden sevindirmediğini açıklıyor.

İşçiler için grevler, gerçek güçlerinin ve işçi sınıfının bir üyesi olduklarının farkına varmaları, kimlerin yanlarında, kimlerin karşılarında olduğunu daha açık bir şekilde görmeleri açısından ayrı bir önem taşıyor. Bu aşamada Kristal-İş üyesi cam işçilerinin grevi, sadece greve çıkan 5 bin 800 işçi ve aileleri için özel bir mücadele deneyimi olarak görülemez.

Hakları ve talepleri için sonuna kadar mücadele etme kararlılığını gösteren cam işçilerinin mücadelelerini kazanımla sonuçlandırmaları, aynı zamanda gelecekleri için direnen tüm işçiler açısından umut ve cesaret verici olacak. Bu nedenle başta diğer iş kollarında örgütlü sendikalara üye işçiler olmak üzere, kamu emekçilerinin, yerel sendikal örgütlerin, cama emekleri ile hayat veren Şişecam işçilerinin grevini sadece “dışarıdan” desteklemekle yetinmemeleri, kendi grevleriymiş gibi sahiplenmeleri önemli. Bu yapılabilirse, geçmişte “milli güvenlik” gerekçesiyle grevleri defalarca ertelenen (yasaklanan) Şişecam işçilerinin mücadele direncini ve umutlarını canlı tutmak sağlanabilir.
Geçmişten günümüze yaptıkları her grevde kendilerinden söz ettiren, işçi sınıfı tarihi içinde özel bir yeri olan Şişecam işçileri ve sendikaları Kristal-İş, insanca yaşam taleplerini gerçekleştirmek için büyük umutlarla çıktıkları bu zorlu yolda asla yalnız yürümemeliler.
26. 06. 2014 – EVRENSEL