AZİZ ÇELİK: ASALAK TAŞERON SİSTEME SON VERİLSİN! (12. 06. 2014)

275

Hükümet, Meclis’e sevk ettiği ve taşeron (alt işveren) uygulamasını yaygınlaştıracak tasarının kritik maddelerinde önemli geri adımlar attı. Türk-İş, DİSK ve Hak-İş’in ortaklaşa konunun üzerine gitmesi ve hükümetle yaptıkları görüşmelerden sonra tasarının “tehlikeli” maddelerinden büyük oranda (şimdilik) vazgeçildi.
Şimdilik diyoruz, zira hükümetin bu konudaki ısrarı göz önüne alındığında, bu hükümlerin yeniden gündeme gelmesi işten bile değil. TBMM Genel Kurulu’nda son anda bir önergeyle tekrar gündeme getirilmeleri de mümkün. Bu konuda İş Yasası ve Sendikalar Yasası konusunda daha önce yaşanmış örnekler var.
Ancak tasarıdan taşeron sistemini daha da yaygınlaştıracak düzenlemelerin önemli ölçüde çıkarılmış olması sorunun çözüldüğü anlamına gelmiyor. Tersine hükümet taşeron sisteminden vazgeçmek niyetinde değil. Dahası yasaya ve yargı kararlarına aykırı muvazaalı (hileli) taşeron düzenini sürdürmekte kararlı.
Hükümet tasarısı taşeronlaşmayı sınırlandırma tasarısı değil, fiili durumu stabilize etmeyi ve kalıcılaştırmayı hedefliyor. Hükümet gönlündeki taşeron düzenlemesini yasal açıdan tam olarak gerçekleştiremese de fiilen yapmaktan kaçınmıyor.
Taşeron düzenini kaldırmayan tasarı ile özellikle kamudaki taşeron işçilerle ilgili yapılan kimi düzenlemeler ilginç. Kamuda hizmet alım sözleşmeleri üç yıla çıkartılıyor, taşeron işçisinin kıdem tazminatı alacağı konusunda kamu işverenin sorumluluğu pekiştiriliyor. Taşeron işçilerin izinlerini kullanması ve ücretlerinin ödenmesi konusunda asıl işverenin denetim yükümlülüğü artırılıyor.
Dahası, eğer taşeron işçiler engelleri aşıp sendikalaşabilirlerse (ki bu bir mucize demek) taşeron şirket kamu işveren sendikası üyesi olacak ve taşeron işçiler toplu iş sözleşmesi imzalayabilecek. Eğer böyle bir mucize olursa ve toplu iş sözleşmesi imzalanırsa fark kamu işvereni tarafından taşeron şirkete ödenecek. Bu düzenlemenin tam bir aldatmaca ve saçmalık olduğu açık. Bu düzenleme kamuda taşeron çalıştırmanın akılla mantıkla, hukukla bir ilişkisi olmadığını bir kez daha ortaya koyuyor.
Kamuda sayıları 1. 2 milyona ulaştığı belirtilen taşeron işçiliğin hiçbir izahı yok. İşçiler kağıt üzerinde taşeron şirketin işçisi gözükse de gerçekte böyle değil. Yıllar boyunca aynı kamu kurumunda çalışıyorlar. İhaleler yoluyla taşeron şirketler değişiyor ama işçi aynı kalıyor. Kâğıt üzerinde değişen bu taşeron şirketler fiilen işveren değil. Kamudaki taşeron işçilerin amirleri, sevk ve idare yetkisini kullananlar kamu kurumlarının yöneticileri. Gerçek işveren kamu kurumları. Bunun adı muvazaa (hile). Nitekim bu yönde verilmiş çok sayıda yargı kararı var. Ama idare yargı kararlarını uygulamıyor.
İşçiler kamunun işçisi, para kamunun parası, kıdem tazminatını kamu ödeyecek, işçilerin izinlerini kullanıp kullanmadığını kamu kontrol edecek, eğer işçiler sendikalı olup toplu iş sözleşmesi imzalamayı başarırlarsa toplusözleşme farkları kamu tarafından ödenecek ve bir yıl olan hizmet alım sözleşme süresi üç yıla çıkarılacak.
Peki o halde taşeron şirkete ne hacet! Bu taşeron şirketlerin yegâne işi devletin kendisine transfer ettiği işçi alacaklarını işçilerin hesabına aktarmak. çoğu bambaşka şehirlerde, işçilerle muhatap bile değiller.
Neden taşeron denen ve işçi simsarlığından başka bir işlevi olmayan, işçilerin sırtından komisyon alan bu asalak sistem sürüyor? Kamu neden bu asalak şirketlere para ödüyor? Bu asalak şirketlere ödenen kamu kaynakları neden işçiye ödenmiyor?
Kamuda taşeron sistemi kamu kaynaklarının asalak işçi simsarı şirketlere aktarılmasından başka bir anlam taşımıyor. Kamuda taşeron sistemi devlet eliyle yeni bir asalak sınıf yaratılmasından başka bir anlam taşımıyor.
Bu sistem akla-mantığa, hukuka, bilime, insan haklarına aykırıdır. Kamuda işçi simsarlığına dayalı bu asalak sisteme son verilmeli ve taşeron işçiler kamu işçisi olmalıdır.
Unutma: Soma katliamı üzerinden 1 ay geçti. Görevden alınan TKİ yöneticisi yok, istifa yok!
12. 06. 2014 – BİRGÜN