ASLI AYDIN: ENFLASYON-FAİZ ORTA OYUNU (05. 06. 2014)

206

İçinde bulunduğumuz yılın daha başları, Merkez Bankasının faizleri yine arttırdığı günlerde Erdoğan ekonomi için de B ve C planları olduğundan bahsetmişti. Bu planların ardından yeni bir paket hazırlığı iddiası gündeme geldi. Sözümüz ona bu paketle AKP, ‘kurallı’ piyasa ekonomisini kuracak, reel sektörü rahatlatacak ama aynı zamanda ülkemizde reel sektörün celladı yabancı sermayeyi teşvik edecekti. Bilim insanlarının şaşıp kaldığı bu iddia elbette ki gerçekleşemedi. Bugünün neoliberal ekonomi düzeninin kumarhane sofrasında kural koymak ancak kuralsızlığı kurallaştırmak demekti çünkü. Nitekim Erdoğan’ın ekonomiye ilişkin B ve C planının “Battık bari Cakamızı satalım”dan ibaret kaldığı da kalacağı da belliydi. Ne derler “atıyorsan bari destekli at”.
Geldik 2014 Haziran’a… Erdoğan’ın Haziran sıkıntısı yine tutmuş olacak ki yine ‘faiz’ üzerinden desteksiz argümanlara devam ediyor. Dün Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı grafiklerle ‘hızlı ve yüksek oranlı faiz indirimleri yapılması halinde’ olabileceklerden bahsetti. Başçı sunumunda kullandığı Fisher eğrisiyle tıpkı Ocak ayındaki faiz artışı gibi şok bir faiz artışı yapıldığı durumda
enflasyondaki artışın durabileceğini ardından ölçülü faiz indirimine gidildiğinde enflasyonun hedefte kalabileceğinden bahsetti. Erdoğan ise MB’nın faiz konusundaki yaklaşımını yine doğru bulmadığını ifade ederek bu sunuma cevabını zaman geçmeden iletti ve faiz karşıtı imajını gündemden düşürmemiş oldu.
Mizansen
İktisat alanının sosyal bir bilim olmaktan çıkarılarak, matematiksel hesaplamalara hapsedilmesinden bu yana, kuralsızlıkların, spekülatif finans sermayesinin manipülatif oyunlarının düzeninde kural koymak ne kadar gerçekçiyse öncelikle bugün Merkez Bankası’nın eğrilerle yüksek faizi aklaması da o denli gerçeğe yakın. Bugün yüksek faiz-düşük kur AKP rejiminin ekonomi ayağını oluşturuyor. Türkiye’de ekonominin işlemesi için sermayenin sadece gelmesini değil, artan oranda gelmesini zorunlu ihtiyaç haline getirenler, bugüne kadar bu ihtiyacı yüksek tuttukları reel faiz sonucu karşılayabildiler. Erdoğan’da bu sayede ekonomideki nicel ama nitelikten uzan olan büyümeyi bugüne kadar bir başarı öyküsü olarak köşe bucak anlatma fırsatını yakalayabildi. Diğer bir ifadeyle dış dünyanın beslediği kadar var olan bir ekonominin bir bütün olarak kendilerinin birlikte inşa ettikleri rejimin parçası olduğunun ve faizlerin bir anda düşürülmesinin tüm dengeleri alt üst edeceğinin Erdoğan’da MB da farkında. Bu nedenle Erdoğan-MB çatışmasının çok da samimi olmadığının altını çizmek gerekli.
Küresel konjonktür bugün faizleri bir nebze düşürmeyi olanaklı kılıyor. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası’nın (AMB) bir süre faizleri yükseltmeyeceğine dair verdikleri sinyal başta Türkiye olmak üzere birçok gelişmekte olan ülkelerdeki faizlerin yükselmesine ara verdirdi. MB’nın böyle bir ortamı kullanarak düşürdüğü her faizin bu çatışma görüntüsü sonucunda Erdoğan’ın hanesine yazacağı beklentisinin de hakim olduğunu hatırlatalım.
Enflasyon-Faiz ilişkisiBugün ikili arasında bahsi geçen yüksek faiz enflasyon yaratır mı yaratmaz mı tartışması ise buzdağının sadece görünen kısmına dikkatleri odaklamaya dönük. Enflasyon bugün parasal göstergelerin bir yansıması olmaktan ziyade, ekonomide inşa edilen yapının ürettiği bir sonuçtur. Yüksek oranda ithalata bağımlı üretim ve enerjide dışa bağımlılık başta olmak üzere yerli paranın diğer ülke para birimleri karşısındaki değerine ve ithal girdilerdeki fiyat değişimlerine bağlıdır. Burada para yönetiminin (MB’nın) müdahale alanı döviz kurudur. Bu da kürsel sermayenin ne kadar ülkeye çekilebildiğiyle mümkün olabilmektedir. Faiz ise bugün bu parayı çekmede MB’nın elinde kalan son silahtır.

05. 06. 2014 – BİRGÜN